#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
bu

Bu Ekmiş, Bu Biçmiş, Bu da Hani Bana Hani Bana Demiş!

Her insani aktivite gibi, gıda üretiminin de bir karbon ayakizi mevcut. Bu karbon ayakizi ise, tarımsal üretimde kullanılan fosil yakıtlardan, sentetik gübre ve tarım zehirlerinden, üretilen gıdanın lojistiğinden ve depolamasından sofralarımıza gelene kadarki tüm süreçlerinden kaynaklanıyor. Ve tüm süreçler toplandığında, devasa bir karbon ayakiziyle yüz yüze kalıyoruz.

Dr. Barış DOĞRU

Tüm göstergeler aynı şeyi söylüyor: Dünyayı yiyoruz ama doymuyoruz. Dünyanın her yıl ürettiği kaynaklar aslında daha yılın yarısında çoktan bitiyor. Geri kalan zaman ise, dünyanın özkaynaklarını, yani yeniden üretemeyeceği kaynakları tüketiyoruz. Kısacası cepten yiyoruz; bindiğimiz dalı kesiyoruz.

Buradaki “yemek” fiili elbette, gıdalarla sınırlı bir eylem değil. Oksijeniyle, biyolojik çeşitliliğiyle, havasıyla suyuyla, tüm unsurlarıyla tüketmekten bahsediyoruz. Bunun acısı ise, önümüzdeki sürede çok daha acı bir şekilde çıkacak elbette. Dünya böyle giderse, giderek daha az nimetini sunabilecek insanlığa…

Ancak elbette hepimiz aynı oranda da yemiyoruz. Hem gerçek anlamda hem de metaforik olarak. Birçok araştırma gösteriyor ama aslında gözlerimizle de her gün görüyoruz ki, dünya kaynakları hiç de adil bir biçimde bölüşülmüyor. Bunu ister iklim değişikliğine neden olan emisyonlar üzerinden ele alalım; isterse de sağlıklı bir hayat sürme fırsatı olarak bakalım, sonuç aynı: Birileri çok daha fazla kaynağı yiyor; dünya nüfusunun büyük bir kısmı ise, sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürmek için yeterli kaynaklara erişemiyor.

Biz bugün daha çok gerçek anlamıyla yemekten bahsediyoruz yani beslenmekten. Beslenmek ise, çok yemekten çok ne yediğinizle alakalı aslında. Çokça söylendiği gibi, dünyanın büyük bir kısmı, açlık, sağlıksız ve yetersiz beslenmeden mustarip. Sanıldığının aksine, obezite de aslında çok yemekle değil, sağlıksız beslenmeye alakalı. Yüksek besin değerine sahip olmayan, kötü koşullarda kötü şekilde üretilmiş sağlıksız ve yüksek karbonhidratlı bir diyet, obezitenin temel nedenlerinden biri.

Her insani aktivite gibi, gıda üretiminin de bir karbon ayakizi mevcut. Bu karbon ayakizi ise, tarımsal üretimde kullanılan fosil yakıtlardan, sentetik gübre ve tarım zehirlerinden, üretilen gıdanın lojistiğinden ve depolamasından sofralarımıza gelene kadarki tüm süreçlerinden kaynaklanıyor. Ve tüm süreçler toplandığında, devasa bir karbon ayakiziyle yüz yüze kalıyoruz.

Ama burada da eşit değiliz. Tükettiğimiz gıdaların üretim süreçlerinden hangi mevsim tüketildiğine, en yakın tarla ve bahçelerden mi, yoksa dünyanın öbür ucundan mı geldiğine göre çok farklı ayakizlerine sahip gıdalar tüketiyoruz.

Dünyanın dört bir yanına uzanan, karmaşık bir gıda zinciri, insanlığı gerçek anlamda ne yazık ki besleyemiyor. Bir yandan obezite, diğer yandan çocukların gelişimini sekteye uğratan yetersiz ve sağlıksız beslenmeyle karşı karşıyayız.

Ama şurası bir gerçek ki, gerçekten çok ciddi bir beslenme sorunumuz var. Bütün bu sistemin temelinden değişmesi gerekiyor. “Dünyaya iyi gelen insana da iyi gelir; insana iyi gelen dünyaya da iyi gelecektir”. Bu da gıda sistemini değiştirmek kadar, dünya üzerindeki eşitsizlikleri azaltmakla mümkün olacak. Dünya hâlâ hepimizi sağlıklı besleyebilir. Ama dünyayı ve birbirimizi yemeden durabilirsek ancak…