Arzu Uludağ Elazığ*: “Sürdürülebilir Yapı Kavramı Giderek Öne Çıkıyor”

Sürdürülebilir kent yerleşimleri ve yeşil binalar anlamında sizce şu anda sınırlar nerede ve “Sınırları Aşmanın” yolları neler? 
Geçmiş yıllarda yapı sektörünün çevresel etkilerine odaklanan çalışmalar, enerji verimliliğinin sınırlarını zorlayan “yeşil yapı” kavramına odaklanırdı. Son dönemde ise yapıların bir yaşam döngüsü içerisinde ele alındığı “sürdürülebilir yapı” kavramına ağırlık verilmeye başlandığını gözlemliyoruz. Diğer yandan, çevresel etkilerin yanı sıra, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik de kalkınmanın temel unsurları olarak gündeme girdi. İnsanların yaşamak isteyeceği fiziksel koşulların, inşaatlarda yerel malzemeler, yenilenebilir kaynaklar ve dönüşebilir malzemeler kullanılarak oluşturulması; “sürdürülebilir yapı” tasarımlarının temel amaçları arasında yer alıyor. Yapı ürünlerinin çevresel etkileri değerlendirilirken de malzemenin üretimi, kullanımı, ömrü ve imha edilebilirliği üzerinde duruluyor.
Tüm bu unsurların çoğalması, yapı sektörünün geleneksel sınırlarını zorlayarak, kendisini daha fazla geliştirmesini sağladı. Ulusal ve yerel politikalar ile kamu vicdanı da eklendiğinde, sürdürülebilirlik karmaşık bir ilişkiler yumağı halini aldı.

İkinci olarak kurumunuz, var olan sınırları aşmak için neler yapıyor? 
Sınırları aşmanın, günümüzün kuruluşlarının kritik hedefleri arasında yer alması gerektiğine inanıyoruz. Yaşadığımız dünya koşullarında, sürdürülebilir kent yerleşimleri ve yeşil binalara sahip çıkmak, başlı başına sınırları aşmak anlamına geliyor. Biz de Eczacıbaşı Yapı Gereçleri olarak, uzun yıllardır sürdürülebilirlik alanında çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Blue Life adını verdiğimiz yaklaşımımızla, tasarım, üretim, yönetim süreçlerimizde doğal kaynakları koruma sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Yeşil binalar inşa edilmesini sağlayan “Yeşil Banyo Çözümleri” üretiyoruz. Diğer yandan, sürdürülebilirlik alanında faaliyet gösteren derneklere üye oluyor, yönetimlerinde yer alıyor, aktif olarak çalışıyoruz. Yarattığımız ya da desteklediğimiz projelerle, bu alana dikkat çekmeye, sürdürülebilirliğe katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Artema markamızla, Yeşil Binalar Zirvesi’nin sponsorları arasında yer alıyoruz. Bu yılki zirvenin “Sınırları Aşmak” olarak belirlenen teması, etkinliği bizim için bir kat daha özel ve anlamlı kılıyor. Aç-kapa sloganıyla tek kumandalı armatürlere adını veren Artema, standartları zorlayan, kendi sınırlarını aşan bir marka. Yaptırdığımız pazar araştırmalarında, tüketicilerin armatür sektöründen en önemli beklentisinin dayanıklılık olduğunu gördük. Armatürlerimizin, aşınma, basınç, yoğun açıp-kapama gibi alanlardaki dayanıklılığını artırdık. Ürünlerimizin garanti süresini de sektörden farklı olarak beşten yedi yıla, kaplamada ise 10 yıla çıkardık.
Çevresel Ürün Beyanı’nın yanı sıra, 2000’e yakın ürün için Avrupa Su Etiketi sertifikasına sahip Türkiye’nin ilk ve tek armatür üreticisiyiz. Üretim süreçlerinde de sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda hareket ediyoruz. Fabrikalarımızda geliştirilen “Metal Talaşlarının Yerinde Geridönüşümü” projesiyle, 2012 yılında Avrupa Birliği Çevre Ödülleri’nin Türkiye programında, “Süreç” kategorisinde finalistler arasında yer aldık.

* Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Pazarlama Direktörü

Önerilen makaleler