Yeni bir rapora göre, karbon fiyatlarındaki iniş-çıkışlar, düzensizlikler ve belirsizlikler spekülatörler nedeniyle gerçekleşiyor.
YAZI: Elif Gökçe ŞAHİN, gsahin@alumni.harvard.edu
Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sisteminin 2021 Durum Raporu (2021 State of The EU Emissions Trading System – EU ETS Report) nisan ayında yayımlandı. Her yıl yayımlanan raporun amacı, EU ETS sisteminin önceki yıl verisine göre nasıl gittiğinin gözler önüne serilmesi ile politika koyucular ve paydaşlar için yol gösterici olması. Rapor aynı zamanda EU ETS sistemini örnek alacak diğer ülkeler ve bölgeler için de karbon pazarı oluşturmada bir rol model olarak kullanılıyor. EU ETS Durum Raporları’nın altıncısı olan raporda, EU ETS sisteminin 2021 yılında, bazı belirsizlikler olmasının yanı sıra pandemiye karşın iyi işlediği belirtiliyor. Rapora göre, karbon fiyatlarındaki iniş-çıkışlar, düzensizlikler ve belirsizlikler spekülatörlerin sayesinde gerçekleşiyor. Yaşanan öngörülemezlik durumu ileriki dönemlerde konulacak karbon limitlerinin belirlenmesinde zorluk yaratıyor.
Avrupa Birliği’nin (AB) 2050 yılı için koyduğu karbon nötr hedefine yönelik EU ETS sisteminde daha sıkı salım limitleri ile ısıtma ve ulaşım sektörleri için ayrı bir ticaret sistemi oluşturulması gibi bazı değişiklikler planlanıyor. Planlar, yükselen enerji fiyatlarıyla birlikte EU ETS sisteminin içinde belirsizlikler oluşmasına ve fiyatların çalkantılı hale gelmesine neden oluyor.
AB’de karbon salımları geçtiğimiz yıl ekonominin pandemiden sonra ayağa kalkmaya başlaması ile birlikte yaklaşık %9 oranında artış gösterdi. Şubat ayında ise karbonun ton fiyatı rekor bir seviye olan 100 euro (yaklaşık 107 ABD doları) seviyesine yükseldi. Fakat bu seviye dahi –yükselen doğalgaz fiyatları ile birlikte- bazı sanayi kuruluşlarının kömürden vazgeçmesine yeterli olmuyor. Polonya gibi bazı ülkeler doğalgaz fiyatları normalleşene kadar EU ETS sisteminin duraklatılmasını talep ediyor. Karbon fiyatlandırması ne yazık ki henüz kömür ve doğalgaz fiyatlarından doğrudan etkilenen elektrik fiyatlarını etkilemede yetersiz kalıyor.
Ekonomi Büyürken Çöpü Azaltmak Mümkün
Dünya Bankası (World Bank) temmuz ayında “Daha Fazla Büyüme, Daha Az Çöp” (More Growth, Less Garbage) adlı bir rapor yayınladı. Şehirler ve ülkeler, özellikle pandemi döneminde kontrolsüz bir atık üretimiyle boğuştu. Rapor, “Ülkeler pandemiden kurtulurken ve ekonomilerini kurtarmaya çalışırken atık yönetimini nasıl verimli bir hale getirecek?” sorusu üzerine hazırlandı. Rapor iki senaryoya görehazırlandı: Birinci senaryo, atık yönetimi halihazırda olduğu gibi devam ederse, ikinci senaryo ise ülkeler sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda atıklarını azaltır ve daha iyi yönetirse…
Tarih boyunca, kişi başı milli gelir ile kişi başına üretilen çöp miktarı arasında doğrudan bir bağlantı vardı. Son zamanlarda yapılan araştırmalar ve uygulamalar artık atık miktarının ekonomik büyümeden bağımsız olarak değerlendirilebileceğini gösteriyor. Ülkeler kapsamlı bir atık azaltma yönetimi uygularsa 2050 yılında korkulandan çok daha düşük bir miktarda atık üretilmesi mümkün olabilir. Halihazırda, küresel atık miktarı öngörüleri, 2020 yılında 2,24 milyar ton olan atık miktarının 2050 yılına dek 3,88 milyar tona çıkacağını gösteriyor. Ayrıca, düşük gelirli ülkelerde atıkların %90’dan fazlası ya açık alanlara atılıyor ya da yakılıyor. Bu durum çevre için büyük bir tehdit oluşturuyor.
Raporda beş bölgenin vaka analizi yapılıyor. Bunlar:
– Cambridge, Massachusetts / ABD: Kaldırım kenarlarına ve vatandaşların araçlarıyla bırakılabilecekleri alanlara geridönüşüm ve kompost araçları koydu, bunlarla ilgili programlar ve kampanyalar başlattı.
– Yokohama, Tokyo / Japonya: Atık ayrımı üzerinde eğitim programları ve teşvikler başlattı ve şehirde evsel atıklar büyük ölçekte azaldı.
– Tacloban / Filipinler: Ülkelerinde bir hortum açık alandaki atıkları dağıtıp yaşayanlara tehdit oluşturunca yeni bir sıfır atık stratejisi uyguladı.
– Ljubljana / Slovenya: Evsel atık için “attığın atık kadar öde” uygulaması başlattı ve evsel atıkların büyük ölçüde azalmasını sağladı.
– Güney Kore: 1990’ların başından itibaren kanunlar ve teşvikler ile kişi başına atık seviyesinin yarı yarıya azalmasını sağladı.
Avrupa’nın İklim Açısından Zor Yılı
AB’den bilim insanlarının oluşturdukları bir grup, nisan ayında “Avrupa’da İklim Durumu 2021” (European State of the Climate 2021) adlı bir rapor yayınladı. Uydu gözlemleri, alanlarda ölçümler ve bilgisayar modellemeleri ile hazırlanan rapor, kıtanın nasıl bir yıl geçirdiğini ortaya koydu. Başta rekor sıcaklık seviyelerinden, daha sonra yangınlar, seller ve sıcak hava dalgalarından oldukça etkilenen Avrupa kıtası, iklim açısından zorlu bir yıl yaşadı. Yaz mevsimi sıcaklık seviyesi son 30 yılın ortalamasından yaklaşık 1 derece fazla kaydedildi. İtalya’da 48,8 derece geçen yıl ilk kez kaydedildi. Akdeniz kıyılarındaki sıcak hava dalgaları; Yunanistan, Türkiye ve İtalya’da 800 bin hektardan daha fazla alanın yanmasına neden oldu. Belçika ve Batı Almanya’da ise rekor seviyedeki yağışlar ve beraberinde gelen seller neticesinde 200’den fazla kişi hayatını kaybetti.
Küresel ölçekte de geçtiğimiz yedi yıl kaydedilen en yüksek sıcaklıklar yaşandı. 2021 yılında ise La Nina hava dalgasının Kuzey Denizleri’ni soğutması ile birlikte önceki yıllara göre biraz daha serin yaşandı. Fakat yine de ülkeler Paris Anlaşması’nda verdikleri sözleri, pandeminin de etkisiyle tutamadı. İklim bilimciler, geçtiğimiz yıl Batı Avrupa’yı vuran korkunç sellerin en az %20 olasılıkla iklim değişikliğinden kaynaklandığını açıkladı. Bu varsayım, “Atmosferin 1 derece ısınması, %7 daha fazla nemi tutmasını ve dolayısıyla daha yoğun bir yağmur yağışı olmasını sağlar” prensibine göre açıklanıyor.
İklim felaketlerinden korunmanın ve iklim değişikliği ile savaşmanın en ucuz ve en kolay yolunun seragazlarının azaltılması olduğu vurgulanıyor.
Raporda Küresel Ölçekte Öne Çıkan Bazı Bulgular:
– Son yedi yıl şimdiye kadarki en sıcak yıllar oldu; 2021 yılı ise bu yedi yıl içinde en sıcak beşinci yıl oldu.
– 2021 yılında sadece Kuzeydoğu Kanada ve Grönland’ın bazı kesimleri gibi bölgeler ortalamanın 2 derece üstüne çıktı.
– Karasal alanda ortalamanın en çok altında olan bölgeler Batı ve Doğu Sibirya, Alaska, Avustralya ve Antarktika’nın bazı kısımları oldu.
– La Nina hava akımı sayesinde Pasifik’teki merkez ve doğu kesimler de ortalamanın altına düştü.
– 2021 yılında küresel ölçekte atmosferdeki karbon miktarı 414 ppm olarak kaydedildi. Bu milyonlarca yıldır oluşan en yüksek miktar olarak kayıtlara geçti.
Raporda Avrupa Özelinde Öne Çıkan Bazı Bulgular:
– Avrupa karasal alanlarında uzun süredir yüzeysel hava sıcaklığı artışı vardı.
– 2021 yılı son yıllardan biraz daha serin geçti fakat yine de ortalamanın üstünde bir sıcaklık kaydedildi.
– Yaz mevsimi sıcaklıkları ortalamanın 1 derece üstüne çıkarak rekor seviyeye ulaştı; bahar mevsimi ise ortalamanın 0,5 derece altında kaydedildi.
– Tüm yıla bakıldığında, ortalamanın en üzerinde sıcaklık kaydedilen bölgeler Karadeniz, Güneydoğu Avrupa ve Batı Rusya oldu. İskandinavya’da ve merkezi
– Avrupa’nın küçük bir bölümünde ise sıcaklık ortalamanın biraz altında kaydedildi.
– 2021 yılında Baltık Denizi ve Akdeniz’in bazı bölgelerinde deniz yüzeyi sıcaklığının kayıt altına alınmaya başladığı 1990’lardan bu yana rekor seviyeye ulaştığı da belirtiliyor. Baltık denizinde bazı bölgelerin haziran ve temmuz aylarında ortalamanın 5 derece üstüne dahi çıktığı belirtiliyor.