İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Topluluk Destek Programı’ndan aldığımız destekle Hatay’da Zinciri Onarmak projesine başladık. Projede amacımız, Samandağ bölgesinde bir araya gelen kadınların yenilikçi üretim yaklaşımlarıyla buluşarak, kendi kendilerine ayakta durabilecekleri bir model oluşturmak.
Damla ÖZENÇ, This Is Mana Kurucu Ortağı & Duygu VATAN, Joon Kurucusu
Dünya genelinde, ekonomik zorluklarla adil ve eşit bir sistem yaratarak baş etmeye çalışan toplumlar için kooperatifler güç birliği içeren bir ekonomik kalkınma modeli olarak kullanılıyor. Kooperatifçilik bir dayanışma, ortak yaşam modeli olduğu kadar bir tüzel kişilik de. Ortak çıkarları olan insanları bir araya getirerek karşılıklı fayda sağlayan bir ekonomik yapı oluşturmalarını sağlayan kooperatifçilik, aynı zamanda toplumsal refahın bireysel kazançlardan önce geldiğini görünür kılan bir model.
Dayanışma Ekonomisinin Mihenk Taşı
Yaklaşık yedi yıldır sürdürdüğümüz sosyal girişimlerimiz Joon ve Mana ile sosyal ve dayanışma ekonomisinin mihenk taşı olan modelin gerçek potansiyelini görünür kılabilmek için çalışıyoruz. Kooperatifler, ana konularından bağımsız olarak benzer sorunları ve becerileri olan insanların bir araya gelip üretim yapabildiği yapılar. Doğası gereği bu yapıların tabandan gelmesi ve örgütlenerek güçlenmesi bekleniyor. Ancak ne yazık ki özellikle Türkiye gibi ülkelerde, kooperatiflerin zaman zaman kalkınma odaklı projelerle yapay organizasyonlara dönüştürüldüğü durumlara rastlamamız çok olası. Doğasına aykırı doğan bu yapıların, orta ve uzun vadede atıl ve işlevsiz hale geldiğine şahitlik ediyoruz. Ya da benzer becerilerle ortak üretim için bir araya gelmiş bireylerin kurdukları kooperatiflerde ise değişen pazar talepleri, regülasyonlara ve standartlara uyum, süreklilik, kalite, görünürlük gibi benzer başlıklarda yaşadıkları sorunlar nedeniyle potansiyellerinin fark edilemediğini görüyoruz.
Mana ve Joon olarak kooperatifçilikte gördüğümüz sorunların çözülebilmesi için birlikte üretmeye ve güç birliği yapmaya karar vermiş topluluklara, onları yenilikçi modellere dönüştürmeyi amaçlayan tasarım ve pazara erişim desteği sağlıyoruz. Yaklaşımımız, dünyada birçok toplumun fark ettiği gibi bireyleri değil, toplulukları desteklemenin sürdürülebilir ve etkili bir kalkınmaya yol açacağı inancımıza dayanıyor.
Birlikten Doğan Güç
Joon ve Mana’nın sağladığı desteklerden yararlanmak için iki altın kuralımız var: birincisi topluluk halinde üretmek, ikincisi bu topluluğun resmi bir tüzel kişilikle temsil edilmesini sağlamak, yani örneğin bir kooperatif olmak. Kurallarımız ortak beceriler, kolektif üretim ve birlikten doğan güç konusunda ortak bir anlayışı teşvik etmek, kalıcı bir kooperatif modeline temel oluşturmak için belirlendi. Böylelikle toplulukların, kooperatif kavramını kültürel olarak benimsemelerine yardımcı olmanın yanı sıra bu kavramın daha geniş bir sosyal ve dayanışma ekonomisi çerçevesinde ekonomik bir model olarak kabul edilmesini sağlamayı amaçlıyoruz.
Elbette ki kooperatifçilik yalnızca Joon ve Mana’nın desteklediği üretici kooperatiflerle sınırlı değil. Gelişmiş ülkelerdeki kooperatif modelleri, gerçekten çok yönlü. Veri kooperatifleri (Driver’s Seat Co), topluluk temelli turizm kooperatifleri (FairBNB Coop) gibi sürdürülebilirlik alanında ve toplumsal hizmetlerde bireylerin hak savunuculuğunu yaptıkları, hatta güncel konulardakooperatif kurdukları modeller oldukça popüler. Ama ne yazık ki Türkiye’de kooperatifçilik genellikle özel günlerde kurumsal hediyelik alınan topluluklar olmanın ötesine çok nadir geçebiliyor. Bu sınırlı bakış açısı, kooperatiflerin küçük ve yetersiz yapılar olarak görülmesine ve dolayısıyla tercih edilmemesine neden oluyor.
Oysaki kooperatifler, farklı sektörlerde benimsendiğinde, sürdürülebilir kalkınma için güçlü araçlar olabilir. Kooperatiflerin teknoloji girişimlerini desteklediğini, sürdürülebilir tarımı teşvik edip sanatsal çabalara öncülük yaptığını düşünün. Kooperatifler, geleneksel sınırları aşarak inovasyonu ve kapsayıcı ekonomik büyümeyi teşvik eden dinamik platformlar haline gelebilir. Yapılması gereken, “hediyelik eşya” algısını aşarak Yeni Nesil Kooperatifler topluluğu gibi yenilikçi ve alternatif iş modellerinin içinde yer aldığı, toplum temelli ekonomik modelin tüm potansiyelini ortaya çıkaran örnekler yaratmaktır. Kooperatifler, içselleştirildiğinde ekonomik varlıklardan daha fazlası olabilir; toplumsal fayda için kolektif bir hareketi somutlaştırır ve dünyamıza olumlu bir bakış açısı sunar. Buna ulaşmak için daha fazla iyi örneğe ve bir kooperatif çöplüğüne dönüşmemek için daha fazla kooperatif modeliyle çalışan sosyal girişime ihtiyacımız var.
Zinciri Onarmak
Bu inançla deprem gibi zorlu bir dönemin ardından topluluk olmanın, yeniden inşa sürecine en büyük katkıyı sağlayacak temel unsurlardan biri olduğuna dair inancımızı pekiştirerek İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Topluluk Destek Programı’ndan aldığımız destekle Hatay’da Zinciri Onarmak projesine başladık. Projede amacımız, Samandağ bölgesinde bir araya gelen kadınların yenilikçi üretim yaklaşımlarıyla buluşarak, kendi kendilerine ayakta durabilecekleri bir model oluşturmak. Şu anda Hatay’da Rimmen Kooperatifi ile işbirliği içinde, bizim gibi destek sunmaya hazır Hatay Deprem Dayanışma Derneği ile yenilikçi üretim modellerini test ediyor ve bu modelleri benimseyip birlikte hareket etmek isteyen kadınlara deneyimlerimizi aktarıyoruz.
Uzun yıllar boyunca benzer amaçlara hizmet etmiş iki farklı sosyal girişim olarak bu süreçte birleşme kararı almaya karar verdik. Yaptığımız, muhtemelen Türkiye’deki ilk sosyal girişim birleşmelerinden biri. Bu cesareti bize veren tüm topluluklara ve içimizdeki dayanışma duygusuna tamamen inanarak, kooperatifçiliği destekleyen yenilikçi bir kalkınma modelini sürdürmeye kararlıyız. Çünkü gerçekten anlamlı değişim yaratmak ancak birlikte hareket ettiğimizde mümkün olabilir.