25 Kasım tarihi 1981’den bu yana her yıl Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilirken dünya genelinde her 10 dakikada bir kadın uğradığı şiddet nedeniyle canından oluyor. Üç yıl önce İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen Türkiye ise kadına şiddet oranında OECD ülkeleri ve G20 ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor. Yaşamı boyunca her üç kadından birinin şiddet gördüğü Türkiye’de, yalnızca 1 Ocak-31 Ekim 2024 tarihleri arasında 357 kadın cinayete kurban gitti.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 1979 yılında “Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Tüm Biçimlerinin Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi”ni (CEDAW) kabul etmesine rağmen kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet dünya çapında yaygın bir sorun olmaya devam ediyor.
Sadece 2023 yılında dünya genelinde en az 51 bini aşkın kadın, cinsiyet temelli şiddet döngüsü içinde partnerleri ve aile üyeleri tarafından öldürüldü. Bu büyük soruna dikkat çekmek amacıyla BM, 1981 yılında 25 Kasım tarihini “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak kabul etti.
Günle dünya genelinde kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti önlemek ve ortadan kaldırmak, şiddetle mücadeleye yönelik politika üretimini ve kaynakları artırmak ve bu konu üzerine küresel eylemi teşvik etmek amaçlanıyor.
Ancak kadına karşı şiddet konusunda küresel ölçekte hâlâ katedilmesi gereken uzun bir yol bulunuyor. Bugüne kadar dünya üzerindeki ülkelerin yalnızca üçte ikisinde aile içi şiddet yasaklanmışken dünya genelinde 37 ülke, tecavüz suçlularını, mağdurlarla evli olmaları ya da evlenmeleri durumunda kovuşturulmamaktan muaf tutuyor ve 49 ülkede hâlâ kadınları aile içi şiddetten koruyan yasalar bulunmuyor.
2024 Teması: “Kadına Yönelik Şiddetin Hiçbir Mazereti Olamaz”
Küresel olarak her üç kadından biri, hayatlarının bir noktasında fiziksel ve/veya cinsel şiddete, eşlerinden ya da eşleri olmayan erkeklerden veya her ikisinden birden şiddet görmüş durumda. 2023 verilerine göre de dünya genelinde her 10 dakikada bir kadın bu şiddet nedeniyle hayatını kaybediyor.
Kız çocukları, şiddet riski altında olan özel bir grup olarak dikkat çekerken dünya genelinde kadınlar teknoloji aracılığıyla da cinsiyete dayalı şiddet yaşıyor. Çatışma, savaş ve insani kriz yaşayan bölgelerde ise kadınların %70’i cinsiyet temelli şiddetle karşılaşıyor.
Tüm bu gerçekliklerden yola çıkarak, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”nün 2024 teması ise “Her 10 Dakikada Bir Kadın Öldürülüyor. #HiçbirMazeretYok. Kadına Yönelik Şiddeti Sonlandırmak için Birleş” olarak belirlendi. Tema, kadınlara yönelik şiddetin endişe verici şekilde arttığına dikkat çekmeye çalışıyor. Yanı sıra kadına yönelik şiddetin sonlandırılmasıyla ilgili taahhütleri yeniden canlandırmak ve karar vericilerden hesap verebilirliğe dair harekete geçme çağrısı da amaçlanıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, yalnızca temel bir insan hakkı değil, aynı zamanda barışçıl, refah dolu ve sürdürülebilir bir dünya için de gerekli bir temeli oluşturuyor. Nitekim 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) bir maddesi de “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Sağlamak ve Tüm Kadınları ve Kız Çocuklarını Güçlendirmek” başlığını taşıyor.
Türkiye’de Kadınların Çoğu Aile İçinde Öldürüldü
Ülkemize baktığımızda ise kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda Türkiye liderliği elde tutuyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) kadına karşı şiddet istatistiklerine göre Türkiye, %32’lik oranla OECD ülkeleri arasında birinci sırada. Yaşamı boyunca her üç kadından birinin şiddet gördüğü Türkiye, ayrıca bu konuda G20 ülkeleri arasında da birinci.
Üstelik bu şiddet yüzünden Türkiye’de hayatını kaybeden kadın sayısının yükselişi de korkutucu boyutlara ulaşmış durumda.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDKF) yayımladığı 10 aylık kadın cinayeti raporuna göre, 1 Ocak-31 Ekim 2024 tarihleri arasında 357 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Sözü edilen kadınların 61’inin ölümünün şüpheli olarak kaydedildiği, 198 kadının ateşli silahla ve 77’sinin kesici aletle öldürüldüğü belirtilen raporda, öldürülen kadınların ortalama yaşı ise 37 olarak belirtildi. Yine bu kadınların 168’i evli, 96’sı bekar, 26’sı boşanmış olduğu ve 55’inin ise medeni durumunun bulunmadığı aktarıldı. Raporda adı geçen kadınların 135’inin aile içinde öldürülmüş olması da dikkat çekti.
Bununla birlikte Türkiye 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni imzalayan ilk ülke olmuştu. Ancak Türkiye, “kadınları her türlü şiddetten korumak ve kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak” amacıyla imzaladığı sözleşmeden, 2021 yılında Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararla ayrıldığını açıkladı.
Kadın hakları alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşları (STK) ise İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmanın kadına yönelik şiddeti daha da artırdığı ve artıracağı uyarısında bulunuyor. Bu STK’lar yürütülen yanlış politikaların yalnızca sözleşmenin iptali ile de sınırlı kalmadığına, kadınları şiddete karşı koruma yasası olan, 6284 sayılı Yasa’nın ortadan kaldırılmasına yönelik girişim ve kampanyalar yürütüldüğüne de dikkat çekmeye devam ediyor.