#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Antalya’da Bir Yeşil Vaha

Nisan ayında başlayan, 30 Ekim’e kadar devam edecek olan Türkiye’nin ilk EXPO’su EXPO 2016 Antalya, “Gelecek Nesiller için Yeşil Bir Dünya” felsefesi, “Çiçek ve Çocuk” teması ve “Geleceği Yeşertmek” sloganıyla çocuklara ve topluma şehirlerdeki yeşil alanların önemini ve getirilerini anlatmayı hedefliyor. Etkinliğin en önemli bahçelerinden, çevreye ve ekosisteme uyumlu, sürdürülebilirliği ve biyoçesitliliği artıran yeşil alanlar yaratan Yeşil Vaha Bahçesi’ni, tasarımcısından, İngiltere merkezli Lotus Design Studio’nun kurucusu peyzaj mimarı Nilüfer Danış’tan dinledik…
Özüm ÖZDEMİR

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Peyzaj mimarlığı serüveniniz nasıl gelişti?
İstanbul Üniversitesi Peyzaj Mi­marlığı bölümünden 2000 yılında mezun olduktan sonra master öğ­renimimi İngiltere’de University of Greenwich’te tamamladım. Üç-dört yıllık iş deneyiminden sonra İngiliz Kraliyet patentli Yüksek Peyzaj Mi­marı (Royal Chartered Landscape Architect) unvanını kazandım. Son üç yıldır ise kurucusu olduğum Lo­tus Design Studio’yu yönetiyorum. Başta İngiltere olmak üzere, diğer ülkelerle de uluslararası çalışmalar yürütüyorum. Uzmanlık alanım; özel bahçeler ve şov bahçeleri, kentsel peyzaj, şehir parkları, toplu konutlar, kamu projeleri, okul ve çocuk oyun alanları.

Kariyerinizde “Şov Bahçeleri” ön plana çıkıyor. Özel bir sebebi var mı?
Çocukluğumdan beri bahçeciliğe, çiçek ve bitki yetiştirmeye özel bir merakım oldu. Bunun en büyük se­beplerinden biri de annemdir. Onun çiçeklere ve bahçeciliğe olan özel merakı çocukluğumun en güzel anı­larını oluşturuyor. Peyzaj mimarlığı sırasında da en çok bahçecilik ilgi­mi çekmişti. Eğitimimi İngiltere’de tamamlamam da bunun bir parçası. Bahçecilik konusundaki bilgileri beni gerçekten büyülemişti.
İş deneyimlerimin ardından 2012’de RHS’nin (Kraliyet Bahçeciler Birli­ği) düzenlediği düşük bütçeli, yük­sek kaliteli şov bahçesi kategorisin­de, tasarımını yaptığım “İlk evimiz, ilk bahçemiz” isimli şov bahçem al­tın madalya ve kendi kategorisinde “En İyi Şov Bahçesi” ödülünü aldı. Bu benim ilk şov bahçesi deneyi­mimdi.
2014’te aynı şovun konsept bah­çeler kategorisinde, tasarladığım “İyileşmeyen Kızgınlık Patlaması” isimli soyut bahçe tasarımım da al­tın madalya ödülüne layık görüldü.
Dünyanın en prestijli şovu olan Chelsea Flower Show’da 2013 ve 2014 yıllarında yaptığım tasarım En İyi Ticaret Standı ödülünü aldı.
2015’te ise Hampton Court Palace Çiçek Fuarı’na Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı için hazırladığım “Türk Cennet Bahçesi” adını taşı­yan tasarımım, yine altın madalya ve fuardaki En İyi Dünya Bahçesi ödülünü aldı. Hampton Court Pa­lace Çiçek Fuarı’ndaki ilk Türk şov bahçesi olan tasarımımın kazandığı başarı benim için gurur verici ve ay­rıcalıklı bir ödül oldu. “Türk Cennet Bahçesi” başta BBC olmak üzere İngiliz medyasından büyük bir ilgi gördü.

Ardı ardına gelen bu başarılar, beni bu yarışmalara bağımlı yaptı. Hari­ka bir adrenalin! EXPO Antalya ile yolunuz nasıl kesişti?
EXPO, Uluslararası Sergiler Bürosu (BIE) tarafından düzenlenen dünya­daki farklı temalardaki sergiler bü­tünü. Her bir EXPO kendi alanında halkı eğitmek, değişimi paylaşmak, ilerlemeyi teşvik etmek ve diyalog ile deneyimleri paylaşmayı hedefli­yor ve gerçekten de geniş bir kitleye hitap ediyor. Fakat tüm EXPO’ların arasında bahçecilik EXPO’sunu di­ğerlerinden ayıran en büyük özel­lik, süreci tek bir kurumun değil iki kurumun yürütmesi (Uluslararası Bahçe Bitkileri Üreticileri Birliği-AIHP ile Uluslararası Sergiler Bü­rosu-BIE). Türkiye’nin ilk EXPO’su EXPO 2016 Antalya, 112 hektarlık bir alanda aynı zamanda Türkiye’nin bugüne kadar üstlendiği en büyük uluslararası organizasyon ve bahçe­cilik alanında en üst kategori olan A-1 kategorisinde düzenlenen bir bahçecilik EXPO’su.
İlk teklif EXPO’daki en önemli ku­rum olan Uluslararası Çiçek Üreti­cileri Birliği’nin İngiltere’deki genel sekreterliğinden geldi. Özellikle geç­tiğimiz yıl Türk Cennet Bahçesi’ne İngiliz medyasının gösterdiği yoğun ilgi, benim Türk kökenli bir tasarım­cı olarak daha çok ön plana çıkma­ma yardımcı oldu. Bununla birlikte şimdiye kadar katıldığım şov bah­çelerindeki başarılarımın da EXPO Antalya ile yolumun kesişmesine neden olduğuna inanıyorum.

Green Oasis Garden (Yeşil Vaha Bahçesi) proje fikri nasıl oluştu?
Yeşil Vaha Bahçesi EXPO’daki iki önemli kurumun; Uluslararası Çi­çek Üreticileri ve Türk Orta Anado­lu İhracatçılar Birliği’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği bir bahçe. Başka bir deyişle EXPO’nun kendi bah­çesi. “Gelecek Nesiller İçin Yeşil Bir Dünya” mottosuyla yola çıkan EXPO 2016 Antalya’nın teması ise “Çiçek ve Çocuk”. Yeşil Vaha Bahçesi’nin tasarım amacı önce­likle çocuklara sonra da topluma şehirlerdeki yeşil alanların önemi­ni ve getirilerini anlatmak. “Yeşil Kent” teması en ilgi çekici ve aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik ve biyoçeşitlilik anlamında yeşil ve sağlıklı bir gelecek için en önemli mesajı taşıyan konsepte sahip. Özel­likle peyzaj tasarımcılarımızı daha çok sayıda şehrimizde çevreye ve ekosisteme uyumlu, sürdürülebi­lirliği ve biyoçesitliliği artıran yeşil alanlar yaratmaya yöneltmek amaç­lanıyor. Biraz daha idealist ve ulu­sal bir bahçe diyebiliriz. Bu konsept EXPO Antalya’nın da ana temasını oluşturuyor. 27 Eylül’de EXPO Antalya’da gerçekleştireceğimiz konferansta ben ve AIPH katılım­cılarla “Yeşil Kent” temasıyla ilgili çok daha ayrıntılı bilgiler paylaşaca­ğız. Katılmak isteyen herkese kapı­mız açık.

Tasarım aşamasında örnek aldığı­nız projeler oldu mu?
Artık Avrupa ve İngiltere’de tüm peyzaj projelerinde sadece estetik ve kullanıma uygun alanlar ortaya çıkarmak değil, aynı zamanda çevre dostu, küresel ısınmayı azaltan, sür­dürülebilirliği ve biyoçeşitliliği artı­ran projeleri hayata geçirmek önem taşıyor. Bunun, bundan sonraki dönemlerde de en çok önem verilen konsept olacağına inanıyorum. “Ge­lecek Nesiller İçin Yeşil Bir Dünya” mottosuyla yola çıkan EXPO 2016 Antalya’nın “Yeşil Vaha Bahçesi” de bu konsepte dayanıyor.

Sizce Türkiye ve özellikle İstan­bul, kent peyzajında ve bitkilendir­mede ne düzeyde?
Son zamanlarda çok güzel peyzaj örneklerine rastlıyoruz. Ama genel anlamda şehirlerimize baktığımda sert zemin ağırlıklı yeşilin az oldu­ğunu ya da hiç olmadığını görü­yorum. Mesela sokak aralarında, caddelerde ve insanların bir araya toplandığı meydanlarda bol bol bü­yük geniş yapraklı olgun ağaçlar kullanılması gerektiğini düşünü­yorum (Çınar ve ıhlamur ağaçları İstanbul için güzel bir seçim). Hem gölge, hem de oksijen sağlayan bu ağaçlar, küresel ısınmayı azaltarak şehirlerimizde daha sağlıklı ve ra­hatlatıcı yaşama alanları oluştura­caktır. Aynı zamanda estetik açıdan da binaların keskin hatlarını yumu­şatarak çevremizi daha güzel bir görüntüye kavuşturacaktır. Bitki seçiminde de o bölgede ve şehirde yetişen doğal bitkiler kullanılması, hem maliyet, hem bakım, hem de doğal bitki örtüsü ve faunanın ko­runması, yok olmaması açısından yararlı bir yaklaşım olacaktır. Kuş­lar, kelebekler, uğurböcekleri gibi canlılar ekosistem için yararlı olan ve yaşamımızı canlandıran renk­lerdir. Bu canlıları şehirlerimizde korumamız ve onlar için doğal me­kanlar oluşturmamız gerekli. Suyu doğru kullanabileceğimiz tasarım­lar yaratmak da şehirlerimize serin­letici bir etki sağlayacak ve küresel ısınmayı azaltan öğelerden biri ola­caktır. Özellikle doğal su havuzları yaratarak içlerinde bitki yetişmesine olanak sağlayan, kimyasal maddeler yerine suyu bitkilerin temizlemesi­ne izin veren doğal mekanizmalar kullanabiliriz.

Sizce gelecek nesle daha yaşanabi­lir bir dünya bırakmak için önce­liklerimiz neler olmalı?
Yaşamımız boyunca, her gün tüket­tiğimiz doğal kaynaklar için ken­dimize “Bugün doğa için ben ne yaptım?” sorusunu ilke edinirsek gelecek nesle yaşanabilir bir dünya bırakılmasına yardımcı olabiliriz. EXPO Antalya gibi geniş kitlelere ulaşmayı sağlayan organizasyonla­ra mümkün olduğunca katılmak ve çocuklarımızın örnek almalarını ve doğa ile tanışmalarını sağlayacak ortamlar yaratmak çok önemli. Ço­cuklara kendi bitkilerini yetiştirme­yi öğretmek ve onları yeşil alanları korumaya ve artırmaya, geridönü­şümlü malzemeler kullanmaya, su ve elektrik gibi doğal kaynakları­mızı dikkatlice kullanmaya teşvik etmek en önemli görevlerimizi arasında. Bahçecilik ve yeşilin; sür­dürülebilirliğin ve biyoçeşitliliğin önemini, yaşama ekolojik, sosyal ve ekonomik yönden ne kadar bü­yük katkısı olduğunu anlatmak çok önemli. Çocuklara doğa hakkında ilham vermeliyiz. Televizyonlarda, dergilerde ve gazetelerde doğaya daha çok yer verilmeli. Bahçe şov­larıyla son teknolojik gelişmeleri, uygulamaları, bahçe örneklerini ve bitki çeşitlerini daha çok tanıtmalı­yız. Türkiye endemik bitki sayısı ve çeşitliliği açısından çok zengin bir ülke. Bunu korumalı ve devamını sağlamalıyız. EXPO Antalya gibi or­ganizasyonlar tüm bunları sağlaya­bilmek için de çok doğru bir zemin oluşturuyor.

Yeşil Vaha Bahçesi’nin Ekolojik, Sosyal ve Ekonomik Etkileri

  •  Yeşil çatı, küresel ısınmayı (sera etkisi) azaltarak, havadaki zararlı partikülleri ve kirleticileri tutarak, oksijen üretilmesine ve binanın soğuk ve ılık ısı dengesini koruyarak enerji tasarrufunda bulunmasını sağlıyor.
  •  Binanın yeşil çatısı üzerinde kullanılan solar paneller güneş ışıklarını tutarak elektrik üretimine yardımcı oluyor.
  •  Yeşil yağmur bahçesi, çevreye uyumlu, sürdürülebilir doğal bir drenaj oluşturarak sellere neden olan yağmur ve fırtına sularının bahçeden akıp gitmesini önlüyor.
  •  Meyve ağaçları ve yenilebilir bitkilerin ekilmesiyle hazırlanmış masa ise insanlara kendi meyvelerini ve sebzelerini yetiştirme konusunda ilham vererek, sürdürülebilirliğe ve sağlıklı açık alan etkinliklerine teşvik ediyor. Günümüzün en büyük problemi küresel ısınma ve doğal kaynakların tükenmesi. Üretime ne kadar yardımcı olursak geleceğimizi de o kadar güvence altına alabiliriz ve gelecek nesillere de daha yaşanabilir bir dünya sağlamış oluruz.
  •  Böcek otelleri, uğurböcekleri ve kelebekler gibi böceklerin tabiattaki biyoçeşitliliğini artırmak için kış uykusuna yatmasına imkan sağlıyor. Maliyeti de çok düşük. Artık malzemelerle yapılıyor. Bahçede kullanılan bitkilere göre böcek çeşitliliği de değişkenlik gösteriyor.
  •  Su geçirgen yer döşemeleri, yüzeyde biriken suların emilmesini sağlayarak sellere neden olan yağmur sularının bahçeden akıp gitmesini önlüyor ve doğal bir drenaja imkan sağlıyor.
  •  Bahçedeki ağaçlandırma, doğal tabiatın güçlenmesini sağlayan, küresel ısınmayı önleyen, oksijen üreten aynı zamanda da alana gölge veren serinletici öğeleri oluşturuyor.
  •  Ayrıca bu dünya bahçesi, diğer tasarımcılar için kendi şehirlerinde yaratabilecekleri iyi bir yeşil alan örneği oluşturuyor.

EkoIQ Editör