#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Avrupa, Kirli İthalatla Savaşta COVID-19’a Yenilebilir

Yeni Koronavirüs salgını iklim değişikliğini hükümetler için en büyük zorluk olmaktan çıkarırken, Avrupa’nın kirli ithalatı cezalandırmak için fiyatlandırma planı, küresel ticaret gerilimine yakalanma riskini tetikliyor.

Haber: Ewa Krukowska & Jonathan Stearns
Çeviri: S. Sena Akkoç

Avrupa Birliği (AB) tarafından, 27 üye ülkenin onayı sonrasında, çimento ve elektrik gibi belirli ürünler için “karbon sınırı ayarlama mekanizması” adlı bir ücretlendirme teklifi hazırlanıyor. AB’deki şirketler, ithal karbon emisyonları ile mücadele etme tedbirini, daha ucuz ve daha az çevreci rakiplere karşı koruma sağlamanın yolu olarak görüyordu. Ama şu an için bu, mümkün olmayabilir.

AB, endüstrilerini daha düşük maliyetlerle rekabetten koruyup iklim eyleminde lider olmak isterken, COVID-19 salgını bunu oldukça zorlaştırdı. AB’nin yılda 14 milyar euro toplayabileceğini tahmin ettiği öneri, ABD, Çin ve Rusya’nın da daha derin emisyon kesintilerine gitmeleri için baskı oluşturuyor. Yine de bu kimin hangi pazarlara erişimi olduğu konusunda çatışmalara yol açabilir.

Rusya, AB planının korumacılığa dönüşebileceği uyarısında bulunuyor. Rusya Ekonomi Bakanı Maxim Reshetnikov, Interfax haber ajansına verdiği röportajda, bu verginin “daha rahat ekolojik gereksinimleri olan ülkelerden gelen malların karşısında Avrupa ürünlerinin rekabet edebilirliğini artıracağını” söyledi.

Böyle bir sınır vergisini yürürlüğe koymak ve gelecekte bunu büyütmek, özellikle de Kasım ayındaki ABD başkanlık seçimleri gibi önemli olayların nasıl gelişeceğine bağlı. Donald Trump’ın yerini, iklim değişikliğiyle mücadele için 2 trilyon dolarlık bir planı ve karbon-yoğun ithal mallar için bir vergi vaadiyle Joe Biden alırsa, AB’nin dişlerini göstermesine gerek kalmayabilir.

2050 yılına kadar seragazlarını sıfırlamayı hedefleyen AB Yeşil Anlaşması stratejisinin bir parçası olan plan, Avrupa fabrikalarının küresel rakiplerinin ürettiği karbonun bir kısmını vergilendiriyor. AB liderleri geçen ay, mekanizmanın ürettiği gelirlerin koronavirüs krizi sonrasında ekonomiyi kurtarmanın bir yolu olabileceğini onayladılar ve önümüzdeki yıl konuyla ilgili yasa tasarısı sunulacak.

Alman Uluslararası ilişkiler ve Güvenlik İşleri SWP Enstitüsü’nden kıdemli araştırmacı Susanne Droege, “Yasal kısmı hazırlamak, ticari çatışmaları körüklemek anlamına gelse bile, AB’nin geliştirmek isteyeceği bir araç. Uygulanıp uygulanmayacağı ise jeopolitik iklime bağlı olacak” dedi.

Uygulama ilk olarak AB’den daha gevşek çevre politikalarına sahip ülkelere taşınmaya en çok müsait olan sınırlı sayıdaki sanayinin “karbon kaçakçılığını” hedefine alıyor. İthal malların karbon içeriğini belirlemeye yönelik yöntem halen inceleniyor. Yabancı ürünlerin sınır ücretinden kurtulmak için daha düşük karbon içeriğine sahip olmaları veya daha yüksek emisyon fiyatı uygulayan bir ülkeden gelmesi gerekiyor.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Enerji ve Çevre Politikası Araştırma Merkezi müdür yardımcısı Micael Mehling, “Gördüğüm kadarıyla, bir sonraki aşama için en gerçekçi senaryo, çoğunlukla sembolik bir önlem” dedi.

Yine de sembolizm, iklim politikası için önemli ve Avrupa, bunu Trump anlaşmaya sırtını döndükten ve Çin de dahil olmak üzere diğer imzacıların taahhütlerini yerine getirip getirmeyeceklerine dair şüpheler ortaya çıktıktan sonra küresel ısınmayla savaşmak için 2015 uluslararası Paris Anlaşmasını desteklerken bir kaldıraç olarak kullanmayı hedefliyor.

Avrupa’daki endüstriyel üretimin karbon yoğunluğu, zaten dünyanın geri kalanının çoğundan daha az. AB, enerji ve üretim şirketlerine karbondioksit kotaları uygulayarak ve sınırlarını aşanların daha az emisyon yapanlardan yedek karbondioksit izni satın almalarını şart koşarak dünyanın en büyük emisyon ticaret sistemini işletiyor.

Dünya Bankasına göre, küresel emisyonların beşte birinden biraz fazlası karbon fiyatlandırmasına tabi. Avrupa’da daha sıkı iklim politikası beklentileriyle arttırılan kirliliğin maliyeti geçen ay metrik ton başına 30,8 euro ile son 14 yılın en yüksek maliyeti oldu. BloombergNEF fiyatın daha da yükselip 2030 yılına kadar 40 euro’yu geçmesini ve bir karbon sınırlandırması mekanizması veya CBAM için durumun artmasını bekliyor.

BloombergNEF analistleri Antoine Vagneur-Jones ve Emily Jackson, 23 Temmuz tarihli bir raporda, “CBAM uygulandığında ticaret savaşı riski muhtemelen karbon fiyatı yükseldikçe artacaktır. Bu nedenle, mekanizmanın daha erken uygulanması arzu edilebilir olabilir” yazıyor.

Bir başka engel de ülkelerin gönüllü taahhütlerine dayanan Paris Anlaşmasının kendisi: AB’nin ilk iklim komiseri Connie Hedegaard’ın eski genelkurmay başkanı Peter Vis’e göre, Avrupa ithalat vergisi buna meydan okuyacak.

Şu anda Brüksel’deki Rud Pedersen Halkla İlişkiler danışmanlığında kıdemli danışman olan Vis, CBAM fikri konusunda şüpheli olduğunu, bu fikrin uluslararası alanda destek kazanmayı zorlaştıracağını ve uluslararası iklim müzakerelerinde olumsuz etkilerinin sorgulanması gerektiğini söyledi.

AB, iklim politikasında tek başına hareket etmenin geri tepebileceğini öğrenmişti: 2012’de ABD ve Çin’in güçlü muhalefetinin bir sonucu olarak blok, karbon piyasasına uluslararası uçuşları ekleyen bir yasayı küçülttü.

Brüksel merkezli Bruegel düşünce kuruluşundan Georg Zachmann ve Ben McWilliams ise girişimi “daha çok dert, daha az para” olarak görüyor.

Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz.

EkoIQ Editör