YAZI: Gülin YÜCEL, Brika Sürdürülebilirlik, gulin@brikasurdurulebilirlik.com
Ağustos 1955 tarihli sayısında LIFE Dergisi “At Gitsin Yaşamı” başlığında, şimdinin çok şüpheyle yaklaşılan “Atma” kültürünü, özgürleştiren ve coşkulu bir dille ele almıştı. Burada ileri sürülen fikir, insanlığın artık Altın Çağı’na ulaştığı; bu zamanda kullanılanların çöpe gitmesi ile hem zamandan tasarruf edileceği hem de bunun, modern yaşamın bir göstergesi olduğu teması işlenmişti. Havada uçuşan kullanılmış eşyaların yeniden kullanmak için yıkanmasının 40 saat süreceği ve hatta ev kadınlarının bu sayede liberalleşeceği mesajı verilmişti.
Bu kültürün devamında Türkiye’de 1970’li yıllarda çocuk olanların hatırlayacağı “Atın atın atın… Eskiyen çoraplarınızı atın… xxx çorapları geliyor” reklamı kulaklara kazınmıştı. Gerçi bu reklamın devamında yer alan “Kıyamazsanız da paspas yapın…” ifadeleri, “atamama”, yeniden değerlendirme kültürünün bundan 40 sene önce var olduğunu gösteriyordu.
Ancak dikkat çeken konu, lineer sistem kurgusunu oluşturan al-kullan-at kültürünün esasında hayatımıza 20. yüzyılın ikinci yarısında girdiği, tüketim bilincinin de bu sisteme doğru yönlendirildiği. Bu sistemin neden olduğu problemler, “sürdürülemez” gezegen ve toplum koşulları artık maalesef yeni gerçeğimiz. Nasıl geri döneceğiz, unuttuğumuz doğruları hatırlayıp sorumlu tüketim ve üretim alışkanlıklarına kavuşacağız?
Ötesinde Greta Thunberg ve gençlerin bize son zamanda hatırlattıkları gibi, “evimizdeki yangını” söndürmek kadar acillikle yaklaşmamız gereken bir konu bu…
Sürdürülebilir Olan Ne?
Kavramsal olarak lineer yerine döngüsellik. Yani tüm ürünlere kullanım sonrası ne olduğunu düşünerek tasarlamak; parça ve malzemelerini ekonomik değer zincirinde tutmak.
Kaynak verimliliği ve güvenliği, kurumların her geçen gün daha ciddiyetle mücadele etmelerini gerektiren bir konu. Kurşun, çinko, gümüş, bakır, antimon, indiyum gibi hem endüstride hem de yenilenebilir enerji üretmede kullanılan metal ve nadir metallerin mevcut kullanım hızları ile dünya üzerindeki stokun 2025-2050 döneminde tükeneceğini biliyoruz. Dolayısıyla malzeme fiyatlarının düşmesini beklemek gerçekçi bir beklenti değil. Malzeme ve kaynak güvenliği, üretim açısından her geçen gün daha büyük bir risk olmaya devam edecek.
Neden Döngüsel Ekonomi?
Döngüsel ekonominin vaadi sadece malzemeleri hayat döngüsünde tekrar tekrar kullanmak değil. Aynı zamanda üretimi yenilenebilir ile yaparak emisyonları azaltmak ve bu sayede iklim değişikliği risklerinin azaltılmasına odaklanmak ve yüksek endişe uyandıran maddelerin (toksinler) kullanımını ortadan kaldırarak çevrenin sürdürülebilirliğini sağlamak. Esasında bu prensiplerin hepsi birbiri ile iç içe çalışıyor, bir başka deyişle sistem düşüncesini olması gereken şekilde kullanıyor.
Kurumsal Dönüşüm Nasıl Olacak?
Temel olarak üç şekilde ele alınabilir:
Süreç verimliliklerini artırmak: Suyu, enerjiyi ve malzeme tüketimini bilinenden öte, döngüsel prensipler kullanarak tüm süreçlerde azaltmak.
Ürün inovasyonu: Tüm ürün gamının incelenerek döngüsel prensipler düşünülerek gözden geçirilmesi veya yeniden tasarlanması.
İş modeli değişiklikleri: İş modellerini ürün satışından hizmet satışına yönlendirmek ve bu sayede malzemenin tekrar tekrar sağlayıcıya geri dönmesini sağlamak.
Az kullanmak, mümkün olduğunca kaynakları tüketmemek, geleneksel olarak ekonomik üretkenlik modellerinde olsa bile, döngüsel ekonomi bunu tasarımdan başlayarak ele alıyor. Sadece ürünlerin değil, süreçlerin de bu prensipler bazında gözden geçirilmesi gerekiyor.
Ürünler daha tasarım aşamasında öyle planlanmalı ki içerisindeki malzemeler ve üretim girdileri (enerji, su) mümkün olan en az şekilde kullanılsın ve ötesinde tekrar tekrar kullanılabilen malzemeler ve tasarımlar olsun.
İş modelleri bazında da kullanılan malzemelerin üreticiler tarafından toplanılması ve tekrar kullanılarak -tercihen aynı işlevde- yeniden değer zincirine katılması hedeflenmeli.
Terracycle’ın Loop Projesi, P&G, Unilever, Nestle gibi markaları bir araya getiren ve çocukluğumuzdan hatırladığımız “kapıya gelen sütçü” modeli, doluları getiriyor ve boşları alıp götürüyor.
Başlamak İçin Ne Gerekli?
Öncelikle döngüsel ekonominin anlaşılması, eğitimin temel parçası olmasına acil ihtiyaç var. Kurumlar buradaki fırsatları görmeli ve kurumsal stratejilerine katacağı etkiyi hesaplamalılar. Kurumsal dönüşüm için ise döngüsel ekonomi prensiplerini içeren çerçeveler etkili olacaktır. Kuşkusuz devlet politika ve regülasyonları her dönüşümde çok etkili.
Mevcut uygulamaların lineer sisteme göre tasarlandığını, doğadan alınan kaynakların sonunun çöplük olacağının düşünüldüğünü görmek gerekir. Tüm değer zincirini kapsayan uygulamalar planlanmalı. Ayrıca her bölgenin, şehrin ve kamusal alanın farklı özellikleri olduğu hesaba katılmalı ve çözümler coğrafi, kültürel, demografik koşullar göz önüne alınarak tasarlanmalı.
Bir başka düşünülmesi gereken konu ise finansman boyutu. İş modellerindeki değişiklik, yeniden tasarımlar hem genel finansman ihtiyacını hem de muhasebe yöntemlerinin gözden geçirilmesini gerektiriyor. Bankacılık ve yatırımcılık bakış açısının da döngüselliğe nasıl destek vereceği çalışılmalı.
Sonuç olarak, 20. yüzyıl ortalarında başlayan “At Gitsin” kültürü, atık kavramının ortadan kalkmasına doğru hızlı bir şekilde yönelmeli. Ekonomik ve çevresel sistemlerin sürdürülebilirliği bu dönüşümün hızına bağlı. Tüketici algısı da hızlıca “Döndür Gitsin”e doğru evrilmeli.