#ekoIQ Ulaşım AB Yeşil Mutabakatı’na Lojistik Sektöründen Yanıtlar Geliyor
Ulaşım

AB Yeşil Mutabakatı’na Lojistik Sektöründen Yanıtlar Geliyor

lojistik

1 Mart günü yürürlüğe giren Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’nın derinden etkileyeceği sektör ve alanlardan biri de lojistik ve gümrük hizmetleri hiç kuşkusuz. 12 Ekim’de geniş katılımlı bir etkinlik düzenleyen Bor Gümrük ve Borusan Lojistik, konunun önemli takipçilerinden biri olacağa benziyor. Bor Gümrük Genel Müdürü Suat Yücelen ve Borusan Lojistik Genel Müdürü Serdar Erçal, bu kapsamdaki sorularımızı yanıtladı.

Yazı: Dr. Barış DOĞRU

Bildiğiniz gibi Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı, 1 Ekim 2023 itibarıyla yürürlüğe girdi. Sadece Avrupa Birliği ülkelerini değil, AB ile ticaret yapan üçüncü tarafları da doğrudan ilgilendiren kapsamlı bir yeni düzenleme Yeşil Mutabakat. Peki bu süreç lojistik sektörünü nasıl etkileyecek?

Suat Yücelen: AB Yeşil Mutabakatı, 2030’a kadar karbon emisyonlarını %55 azaltma ve 2050’ye kadar iklim açısından nötr olma hedefiyle öncü bir rol oynuyor. Bu hedefleri uygulamak için öne çıkan zorlayıcı politikalar arasında ise Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) bulunuyor. Öncelikli sektörler arasında Demir Çelik, Alüminyum, Hidrojen, Elektrik, Çimento ve Gübre yer alsa da diğer sektörlerdeki ihracatçıların da hızla bu düzenlemelere uyum sağlaması bekleniyor.

Bu gelişmeler, Türkiye’nin AB’ye en çok kirlilik oluşturan sektörlerde yüksek düzeyde ihracata sahip olduğu gerçeğiyle kritik bir hale geldi. CBAM’ın Türkiye ekonomisine etkisinin 2030’a kadar GSYİH’nın %2,7 ila %3,6’sı arasında olabileceğine dair araştırmalar bulunuyor.

Ticaretin her malı, bir ulaştırma sürecinden geçtiği için oluşan karbon salımının önemli bir kısmını taşıma süreci oluşturuyor bildiğiniz gibi. Başta, bu düzenlemelerde ikinci planda gibi gözükse de, 2023 yılında revize edilen Fitfor55 paketinde, lojistik sektörünün karbon salımı konusunda oldukça önemli bir paya sahip olması nedeniyle kritik sektörlerden biri haline geldi. Güncellenen paket tüm taşımacılık modları için farklı yükümlülükler getirmekle beraber, düşük emisyonlu taşımacılık modlarının tercihi ve stratejilerin bu yönde değiştirilmesi amacıyla da fırsat oluşturuyor. Fitfor55 kapsamında neler olacağına daha yakından bakalım.

Denizyolu taşımacılığından kaynaklanan emisyonlar AB ETS kapsamına dahil edilecek ve doğrulanmış emisyonlar için 2024’ten itibaren %40, 2025’ten itibaren %70 ve 2026’dan itibaren %100 olarak ücretsiz tahsisatlar kaldırılacak.

Havacılık sektörüne yönelik ücretsiz emisyon tahsisatları ise kademeli olarak kaldırılacak ve 2026’dan itibaren tam açık artırma uygulanacak.

Binalar, karayolu taşımacılığı ve ek sektörler (temel olarak küçük sanayi) için yeni, ayrı bir emisyon ticaret sistemi (ETS2) de bu şekilde gündeme geldi ki bu da karayolu taşımacılığı noktasında önümüzdeki üç yılda hazır olmanın ne kadar kritik olduğunu ortaya koymuş oldu.

Bunların ötesinde gümrük ve dış ticaret düzenlemelerinde de üreticilerin Gümrük Müşavirlerinden beklentileri değişecek ve farklılaşacak. Özellikle AB üyesi olmayan ülkelerde çevre ve iklim politikalarının gelişme sürecinde “karbon kaçağı” riski ve buna bağlı olarak da özellikle AB merkezli şirketlerin hammadde/bitmiş ürün üretimini yurtdışına taşıma riski ile de karşı karşıya kalabiliriz. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına ve AB’nin diğer uluslararası yükümlülüklerine uygun olarak tasarlanan CBAM sistemi, ihracatçıların, malların AB’nin karbon fiyatlandırma kurallarına göre üretilmiş olması durumunda oluşan karbon emisyonu/fiyatına karşılık gelen karbon sertifikaları almalarına neden olacak. Bunun yanı sıra AB üyesi olmayan ülkelerdeki üreticiler, vergi yükünü de azaltabilecek şekilde üretim süreçlerinde daha az emisyon oluşturacak şekilde yeşil dönüşüme teşvik edilecek ve bu da karbon kaçağı riskinin azaltılmasına yardımcı olacak.

Karbon salımları açısından lojiktik sektörünün nasıl bir payı bulunuyor?

Serdar Erçal: Dünya Ekonomik Forumu’na göre dünyadaki toplam karbon salımının %5,5’i lojistik ve ulaştırmadan kaynaklanıyor. 1990 ile 2020 arasında enerji ve üretim olmak üzere AB’deki sektörlerin seragazı emisyonları %32 oranında düşmüş olmasına rağmen; ekonomi genelindeki toplam emisyonlarının yaklaşık %25’inden sorumlu olan ulaştırma sektörü, %7’lik bir artışla trendi tersine çeviren tek sektör oldu. Tüketim alışkanlıkları ve e-ticaret’teki büyüme de emisyonların artışına sebep oluyor elbette. Bu noktada sektörün dönüşümü çevresel ve sosyal açıdan oldukça önem kazanıyor.

Kullanılan taşıma modları, tercih edilen yakıtlar, süreçlerin optimizasyonu gibi sektörü dönüştürecek konular bu aşamada daha az karbon salımını sağlayacağını hesaba katmak gerekiyor. Lojistik sektörüne ilişkin hazırlanan ulusal eylem planında taşımacılık sektöründeki dönüşüm şu şekilde özetlenebilir:

Aynı yükü demiryolu ya da denizyolu ile taşımak yerine karayolu tercihi 3-4 kat arası ve havayolu tercihi neredeyse 30 kat fazla emisyon üretimine sebep olabiliyor. Bu noktada stratejik planın temelinde deniz/demiryolunun güçlendirilmesi kapsamında, demiryolu yük taşımacılığı geliştirilmesi, denizyolu yük taşımacılığı ve altyapısının geliştirilmesi, demiryollarının liman içi ve geri sahası, Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ve lojistik köy/merkez bağlantı ve yönetim altyapısının geliştirilmesi, teşviklerin sağlanması gibi başlıkları görebiliyoruz.

Yük taşımacılığının verimli hale getirilmesi başlığında ise hem araç içi doluluk seviyelerinin artırılması hem de karayolu emisyonlarının azaltılması için süreç optimizasyonu konuları öne çıkıyor.

Ulaşım sistemlerinde temiz enerji kaynaklarının kullanımı başlığında ise demiryolu/denizyolu/karayolunda elektrifikasyonun artırılması yanı sıra alternatif sürdürülebilir yakıt kullanımının artırılması için Havayolu ulaşımında CORSIA uyumlu alternatif yakıt kullanımı, alternatif yakıtlı (LNG/Hidrojenli vb) araçların geliştirilmesi noktasında aksiyonların hayata geçmeye başladığını da söyleyebiliriz. Karayolu taşımacılığında ise 2030’a kadar Avrupa yollarındaen az 80.000 sıfır emisyonlu kamyonun faaliyette olması ve sıfır emisyonlu deniz araçlarının piyasaya hazır olması hedefleniyor.

Bunların yanı sıra yine Elektrikli Araç Sektör Destekleri ve Ulaştırma sistemlerinde Modelleme ve Kestirim Çalışmaları da yer alıyor.

Lojistik sektöründe geçen yıl atılan en önemli adımlardan biri de Kombine Taşımacılık Yönetmeliğinin yayınlanması oldu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından minimum karayolu (200 km) kullanımı ile demiryolu-karayolu kombine taşımacılığı yapan ve bunun yanı sıra yeşil paketleme, çevre ve enerji yönetim sistemleri, karbon emisyonu doğrulama ve yenilenebilir enerji kullanımı ön şartına uyum sağlayabilen lojistik firmalarına, yapılan denetimler sonrası “Yeşil Lojistik Belgesi” verildi. Borusan Lojistik olarak bu belgeyi almaya hak kazanan az sayıdaki lojistik firması arasında ilklerden olduk.

Borusan Lojistik yurtiçinde olduğu gibi uluslararası ticarette de etkin bir kuruluş. Kurum olarak AB Yeşil Mutabakatı’ndan nasıl etkileneceksiniz, bu konuda ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz? Bize biraz çalışmalarınızdan ve planlarınızdan bahseder misiniz?

Serdar Erçal: Borusan Grubu olarak, sürdürülebilirlik kavramını iş süreçlerimizin temel taşı olarak görüyoruz. Bu kapsamda, 200 yıl ve ötesi yaşayan bir Borusan hedefiyle uzun yıllardır sürdürdüğümüz çalışmalarımızı grup genelinde iklim, insan, inovasyon olarak belirledik.

Borusan Lojistik olarak bu riskin farkındayız ve karbon azaltımı için geliştirmelerimizi ve yatırımlarımızı bu yönde yapıyoruz. 2011 yılından beri sektörde ilk ISO 14064 karbon ayak izi doğrulaması yapan lojistik firmasıyız, dolayısıyla verilerimizi de 12 yıldır doğruluyor ve takip ediyoruz. Bahsettiğim gibi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın vermiş olduğu Yeşil Lojistik Belgesini ilk alan lojistik firmalarından biriyiz. Bu yıl Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin Duyarlı Ol projesinde Altın Seviyede sertifikalandırılan ilk ve tek tesis de olduk. 2006 yılından beri her 10 taşımamızda diktiğimiz bir ağaç sayesinde 600.000 ağacın üzerinde bir orman alanı yarattık ve bu çalışmalarımıza da devam ediyoruz.

Bu yıl gerçekleşen tüm projelerimiz sayesinde12.365 ton (30 bine yakın ağacın kazandırdığı emisyona denk düşen) emisyonu önledik. Bunun %80‘lik kısmı ise yapay zekâ destekli rota ve yük optimizasyonu, boş dönüşlerin azaltılması, intermodal taşımacılık sayesinde gerçekleşti. Üç tesisimizde güneş enerjisi kullanıyoruz. 90 bin metrekarelik en büyük tesisimiz olan Tepeören operasyon merkezini, %60 yenilenebilir enerji kullanımı ve %40 yeşil enerji satın alması ile karbonsuz tesis haline getirmeyi başardık. Elektrikli araçlarımız ile yurtiçinde mikro dağıtıma başlıyoruz. Lityum iyon pilli ekipman dönüşümü, verimli depo yönetimi faaliyetleri ve led dönüşümleri ile de enerji verimliliğini sağlıyoruz.

Özellikle dijital dönüşüm başlığı burada önemli bir yere sahip, tüm lojistik uygulamalarımızı tek mimaride birleştirdiğimiz bir dijital lojistik platformu kurma çalışmamız devam ediyor. 2012’de startup olarak kurulan eTA (Elektronik Taşımacılık Ağı) iş modeli platform olarak spot kamyon ve tırların aracısız mobil uygulama üzerinden istediği yüke teklif verebildiği, kişiselleştirilmiş sefer önerileri ve yapay zekâ ile en iyi ve hızlı fiyat hesaplaması olan ve tamamen buluta taşıdığımız bir kurguda çalışıyor. Hem dönüş yükü hem de garaja gitme zorunluluğu gibi boş km yapmasını minimuma indirmesini sağlıyoruz. Böylece emisyon azaltımını da sağlıyoruz.

Sadece çevresel değil sosyal etkimizi de azaltmak amacıyla birçok proje sürdürüyor ve bu projelerimizde teknolojiyi de kullanıyoruz.

Görüntü tanıma ve işleme sistemlerini robotik süreç otomasyonu teknolojileriyle birleştirerek ve mobil uygulamalara taşıyarak sahadaki her türlü evrak tarama, işleme işlemlerini dijital hale getirdik. Basılı evrak kirliliğini azalttık. Tekrarlayan işlerde insan verimliliğini artırdık ve sefer açma, kapama, rota dışı, boş km gibi kritik konuları anında izler ve aksiyon alabilir hale gelmiş olduk.

Faturalama, sipariş yönetimi, sözleşme yönetimi gibi uygulamaları tamamen dijitalleştirerek hem verimliliği artırdık hem de insana bağlı hataları azaltıp kurumsal hafızanın da oluşmasını sağladık.

Yaya güvenliği, rampa güvenliği gibi İSG amaçlı uygulamalar gene görüntü tanıma teknolojileriyle operasyonel sistemleri bütünleşik kullanabildiğimiz uygulamalar geliştiriyoruz.

2021 yılında ilk lojistik firması olarak imzacısı olduğumuz İş Dünyası Plastik Girişimi’nde 1 ton azaltmayı taahhüt ettiğimiz plastik miktarımızı 3 yılda 10 tona yakın azaltmayı başardık. Bunu yaparken döngüsel ekonomiye katkıda bulunarak, ömrünü tamamlamış lastiklerimizden takoz üretimi, streç yerine yeniden kullanılabilir modelde palet sabitleme materyalleri, koli içi sabitlemede plastik yerine geridönüşümlü kâğıt kullanımı gibi sektörü plastiksizleştirmeyi amaçlayan projelerimize devam ediyoruz.

About Post Author