Avrupa Birliği (AB), yoksul ülkelerin iklim felaketlerinden kurtulmasına yardımcı olmak için kayıp ve zarar fonunu kabul etti. Kayıp ve zarar, aşırı hava koşullarının yoksul ülkelerin fiziksel ve sosyal altyapısı üzerindeki tahribatını ve iklimle ilgili felaketlerden sonra kurtarma ve yeniden yapılanma için gereken finansmanı ifade ediyor.
Mısır’daki COP27 BM iklim zirvesinde, 18 Kasım gününün erken saatlerinde Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, AB’nin kendi adına kayıp ve zarar fonu kurmayı kabul etmesini sağlayacak bir teklif sundu. Zengin ülkeler, böyle bir fona ihtiyaç olup olmadığını ve nasıl işleyeceğini belirlemenin zaman alacağını savunarak bu temel talebe direniyorlardı. Timmermans Cuma sabahı AB’nin, bu zirvede bir fon kurulmasını talep eden gelişmekte olan ülkelerden oluşan G77 grubunu dinlediğini söyledi. Kayıp ve zarar, aşırı hava koşullarının yoksul ülkelerin fiziksel ve sosyal altyapısı üzerindeki tahribatını ve iklimle ilgili felaketlerden sonra kurtarma ve yeniden yapılanma için gereken finansmanı ifade ediyor.
Timmermans, “Fon konusunda isteksizdik, fon sahibi olmak bizim fikrimiz değildi. Benim isteksizliğim, tecrübelerime dayanarak, elimizde mevcut enstrümanlar varken, bir fonun kurulmasının ve buraya nakit akışının başlamasının fazla zaman alacağını bilmemdi. Elimizdeki mevcut iklim finansmanı enstrümanlarıyla daha fazla ilerleyebileceğimize inanıyordum. Ancak G77’nin bu fona bu denli bağlı olması, anlaşmamızı sağladı” dedi. Timmermans, herhangi bir fona “açık koşullar” ekleneceğini de sözlerine ekledi.
Savunmasız Olanlar Desteklenecek
Katkıda bulunan geniş bir mali bağışçı tabanı ile en savunmasız olanları desteklemeye yönelik olacak. Fon tek başına değil, örneğin çok taraflı kalkınma bankalarının reformunu içeren bir çözüm mozaiğinin parçası olarak faaliyet gösterecek. Buna paralel olarak AB, Paris Anlaşması’ndaki 1,5 derecelik hedef doğrultusunda emisyon azaltımları için güncellenmiş ulusal planlar ve 2025’e kadar küresel emisyonları zirveye çıkarmak için daha güçlü hükümler talep ediyor. Timmermans, “Bu bir paket anlaşma olmalı” dedi. Timmermans ayrıca “Donör tabanı Paris Anlaşması kapsamında olmalı ve G77 teklifinde olduğu gibi ülkelerin 1992’deki değil 2022’deki ekonomik durumlarını dikkate almalıdır” diye konuştu.
Gözler Çin’e ve ABD’ye Çevrildi
1992 BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi uyarınca, ülkeler kesin olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülke olarak sınıflandırıldı ve Çin, anlaşmaya göre hâlâ gelişmekte olan ülke konumunda. Bu, kümülatif olarak dünyanın en büyük ikinci yayıcısı ve dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmasına rağmen şimdiye kadar en yoksul ülkelere iklim finansmanı sağlama yükümlülüğünden kaçınan Çin üzerinde çok daha büyük bir baskı oluşturuyor. AB’nin bu hamlesi, dikkatleri fona itiraz eden ABD’ye de çevirdi.
Gelişmekte olan ülkeler ise bu teklifi değerlendiriyor. Karayip Topluluğu Genel Sekreteri Carla Barnett kararsız bir yanıt verdi: “Gelişmekte olan küçük ada devletleri için tek bir seçenek var, o da ülkelerimizin geleceği için adil bir yol sağlayan bir finansman fonu. Bölme ve geciktirme taktikleri işe yaramayacaktır. Bu, adalet temelinde savunduğumuz bir konu.”