#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Asi Nehri’nde Bir İstilacı

Asi Nehri, Suriye’deki yetkililerin SU DAEŞ’i adını verecek kadar istilacı ve tehlikeli bulduğu Su Sümbülü ile kaplı. Bitki, Antakya’da tehlike çanlarının çalmasına sebep oluyor.

Yazı: Yasemin MISTIKOĞLU (İklim Habercisi) -Pola KAYUKA

Su Sümbülü denildiğine bakmayın. Suriye’deki yetkililerin SU DAEŞ’i adını verdiği istilacı ve tehlikeli bitki, Hatay’ın Antakya ilçesinin tam ortasından geçen Asi Nehri’ni kapladı. Peki anavatanı Brezilya olan bu bitki nasıl oluyor da şu anda Türkiye’nin en güneyinde Antakya’da tehlike çanları çalmasına sebep oluyor?

Asi Nehri’nin üzerinde kocaman yapraklı mor çiçekli bitkileri ilk gördüğümde pek hoşuma gitti, Belediyenin bir hizmeti zannettim, nehri süslemişlerdi. Hatta Ekim ayı içinde olduğu için de Cumhuriyet Bayramı etkinliği falan zannettim. Bu süslü bitki nehrin aktığı yönde yavaşça ilerliyordu, arkasından bir gurup daha ve bir gurup bitki daha… Gözünün alabildiğince… Belediye epey cömert davranmış gibiydi.

Elbette gazetecilik içgüdüsü ile Belediyenin Halkla İlişkiler Bölümünün Başındaki yakın arkadaşımı arayıp hizmetlerinin sebebini sordum. Arkadaşım bunun bir hizmet değil bilakis nehir ve şehir için deyim yerinde ise “Baş belası” olduğunu söyledi. Adlarına Su Sümbülleri deniliyormuş ve Suriye’den geliyormuş. Nehrin içindeki canlı çeşitliliğine zarar veriyormuş.
Nehrin Suriye sınırına yakın bölgesine gitmeye karar verdim. Ve işte bu fotoğraftaki görüntülerle karşılaştım. Nehrin üzeri o bölgede tamamen bu bitkilerle kaplanmıştı …

Bu konuda en doğru bilgiyi alabileceğim kişiye, Antakya Doğa Sanat ve Turizm Derneği Başkanı Biyolog Dr. Samim Kayıkçı’ya danıştığımda, “Bu büyük ihtimalle su sümbülü, bu istilacı bir bitki. Açtığında çok güzel çiçekleri oluyor. Bunu Suriye ve Lübnan’da süs havuzlarında süs bitkisi olarak yetiştirdiler. Savaştan sonra da havuzlardan taştı Asi’ye geldi. Mevsim kış olduğunda, yağmurlar başladığında nehrin suları ile birlikte Samandağ kıyılarından Akdeniz’e dökülüyor. Tuzlu suda yaşayamıyor ve ölüyorlar. Samandağ kumsalda şu anda kilometrelerce kirlilik var. Sıkıntı şurada: Aralık ayına kadar ne kadar varsa hepsi gelecek. Ama, hepsi denize dökülmüyor, Asi’de cepler var, onlar orda kalıyor. Küçülüyor, zayıflıyor ama ölmüyorlar; mevsim bahar olunca tekrar çoğalıyor. Yani Asi’ye yerleşmiş durumdalar. Hem yeni gelenler var hem de sürekli orda yaşayanlar. Zararı ne: Suyun altındaki diğer canlılar oksijensiz kalıyor. Nehirde yaşayan balıklar ve diğer canlıların zehirlenerek ölmesine sebep oluyor” yanıtını aldım.

Samim Hoca kaynağını Lübnan ve Suriye olarak belirtince, acaba oradaki basın ve yetkililer bu konuda ne biliyor ve söylüyor düşüncesiyle, bu iki ülkenin gazete haberlerini taradık. Arapça yazılan haberleri benim için aslen Halepli olan ama Antakya’da yaşayan arkadaşım Pola Kayuka taradı, çevirdi ve ortaya gerçekten çok enteresan bir yolculuk hikayesi çıktı.

Brezilya’dan Antakya’ya İstilacı Bitkinin Hikayesi

Görsel: Suriye basını

Önce Suriye basındaki haberlere baktık; oradaki haberler bizi Lübnan ve Mısır gazetelerine yönlendirdi. Nil Nehri’nde de bolca görülen bu bitkinin kaynağı Osmanlı’nın Mısır Valisi ve sonrasında Mısır’ın başına da geçen Kavalalı Mehmed Ali Paşa. Paşa, bir Brezilya ziyaretinde görüyor bu mor çiçekli süs bitkisini çok beğeniyor, alıp Mısıra getiriyor ve bir şekilde Nil ile buluşturuyor. Mısır basınına göre (Mısır Hürriyet) bitki, şu anda Nil’de de büyük bir sıkıntı yaratıyor. Kötü bir koku yaymasının yanı sıra günde 11 yaprak vererek çok büyük bir hızla büyüyor ve sudaki oksijeni emiyor. Peki bu bitki Mısır’dan buralara nasıl geldi?

Görsel: Mısır basını

Mısır’a giden Suriyeli bir yüksek lisans öğrencisinin çantasında Suriye’ye geliyor. Habere göre getirip bitkiyi suya atıyor ve bitki de hızla yayılıyor. Şu an Suriye de bu bitkiyle büyük bir mücadele içinde. 100 metreküplük alanda yayılan bitkinin çiçek ağırlığı 5 tonu buluyor. Günde kök başına 2-4 litre arasında su tüketen bitki tamamen yok edilemiyor.

Toprağa gübre, kağıt ve ahşap yapımında, doğal yakıt olarak kullanılabileceği yazıyor haberin içinde. Sana Haber’e göre, “Güzel Şeytan” ve “Su DAEŞ’i” gibi çeşitli isimler de verilmiş bitkiye.

Suriye’deki Matsardi Barajı Tehlike Altında

Suriye’nin resmi yayın organı El-Baas gazetesine göre bitki ilk kez 2010 yılında gelmiş Matsardi baraj bölgesine. Tükettiği su sebebi ile barajın suyu azalıyor ve sulamayı engelliyor. Suyun canlılığını azaltırken belediyenin evlere verdiği suyu da engelliyor. Böyle artmaya devam ederse barajın yıkılma tehlikesiyle dahi karşı karşıya olduğu da belirtilen haberde bununla mücadele şekline de yer verilmiş. Mücadele için kimyasal, biyolojik ve mekanik yöntemler olduğu ancak nehir suyunun tarımda ve hatta evlerde de kullanıldığı için kimyasal yöntemlerin tercih edilmediği belirtiliyor resmi yayın organında.

Şubat-Mart aylarında biçer döver tarzı bir araçla parçalanan bitkinin üzerine Ekim aylarında da bitkiyi yemeleri için bu bitkiyle beslenen haşereler atılıyor; ancak yine de tamamıyla yok olmuyorlar.

Lübnan merkezli Kanal Manar’daki habere göre Irak, Brezilya, Sri Lanka, Güney Fransa da bu bitkiden etkilenen ülkeler arasında.

Lübnan’ın Beka Vadisi’nden doğan Suriye’nin Hama kentinden geçen Asi Nehri bitkiyi Türkiye topraklarına da ulaştırıyor. Nehirdeki suyla birlikte Akdeniz’e dökülüyor ve orada ölüyor. Şimdiye kadar Türkiye’de başka bir alanda görülmemiş durumda ancak Asi Nehri bu istilacı türden ciddi şekilde etkilemiş durumda. Bitkinin yayılımında insan faktörü kadar iklim krizinin de rolünün olabileceği düşünülüyor.

Bitkinin en temel zararları ise şöyle özetlenebilir:

  • Nehrin üzerini bir yorgan gibi örten bitki güneş ışınlarının suyun altına ulaşmasını engelliyor.
  • Çiftçilerin sulama kanallarını tıkayarak sulamada zorluklar çıkarıyor.
  • Kurbağa ve yılanlar için uygun ortam oluşuyor.
  • Sinek ve haşere üretiyor.
  • Denize döküldüğü yerde kıyı kirliliği yaratıyor.
  • Akşam saatlerinde havadan oksijen çektiği için civarda yaşayan insanları olumsuz etkiliyor.

EkoIQ Editör