#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
Yeşil

Ek Maliyet Değil, Sürdürülebilir Yatırım: Yeşil Binalar

Türkiye’de 7,5 milyon bağımsız birimin deprem riski altında olması ve 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yeniden yapılanma ihtiyacının artması yalnızca kentsel dönüşümü değil, aynı zamanda sürdürülebilir ve çevre dostu şehirlerin inşasını da zorunlu kılıyor. Ancak dönüşüm sürecinde yeşil binaların yüksek maliyetli olduğu yönündeki yanlış algı, enerji verimli yapıların yaygınlaşmasının önündeki en büyük engellerden biri olmaya devam ediyor.

Yeniden yapılanma sürecinde sürdürülebilir şehir planlamasının kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu belirten Altensis Yönetici Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, “Deprem sonrası hayata geçirilecek konutların ve kentsel dönüşüm projelerinin yeşil bina stratejileriyle şekillendirilmesi gerekiyor. Enerji verimliliği ilk aşamadan itibaren planlanmalı ve sürecin parçası olmalı” dedi.

Dünya genelinde enerji kaynaklarının hızla tükenmekte olduğunu hatırlatan Ilıcalı, özellikle konut sektöründe enerji tasarrufunun büyük bir potansiyel sunduğunu söyledi ve “Türkiye’de kullanılan toplam enerjinin %32’den fazlası binalarda tüketiliyor. Bu nedenle, enerji tasarruf sürecinin, yeniden yapılanan bölgelerde en baştan planlanması ve hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor” dedi.

“Yeniden Yapılanma Süreci Daha Kritik Hale Geldi”

Ilıcalı, deprem riski altındaki 7,5 milyon bağımsız birimin yeniden inşasının hem kentsel dönüşüm çalışmalarını hem de 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yeniden yapılanma sürecini daha da kritik hale getirdiğini belirtti.

Yalnızca deprem riskinin azaltılmasının değil, aynı zamanda sürdürülebilir, çevre dostu yaşam alanlarının oluşturulması gerektiğinin de altını çizen Ilıcalı, şunları söyledi: “İnşa edilecek şehirlerde yalnızca eski ve riskli yapıların yerine yenilerini yapmak yeterli değil. Aynı zamanda karbon salımı düşük, çevre dostu binalar ve şehirler geliştirilmesi gerekiyor. Bu çerçevede sürdürülebilir şehir planlaması, kentsel tasarım ve çevreci teknolojilerin entegrasyonu büyük önem taşıyor.”

“Ek Bir Maliyet Değil, Doğal Bir Maliyet”

Deprem sonrası yeniden yapılanma sürecinde, yeşil binaların yaygınlaştırılmasının önemli bir adım olduğunu söyleyen Ilıcalı, bununla birlikte kamuoyunda yeşil binaların yüksek maliyetli olduğu yönündeki algının bu dönüşümün önündeki en büyük engellerden birini oluşturduğuna değindi. Ilıcalı,  “Bu bilerek gündemde tutulan yanlış bir algıdır. Gelinen noktada bu konular zaten zorunlu hale geldi. Bu sebeple ek bir maliyet değil, doğal bir maliyet olarak değerlendirilmeli” diye konuştu.

“Yeşil Binalarla Uzun Vadede Büyük Tasarruf Sağlanıyor”

Günümüz teknolojileri sayesinde, inşaat sektöründe kullanılan malzeme ve ekipmanların yeşil bina standartlarını karşıladığını belirten Ilıcalı, “Buna rağmen hâlâ yanıltıcı rakamlarla yeşil bina kriterlerine uyumun ek bir maliyet yükü getirdiğini iddia eden ve aslında zorunlu olan uygulamalar için teşvik beklentisi içinde olan yatırımcılara rastlamaktayız. Yenilenebilir enerji kullanımı, yüksek performanslı ısı izolasyonu, yağmur suyu geri kazanımı, gri su, elektrikli araç şarj istasyonları, bisiklet parkları gibi uygulamaları içeren yeşil binalarda uygulanan verimlilik stratejileriyle uzun vadede büyük tasarruf sağlanıyor. Bu sebeple günümüzde standartlara uygun inşa edilen yeşil binalar ek maliyet değil, sürdürülebilir bir yatırım anlamına geliyor. Bunlara eklenen daha yenilikçi uygulamalar ise binaların yaşam boyu maliyetini kısaltan, ileriye yönelik vizyoner uygulamalar olacaktır” dedi.

Sürdürülebilir, Çevreci ve Enerji Verimli Çözümler

Deprem sonrası kentsel dönüşüm projelerine sürdürülebilir ve akıllı şehir stratejilerinin dahil edilmesi gerektiğini aktaran Ilıcalı, şöyle konuştu: “Akıllı ulaşım sistemleri, yenilenebilir enerji altyapıları, elektrikli araç şarj istasyonları ve yeşil alanların artırılması gibi unsurlar, şehirleri daha yaşanabilir hale getirebilir. Tartışmalar, sadece binaları güçlendirmekle sınırlı kalmamalı aynı zamanda geleceğe yönelik sürdürülebilir, çevreci ve enerji verimli çözümler geliştirilerek şehirlerin daha dayanıklı hale getirilmesini hedeflemelidir.”

Bu süreçte yerel yönetimler, kamu kuruluşları, özel sektör ve vatandaşların ortak çalışması gerektiğini vurgulayan Ilıcalı, “Yeniden yapılanma süreci ise yalnızca geçmiş hataları telafi etmek için değil, bununla birlikte yaşam kalitesi yüksek, daha yaşanabilir ve dirençli şehirler oluşturmak için bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Geleceğin şehirleri, akıllı ve sürdürülebilir olmak zorunda” dedi.