#ekoIQ Biyoçeşitlilik Amazonlar Geri Dönüşü Olmayan Bir Yolda Kaybediliyor!
Biyoçeşitlilik

Amazonlar Geri Dönüşü Olmayan Bir Yolda Kaybediliyor!

Son 17 yıldır bölgenin dünya için önemine dikkat çekmek amacıyla 5 Eylül tarihi, “Dünya Amazon Günü” olarak kabul ediliyor. Gezegenimizdeki biyoçeşitliliğin %15’ine sahip olmanın yanı sıra devasa bir karbon yutağı ve “doğal klima” görevi gören Amazonlar, kendini “yenileyebilme” kapasitesini giderek kaybediyor. Ormansızlaştırmaya ilave olarak bölgenin 3’te 1’ine yakın bir bölümü de iklim değişikliğine bağlı olarak son yıllarda kuraklık nedeniyle bitki örtüsünü kaybediyor. 

5,5 milyonu ormanlarla kaplı olmak üzere toplam yedi milyon kilometrekaralik alanıyla Amazonlar, insanlığın en değerli doğal mirası. Türkiye’nin yaklaşık 7,5 katı büyüklüğündeki bu bölge, genişliği kadar dünyanın biyoçeşitliliğinin de %15’ine sahip.

Toprağında ve ağaçlarında 155 milyon 500 bin gigatonluk karbondioksit yutağı görevi gören Amazonlar, bunların yanı sıra her gün atmosfere 20 trilyon litre su salarak adeta “küresel bir klima” işlevi üstleniyor. Amazonlar; madencilik, altyapı çalışmaları, tarım ve meralar için orman arazilerinin tahrip edilmesinin yanı sıra son yıllarda iklim değişikliği kaynaklı aşırı sıcak havalar nedeniyle kuraklık yüzünden büyük tehdit altında. Tüm bu tehditlere ve Amazonlar’da yaşananlara dikkat çekmek amacıyla 2007 yılından itibaren 5 Eylül tarihi “Amazon Günü” olarak kabul ediliyor.

Karbon Yutağıydı, Karbon Salmaya Başladı

Amazonlar’da biyoçeşitliliği ve yaşamı korumak adına başta Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) ve Greenpeace olmak üzere yerel sivil toplum kuruluşları (STK) mücadele ederken bilimsel veriler de Amazonlar’da tehlike çanlarının çaldığına işaret ediyor.

Bölge üzerine 2024 yılında yayımlanan iki ayrı makale çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Bunlardan ilki Brezilyalı bilim insanlarının katkılarıyla Nature dergisinde yayımlandı. Çalışmaya göre Amazon yağmur ormanlarının yarısına kadar olan bölümü, 2050 yılına kadar su stresi, insani faaliyetlere bağlı arazi kaybı ve iklim bozulması sonucunda geri dönüşü olmayan ve tehlikeli bir noktaya ulaşabilir.

Yerel insan faaliyetlerinin ve küresel iklim krizinin birikimli etkilerini analiz eden en kapsamlı araştırma özelliğine sahip çalışma, ormanın halihazırda kendini yenileyebilmesi açısından güvenli bir sınırı geçtiğini ve bozulmuş alanların restorasyonu ile ekosistemin dayanıklılığının artırılması için acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor.

Amazon ormanları 65 milyon yıldır iklimsel değişkenliğe dayanmıştı ancak görülmemiş streslerle karşı karşıya olduğu için ormanın işleyişinin değiştiğine dikkat çeken çalışma, Amazonlar’daki birçok bölgenin eskisinden daha az yağış ürettiğini ve karbon yutan bir alanı karbon salan bir alana dönüştürdüğünü ifade ediyor.

Çalışma, 2050 yılına kadar Amazon ormanlarının %10 ila %47’sinin birbiriyle etkileşimde bulunan bozulmalara maruz kalacağını ve bunun bölgesel iklim değişikliği üzerinde olumsuz ilave etkiler yaratabileceğini tahmin ediyor. Dolayısıyla tüm bu yaşananları önlemek adına da Amazon bölgesindeki ormansızlaşmanın %10 oranında sınırlı tutulması gerektiği belirtiliyor.

Yağmur Ormanlarının 3’te 1’inden Fazlası Kuraklıkla Mücadele Ediyor

Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan 2024 yılına ait bir başka önemli çalışma ise Amazon yağmur ormanlarının 3’te 1’inden fazlasının kuraklıkla başa çıkmakta zorlandığına dair uyarılarda bulunuyor.

Zayıflayan dayanıklılık belirtileri, dünyanın en büyük tropikal ormanının ve en büyük kara karbon yutaklarının geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru bozulmakta olduğu endişelerini artırırken, çalışma insan kaynaklı iklim değişikliğinin ağaçlar ve diğer bitkiler üzerinde alışılmadık derecede yoğun baskılar yarattığını, bu bitkilerin birçoğunun dehidrasyon, yani susuzluk nedeniyle öldüğünü vurguluyor.

Geçmişte, Avrupa’nın yaklaşık yarısı kadar bir alanı kaplayan Güney Amerika tropikal ormanlarının üst örtüsü, yıllık kuru ve yağışlı sezonlarla paralel olarak küçülüp genişlerdi. Ayrıca, tek yıllık bir kuraklıktan geri dönebilme kapasitesine sahipti. Ancak yeni çalışma bölgede olgun bitki örtüsünün %37’sinin bir yavaşlama eğilimi gösterdiğini ortaya koyuyor. Makale ayrıca, etkilenen bölgelerde içsel yağış döngüsündeki değişikliklerin zincirleme bir etkiyi tetikleyebileceğini belirterek bu durumun diğer Amazon ormanları bölümlerinde daha fazla yavaşlamaya yol açabileceği uyarısında da bulunuyor.

About Post Author