UNESCO Kurucu Yasa’sına göre barış kültürünün oluşabilmesi için kavramsal olarak “barışın insanların zihinlerinde inşa edilmesi” gerekli. Toplumsal barışın inşasında diyalog teşvik edilmeli, çatışmaların yerini şiddet içermeyen yeni işbirliği yöntemleri almalı. Çünkü herkes için demokrasiye, adalete ve sürdürülebilir kalkınmaya ancak dinamik ve katılımcı bir süreçle ulaşılabilir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Önsöz’ünde şu satırlara yer verilmiştir: “İnsan haklarının tanınmaması ve hor görme, vicdanın kabul edemeyeceği vahşiliklere yol açmıştır. Dehşetten ve yoksulluktan kurtulmuş insanlar için, söz ve inanç hürriyetine sahip olabilecekleri bir dünyanın inşa edilmesi en yüksek amaçtır.” Beyanname’nin 1. Maddesi’nde ise “Bütün insanlar özgür ve eşit doğarlar; haysiyet ve haklar bakımından akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhu içinde davranmalıdırlar” denilmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 73/329 sayılı Karar ile 5 Nisan’ı “Uluslararası Vicdan Günü” olarak kabul etti. Uluslararası Vicdan Günü, toplumların barış ve hoşgörü içinde yaşamasını teşvik etmekle birlikte barışın kalıcı olmasını amaçlar. Irk, cinsiyet, dil veya din ayrımı yapılmaksızın her insanın temel hak ve özgürlüklere ulaşmasının gerekliliğini vurgular.
Uluslararası Vicdan Günü kapsamında, nitelikli eğitim ve kamuoyunu bilinçlendirme faaliyetleri gerçekleştiriliyor. Yanı sıra yerel, ulusal ve bölgesel ölçekte; kültür ve geleneklere uygun şekilde sürdürülebilir kalkınmaya odaklanılıyor.
Barış Kültürünün İnşası
Barış kültürü kavramı, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından Temmuz 1989’da Fildişi Sahili’nde düzenlenen Uluslararası Zihinlerde Barış Kongresi’nde ortaya çıktı. O zamandan bu yana barış kültürünün güçlendirilmesi, uluslararası toplumun hedefleri arasında bulunuyor.
UNESCO Kurucu Yasa’sına göre barış kültürünün oluşabilmesi için kavramsal olarak “barışın insanların zihinlerinde inşa edilmesi” gerekli. 50 yıl önce kabul edilmiş Kurucu Yasa’da “Sadece hükümetlerin siyasi ve ekonomik düzenlemelerine dayalı bir barış, dünyanın halklarının tümünün söz birliği ettiği, kalıcı ve samimi destekle sağlanmış bir barış olmaktan çıkacaktır. Bu nedenle barış, insanlığın entelektüel ve ahlaki dayanışmasına dayanmalıdır” ifadesi yer alır.
Barış kültürünün inşası her bireyin öğrenecek ve paylaşacak bir şeylerinin olduğu, kapsamlı bir eğitimin yanı sıra kültürel ve sosyal eylemlerin tatbiki ile mümkün. Barış kültürünün toplumsal kültür ile ayrılmaz bir bütün haline gelmesi ise insanların kalplerinde ve zihinlerinde kök salacak bir stratejinin hayata geçmesi ile olanaklı. Çünkü sürdürülebilir bir barış ortamı ancak farklılıklara saygı duyulan bir toplumda gerçekleşebilir.
Toplumsal barışın inşası için diyalog teşvik edilmeli, çatışmaların yerini şiddet içermeyen yeni işbirliği yöntemleri almalıdır. Herkes için demokrasiye, adalete ve sürdürülebilir kalkınmaya dinamik ve katılımcı bir süreçle ulaşılabilir. Toplumsal barış kültürü; hayata, insanlara ve onların haklarına saygıyı yansıtır. Bu da insanlar arasında değer, tutum, gelenek-görenek ve yaşam farklılıkları olduğunu anlayışla kabul etmekten geçer.