Her yıl 10 Aralık tarihi İnsan Hakları Günü olarak kabul ediliyor. Irk, renk, din, dil, cinsiyet, siyasal ve diğer görüşlerden bağımsız, herkesin bir insan olarak sahip olduğu devredilemez haklarını güvence altına almaya vurgu yapan günle bir insan hakkı ihlali haline gelen iklim krizini de hatırlamak gerekiyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 10 Aralık 1948’de Paris’teki toplantısında evrensel olarak korunması gereken temel hakları ortaya koyan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni (İHEB) kabul etti. Bugüne kadar tam 557 dile çevrilerek, tüm halklar ve tüm ülkeler için “ortak bir başarı standardı” olarak kabul edilen beyanname, uluslararası, ulusal ve yerel yasaların ve politikalara dair küresel bir planın ve Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi’nin de temelini oluşturuyor.
Bu tarihe atıfla 10 Aralık ayrıca “İnsan Hakları Günü” olarak da kabul edildi. Günle dünyanın en önemli küresel taahhütlerinden biri olan İHEB hatırlanarak ırk, renk, din, dil, cinsiyet, siyasal ve diğer görüşlerden bağımsız, herkesin bir insan olarak sahip olduğu devredilemez haklarının güvence altına alınması amaçlanıyor. Çatışmaların ve krizlerin çoğaldığı bir dünyada, İnsan Hakları Günü ayrıca ortak bir “haklar” vizyonu ortaya koymaya çalışıyor.
İnsan Hakları Günü’nün 2024 teması ise “Haklarımız, Geleceğimiz, Şu An” olarak belirlendi. Temayla insan haklarının günlük yaşamımızdaki önemi ve geçerliliği kabul edilmeye çağrılıyor. Nefret söylemine karşı durmayı hedefleyen tema, dezenformasyona karşı koyarak algıları değiştirme fırsatı yaratmayı da amaçlıyor.
İnsan haklarından bahsedildiğinde her ne kadar öncelikle ayrımcılık ve temel özgürlükler akla gelse de bu haklar vizyonuna giden yolda son yıllarda iklim değişikliği de önemli bir etkiye sahip. İklim değişikliğinin etkileri, doğrudan ve dolaylı olarak, uluslararası düzeyde güvence altına alınan birçok insan hakkını etkiliyor.
Nitekim insan hakları ve iklim bağlantısı üzerine çalışmalar yürüten BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCR) de, iklim değişikliği nedeniyle en büyük risk altında olan toplulukların uyum kapasitesini artırmanın ne kadar elzem olduğunu vurguluyor.
Deniz seviyesi yükselmesi, aşırı hava olayları ve kuraklıklar, milyonlarca insan üzerinde halihazırda insan hakları ihlalleri yaratırken, OHCR, devletlerin, iklim değişikliğinin etkilerini hızlandırmalarından ve kendi yetki alanlarındaki işletmelerin emisyonlarını yeterince düzenlememelerinden dolayı “hak sahiplerine” karşı hesap vermeleri gerektiğini de ifade ediyor.
İklim Değişikliğinin Etkisinin Geometrik Artışı Öngörülüyor
Devletler, iklim değişikliğinin etkilerini önlemek için sıkı önlemler alma yükümlülüğüne sahip. Bu nedenle de tüm insanların iklim krizine uyumunu sağlamak amacıyla gerekli kapasiteye ulaşmalarını sağlamak, bir yandan devletler için bir yükümlülük diğer yandan da bireyler açısından da erişmeleri gereken temel bir insan hakkı olarak tanımlanmaya başlandı.
İklim değişikliğinden kaynaklanan insan hakları ihlallerini, özellikle de öngörülebilir uzun vadeli zararları önlemek için olumlu önlemler almayı reddetmek, bu yükümlülüğün ihlali anlamına geliyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (Intergovernmental Panel on Climate Change – IPCC) Beşinci Raporu da, iklim değişikliğinin, insan kaynaklı seragazı emisyonlarından kaynaklandığını doğrularken diğer etkilerin yanı sıra insanların sağlık, konut, su ve gıda haklarını olumsuz şekilde etkilediğini gösteriyor.
Üstelik bu olumsuz etkilerin, gerçekleşen iklim değişikliği derecesine bağlı olarak geometrik bir artışa geçmesi, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, yerli halklar, azınlıklar, göçmenler, kırsal işçiler, engelliler ve yoksullar gibi savunmasız durumdaki bireyler, gruplar ve halklar üzerinde orantısız bir şekilde olumsuz etkilere yol açacağı da öngörülüyor.
1976’da yürürlüğe giren Sivil ve Politik Haklar Uluslararası Sözleşmesi (International Covenant on Civil and Political Rights – ICCPR) ve diğer insan hakları belgelerinin, tüm kişilere kamu işlerine özgür, aktif, anlamlı ve bilgilendirilmiş katılım hakkı tanıdığını hatırlatan OHCR, yanı sıra iklim değişikliğine uyumluluk ve seragazı emisyonları azaltım planlarına dair karar alma süreçlerine en dezavantajlı bireylerin ve toplulukların dahil edilmesinin de bir insan hakkı yükümlülüğü olduğunu ifade ediyor.
Ayrıca, devletlerin, iklim değişikliği bağlamında ilgili insan hakları göstergelerini geliştirip izlemelerini, demografik gruplar arasında iklim değişikliğinin çeşitli etkilerini takip edebilmek için ayrıntılı veriler tutarak etkili, hedeflenmiş ve insan haklarına uygun iklim eylemleri için ortam hazırlamaları gerektiğine de dikkat çekiliyor.