Dünya, AB’nin yasaklama taahhüdünde bulunduğu, büyüyen toksik bir plastik parçacık bulutu tarafından boğuluyor. Ancak güçlü endüstriyel kirleticilere, mikroplastiklerin en tehlikeli biçimi olan nano plastiği yasakların dışında tutmak gibi yasal boşluklar sağlanıyor.
Haber: Jack Hunter
Çeviri: S. Sena Akkoç
AB, mikroplastik kirliliğiyle mücadele sözü verdi. Neden mi? Çünkü kendi bilim insanları, durumun kontrolden çıktığı ve “bu yüzyıl içinde yaygın bir risk” haline geleceği konusunda uyarıda bulunuyor.
Acımasızca ve hızla büyüyen plastik üretimi ile büyük ölçeklerde kontrolsüz atık, bilinen tüm ortamları kirleten ve soluduğumuz havada, yediğimiz yiyecekte, vücudumuzun her yerinde, Kuzey Kutbu’ndaki karda, dağdaki topraklarda ve en derin okyanuslarda bulunan muazzam bir plastik parçacık bulutu yaratıyor.
Yaz tatilinde keyifle yediğin deniz ürünleri peki? Mikroplastikler, tüm ticari balık türlerinde bulunuyorlar; görünmüyorlar ama her yerdeler. Çoğunlukla Polietilen veya Poliüretan olan bu geri dönüşü olmayan plastik çamur, kimyasal kirlilikten emilen toksik kimyasallarla doyuruluyor. Bu tehdidin farkında olan AB liderleri, plastikten Avrupa çapında hızlı bir yasal işlem gerektiren bir sağlık tehlikesi olarak bahsetti.
Bu nedenle Avrupa Kimyasallar Ajansı geçen yıl, kozmetiklere, boyaya, deterjanlara ve neredeyse tüm diğer tüketici ve ticari ürünlere eklenen mikroplastiklerin, doldurmak, bağlamak, kaplamak, emmek, kalınlaştırmak, aşındırıcı olmak veya tıbbi ilaçların veya böcek ilaçlarının salınımını kontrol etmek için kullanılmasının yasaklanmasını önerdi.
Yasak, her yıl 10.000 ila 60.000 ton plastiğin çevreye sızmasını durduracak. Kumsallarda, nehirlerde, toprakta parçalanan veya çamaşır makinelerimizden çıkan plastiğe kıyasla, ürünlerin içindeki maddeler buzdağının görünen kısmı. Ancak yılda 60.000 ton az değil ve AB, tüm bu plastik üretiminin ve dikkatsiz kirliliğin durması gerektiğini söyleyerek son noktayı koyuyor. Şimdilik fena değil.
Lobiciler İçerde
Büyük kirleticilerden oluşan kadroya bakalım: BASF, Chemours, Chevron, Dow, DuPont, Exxon ve Ineos gibi plastiğe bağlı şirketler plastik üreticileri derneği olan PlasticsEurope ve Avrupa Kimya Endüstrisi Konseyi (CEFIC) gibi kuruluşların arkasında gizlice Brüksel’dekilerin kulaklarını büküyorlar. Bu firmalar da CosmeticsEurope bünyesindeki büyük kozmetik firmaları ve yoğun tarım lobisi tarafından gösterilen çabaya katıldılar.
Bunların hepsi güçlü oyuncular. Tek başına CEFIC üyeleri yılda 565 milyar euro ciroya sahip ve kimya fabrikaları Avrupa’nın en zengin ve politik açıdan en güçlü olan insanlarına ait. AB’nin sorunu anlamasına yardım etmesi gerekenlerin çoğu sessiz kalsa da yasak masaya yatırıldığında sektör, bir bütün olarak alışılmadık bir şekilde ses çıkardı ve bu baskıları işe yaradı.
Kimyasallar Ajansı Sekreterliği, önerilen mikroplastik yasağını büyük ölçüde zayıflatmak için kendi uzmanlarının uyarılarını geçersiz kıldı. Yağlı endüstrinin parmak izlerini tespit etmek kolay: Avrupa Çevre Bürosu tarafından yapılan bir analiz, yayınlanan endüstri pozisyonlarının yasal metne nasıl gözle görülür şekilde kopyalandığını gösteriyor. Sonuç, o kadar çarpık bir AB girişimi olacak ki eğer düzeltilmezse sorunu iyileştirmek yerine daha da kötüleştirecek.
Başlangıç olarak ajans, görev bilinciyle birçok sektörü yasağın dışında tuttu ve daha sonra bazı ürünlerin düzenlenmesi için sekiz yıl kadar uzanan tatiller koydu. Yani 2022’de yasa yürürlüğe girdiğinde tek acil gelişme, sektörün zaten gönüllü olarak yaptığı kozmetikte mikroboncukların yasaklanması olacak ki bu da tahminen toplam mikroplastik salımının sadece %0,2’sini karşılayacak. Bu düşük hız, AB girişiminin mikroplastik kirliliğini 2028’de yarı yarıya ve 2030’da %90 azaltacağı anlamına geliyor. Ancak durum daha da kötüye gidiyor.
Nanoplastik için mikro değiştirme
Ajans, nanoplastiğin bir “tehlike” olduğunu, “yeterince anlaşılmadığını” ve “yan etkiler ve biyoakümülasyon açısından potansiyeli olduğunu” kabul ediyor. Uzmanları ise daha da net: nanoplastiklerin daha zehirli olmasının ve AB yasağından küçük plastik partiküllerinin hariç tutulmasının, daha sonra piyasada “pişman olacağımız bir ikameye (mikroplastikler yerine nanoplastik kullanmı)” yol açacağı konusunda uyarıda bulunuyor.
Nanoplastik, canlı hücrelerden içeriye daha kolay girip zarara yol açtığı için insan ve hayvan sağlığına daha zararlı olabilir. Tüm bunlara rağmen ajans, endüstrinin nanoplastiği yasağa dahil etmeme talebini kabul etti, mikroplastik tanımını endüstriye uyacak şekilde çevirdi ve üreticilere mikrodan daha riskli nanoplastiklere geçiş için bir teşvik verdi.
Gerçekten nanoya geçiş olacak mı? Mürekkep ve kozmetik endüstrileri zaten mikroplastik yerine nanoplastik kullanıyor ve çok sayıda endüstri de nano muafiyeti talep etti.
Bunun da ötesinde sekreterlik, gerçek dünya koşullarında çözünmeyen “biyolojik olarak parçalanabilir” plastiği muaf tutmak istiyor ve yanlış bir çözüme güven verici ancak yanıltıcı bir onay damgası basıyor. STK’lar ise bu muafiyete karşı çıkıyorlar çünkü çevrede çözündüğü düşünülen mikroplastikler bile su yaşamına zarar verebiliyor. STK’lar bunun yerine, atık plastikten uzaklaşıp yeniden kullanılabilen alternatiflere geçişi savunuyorlar.
Yani sorunu çözmeyi amaçlayan bir AB yasası, durumu daha da kötüleştirebilir. Bu, dünya çapında çok fazla orman tahribatına neden olan AB’nin biyoyakıt felaketini anımsatan bir çevre politikası hatası olacak.
Mikroplastik yasağa ilişkin son halk müzakeresi turu sona erdi. Üye devlet hükümetleri 2021’de oy verecek ve nihai bir yasanın 2022’nin başlarında yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz.
7