Ekonomi

A’dan Z’ye AB Yeşil Mutabakatı

Avrupa Yeşil Mutabakatı

AB’ye üyelik süreci devam ettiği sürece, Yeşil Mutabakat Türkiye’yi etkilese bile üye olmadığı için doğrudan mutabakatın yükümlülüklerine tabi olamaz. Ancak AB’nin önemli bir ticaret ortağı olan Türkiye’de ihracat büyük ölçüde etkilenebilir.

YAZI: Aynur KOLBAY HÜLYA, MarjinalSosyal Direktörü ve Strateji Departmanı Koordinatörü

Yaşadığımız 2023 yazı, sanırım dünya üzerindeki herkese nasıl bir felakete sürüklendiğimizi net bir şekilde gösterdi. Seller, yangınlar, toprak kaymaları, depremde yerle bir olan şehirler derken her geçen gün daha da artan bir krizin izleyicisi olmaktan çıkarak birebir etkileneni/mağduru olmaya başladık. Bu doğrultuda dünyayı kurtarmak ya da yaşanabilir hale getirmek için her geçen gün alınan önlemler artıyor. Her ne kadar uygulama kısımları sorgulanacak boyutta da olsa, en azından bireylerden başlayarak büyük şirketlere ve hükümetlere düşen sorumluluklar belirli yaptırımlara bağlanıyor.

Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı gerçekleştirme yolunda pek çok ülke kendi politikasını oluşturmaya başlarken, evreni kurtarma yolculuğunda karşımıza farklı anlaşmalar, mutabakatlar da çıkıyor. Onlardan biri olan AB Yeşil Mutabakatı ise Avrupa’yı iklim açısından nötr hale getirmeyi amaçlayan kapsamlı bir politika girişimi. AB Komisyonu tarafından 2019 yılında sunulan ve 2020’de resmi olarak kabul edilen Yeşil Mutabakat aslında yaşanabilir bir dünya tasvirini de yapıyor: Çevreye zarar veren seragazı emisyonlarını azaltma, enerji verimliliğini artırma, yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etme, sürdürülebilir tarımı ve ormancılığı destekleme, çevre dostu ulaşım sistemleri geliştirme, atık yönetimini iyileştirme ve biyoçeşitliliği koruma gibi bir dizi politika ve önlem…

Artıları ve Eksileri ile Yeşil Mutabakat’ın Etkileri

AB Yeşil Mutabakatı’nın;

  • 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefiyle iklim değişikliğiyle mücadelede çok önemli bir adım olması,
  • Yeşil teknolojilere, yenilenebilir enerjiye, sürdürülebilir endüstrilere yatırımı ve ekonomik gelişmeyi teşvik etmesi,
  • Fosil yakıtlara bağımlılığı azaltacak olması,
  • Biyolojik çeşitliliği korumaya ve iyileştirmeye yönelik planlar içermesi,
  • İnsan sağlığını ve çevreyi koruyarak yaşam kalitesini artırması gibi avantajlarla oldukça değerli yönlere sahip olduğu söylenebilir.

Bu avantajların yanı sıra AB içindeki birbirinden bağımsız 27 farklı devletin politikalarının birbirleriyle çelişmeleri ya da farklı siyasi engellerle karşılaşma ihtimali, mutabakatın uygulanmasını riske sokabilir. Yeşil Mutabakat, büyük ölçüde sürdürülebilir bir gelecek için önemli bir adım olmanın yanı sıra uygulama sürecinde aşağıdaki gibi zorluklar ve uyum sorunları da ortaya çıkabilir:

  • Öncelikle anlaşmanın uygulanabilmesi için bazı ciddi yatırımlar yapılması gerekiyor. Bu da pek çok sektörün yüksek maliyetlerle iş yapacak olması ve bunun yansıması olarak da tüketicinin daha yüksek fiyatlarla karşı karşıya kalması anlamına geliyor.
  • Yeşil ekonomi, yeşil enerji, yeşil teknoloji, yeşil meslekler gibi kavramların çoğalması doğal olarak belli sektörlerde yüksek oranlarda iş kayıplarına neden olacağı için işsiz oranının artmasına sebep olabilir. Bir diğer seçenek olarak da şirketler bu kişileri tekrar farklı eğitimlerden geçirerek yeniden yapılanma süreçlerine geçmek durumunda kalabilir.
  • Yukarıda da vurgulandığı gibi AB ülkeleri arasında bazı ülkelerin geçiş sürecinde daha fazla zorluk yaşaması eşitsizliklere neden olabilir.
  • Yanı sıra dünya çapında değerlendirildiğinde bazı toplum bireylerinin sosyal eşitsizlik açısından kötü etkileneceğini söylemek de mümkün.
Mutabakat’ın Türkiye’ye Etkisi

AB’ye üyelik süreci devam ettiği sürece, Yeşil Mutabakat Türkiye’yi etkilese bile üye olmadığı için doğrudan mutabakatın yükümlülüklerine tabi olamaz. Ancak AB’nin önemli bir ticaret ortağı olan Türkiye’de ihracat büyük ölçüde etkilenebilir. Türkiye, ticari ilişkilerini devam ettirebilmek için sınırda karbon düzenlemesi gibi farklı standartları mutabakata uyumlu hale getirmek zorunda kalabilir ve böylece pek çok sektör bu durumdan etkilenebilir.

Aynı zamanda AB ülkeleri, temiz enerjiye ya da yeşil teknolojilere ve endüstrilere yatırım yaptıkça Türk şirketleri global pazarda rekabetle karşı karşıya kalabilir ya da belli bir baskıyla karşılaşabilir. Bu kapsamda ortaya çıkan zorluklara ya da fırsatlara Türkiye’nin nasıl yanıt vereceği, önceliklerini ne şekilde belirleyeceği de önemli bir karar olacaktır.

Kendimizi Kurtarmak için Mutabakat Şart Değil

Mutabakatın Türkiye etkileri olarak sıralananlar aslında bir nevi sektörlere ve büyük şirketlere etkisi olarak da değerlendirilebilir. Bu doğrultuda özellikle belli sektörlerde faaliyet gösteren şirketler birtakım adımlar atmak ve harekete geçmek zorunda kalacaktır. Bununla birlikte bireysel olarak atılabilecek adımlar ya da değerlendirilebilecek fırsatlar, AB üyesi olsak da olmasak da dünyayı yaşanabilir bir yer haline getirmek için etkili olacaktır. İşte görev ya da fırsat olarak değerlendirilebilecek birkaç basit ama etkili adım:

  • Bireyler enerji tasarruflu aydınlatma sistemleri kullanarak ev ya da işyerlerinde enerji tüketimini azaltabilirler. Böylelikle enerji faturalarının düşmesine ve karbon ayakizinin azalmasına yardımcı olabilirler.
  • Toplu taşıma araçları, olabiliyorsa bisiklet ya da yürüyüş gibi çevre dostu ulaşım yöntemleri tercih edilerek hem hava kirliliğinin azalmasına hem de karbondioksit emisyonlarının düşmesine katkı sağlanabilir.
  • Evlerde ya da işyerlerinde geri dönüştürülebilir malzemeler ayrıştırılarak ve atık miktarları azaltılarak çöp depolama alanlarının azaltılmasına katkıda bulunulabilir.
  • Bireysel olarak organik ve yerel ürünler tercih edilerek gıda kaynaklı karbon emisyonları azaltılabileceği gibi bilinçli tüketim alışkanlıkları ile gıda israfının da önüne geçilebilir.
  • Yeşil teknoloji ve sürdürülebilirlik alanında oluşan yeni meslek grupları istihdam açısından bireylere farklı fırsatlar sunabilir.

Bütüncül olarak değerlendirildiğinde Yeşil Mutabakat politikalarının ancak toplumun genelinde benimsenmesiyle mümkün olacağını söyleyebiliriz. MarjinalSosyal olarak kurumlardan başlayarak bireylere yayılabilecek farkındalığın artması adına proje geliştirmeye ve danışmanlığımıza bu bilinçle devam ediyor; bu doğrultuda tüm bireyleri ve kurumları da bilinçli davranmaya, daha doğru ve sürdürülebilir adımlar atmaya davet ediyoruz.

About Post Author