Balkan Şehirleri Küresel Sorunlara Yerel Çözümler için Buluştu

İstanbul Planlama Ajansı’ndan Dış İlişkiler Koordinatörü Simten Birsöz İnanç, B40 Balkanlar Zirvesi’nde kentlerin somut eylem ve politikalar geliştirilmesi konusunda güçlü bir niyet ve dayanışma sergilediklerini belirtirken, “Bu durum, özellikle demokratik zeminlerin daraldığı günlerde, yerel demokrasi açısından da önemli bir adım” diyor.

RÖPORTAJ: Bulut BAGATIR

Kasım ayının son günlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) himayesinde B40 Balkanlar Zirvesi toplandı. Hangi amaçla yola çıkılmıştı ve zirvede nasıl sonuçlar elde edildi? 

İstanbul’un daveti üzerine bir araya gelen Balkan kentlerinin kuruculuğunda oluşturulan B40 Balkan Şehirleri Ağı’nın başlangıç buluşması olarak gerçekleşen bu zirvede, Balkan şehirleri, bölgede yerelden başlayan güçlü bir işbirliği platformu oluşturma hedefiyle bir araya geldi. Balkanlaşma olarak zihnimize kazınan ve uluslar düzeyinde tartışmalarla ve politik sorunlarla anılan bölgenin sahip olduğu ortak değerlerin ve kültürün aslında yerelden küresele giden ölçekte önemli bir avantaj olabileceği fikri, B40 Ağının üzerine inşa edildiği önemli bir zemin… Kentlerimiz, insanlarımız ve iş yapış biçimlerimiz birbirine gerçekten çok benziyor ama bugüne kadar kentler arasındaki işbirliği daha çok kültürel, sosyal ya da dini referanslı ilerledi. B40 Ağının buradaki temel farkı, kentleşme ve küresel sorunlarla yerelden mücadele için güçlü bir işbirliği zemini oluşturması. Dünya nüfusunun yarısından fazlasının kentlerde yaşadığı günümüzde B40 Ağı, küresel sorunların çözümü için kentlerin dönüştürücü gücüne ve potansiyeline işaret ediyor.

Kasım ayı sonunda İstanbul’da gerçekleşen ilk buluşma ile kentlerin çoğu zaman tek başlarına mücadele etmek zorunda kaldıkları küresel sorunlar karşısında dayanışmayla birbirini destekleyen politika ve eylemler geliştirilmesi için önemli bir adım atılmış oldu. Pandemi, göç, iklim krizi gibi kolektif mücadele gerektiren pek çok konumuz var. Birçok kentin bu konuda teknik ve mali kaynaklara erişimi sınırlı. Bu birliktelik ile çoğu seçimle gelmiş olan belediye başkanlarının bir arada hareket ederek hem kendi şehirlerine hem de Balkanların Avrupa ve dünya çapındaki demokratik geleceği adına da katkı sağlamaları önemli. Önümüzdeki yıllarda pek çok kentin bu ağa dahil olup etki alanını genişletmesini umuyoruz. B40 Ağının çalışmalarının odağında yerel iklim eylemi, yerel demokrasi ve göç, akıllı şehirler ve dijital dönüşüm ile yerel ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi yer alıyor. Düzenlenen bu zirvede kentler somut eylem ve politikalar geliştirilmesi konusunda güçlü bir niyet ve dayanışma sergilediler. Bu durum, özellikle demokratik zeminlerin daraldığı günlerde, yerel demokrasi açısından da önemli bir adım.

B40 Balkan Şehirleri Ağı’na şu an için 11 ülkeden 24 kent katılmış durumda. Kurulan bu ağın yapısını biraz açıklayabilir misiniz? Hangi değerler çerçevesinde hareket edilecek? 

“B40 Ağı eşitlik, kapsayıcılık, ayrımcılıkla mücadele ve farklılıklara saygı ve küresel sorunlarla mücadelede dayanışma ve işbirliği temelleri üzerine inşa edildi.”

B40 Balkan Şehirleri Ağı eşitlik, kapsayıcılık, ayrımcılıkla mücadele ve farklılıklara saygı ve küresel sorunlarla mücadelede dayanışma ve işbirliği temelleri üzerine inşa edildi. Kentlerin nüfusundan, coğrafi konumundan, politik gücünden ya da potansiyelinden bağımsız olarak tüm üye şehirler eşit temsil hakkına sahip. B40 Ağına üye şehirlerin evrensel saygı kuralları çerçevesinde hareket etmesi ve her türlü ayrımcı eylemi reddetmesi ağda kabul edilmiş prensiplerdir. B40 Ağına üye şehirler, iklim başta olmak üzere küresel sorunlarla mücadelede dayanışma ve işbirliği içerisinde hareket etmeyi taahhüt ettiler.

Ağ, 2022 yılında Şubat ayı itibarıyla çalışmalarına başlayacak ve yılda üç kez bir araya gelecek dört tematik çalışma grubu ile somut eylemlere ulaşmayı hedefliyor. B40 Ağı dönem başkanlığı modeli ile çalışacak ve belirlenen bu tematik alanlar, yıllık önceliklerin belirlenmesi ile güncellenebilecek. İstanbul’un ev sahipliği ile başlayan bir yıllık dönem başkanlığını takip edecek 2. dönem için Atina gönüllü oldu ve tüm üyelerin uzlaşısı ile kabul edildi. İBB ise ağın kurumsal yapısı sürdürülebilir bir mekanizmaya kavuşana kadar daimi sekretarya görevini üstlenecek.  Bu bağlamda sonraki dönemlerde ağın çalışmalarına yön verecek bir yönetim/izleme mekanizmasının kurulması hedefleniyor, ancak şu an için ağın hızlı ve etkili eylemlere odaklanılması daha öncelikli durumda.  

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu zirvenin açılış konuşmasında büyük sorunların çözümünün, bölgesel iş birliğiyle mümkün olduğunu ifade etti. B40 Balkan Şehirleri Ağı, iklim değişikliği gibi bir kriz karşısında nasıl bir rol oynamayı hedefliyor? 

B40 Balkan Şehirleri Ağı, diğer tematik öncelik alanlarında olduğu gibi iklim alanında da kentlerin birbirlerinden öğrenebilecekleri, ortak politikalar ile değişime öncülük edecekleri bir modeli hedefliyor. Her geçen gün iklim krizinin etkisinin sınırların ötesinde olduğuna daha fazla şahit oluyoruz. Örneğin daha geçtiğimiz aylarda Marmara denizinde başlayan müsilajın nasıl yayıldığına şahit olduk. Susuzluk, kuraklık, aşırı hava olayları, yangınlar gibi iklime bağlı afetlerle mücadelede ve uyumda ancak birlikte hareket edersek güçlü bir değişim yaratabileceğimizi biliyoruz.

Bunu yaparken hem bölgesel anlamda kentler arasında birbirini destekleyip güçlendirecek etkin bir azaltım stratejisi hem de iklime uyum anlamında işbirlikleri yapılması amaçlanıyor. Balkan kentlerinin Avrupa Birliği düzeyinde ve küresel anlamda yerel iklim eylemini güçlendirecek politikalar için savunuculuk yapılması, iklim finansmanının kentleri de içerecek biçimde geliştirilmesi de önemli gündemler. Yerel düzeyde iklim krizine ilişkin bilincin artırılması, iklim krizi ile yerel ve bölgesel düzeyde mücadele ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum konusunda bir destek ve paylaşım sistemi yaratılması öncelikli konular olarak ağın gündemine girmiş durumda. Zirvenin son gününde, tüm belediye başkanlarının imzasıyla bölgesel ve küresel sorunlara karşı diyalog ve işbirliğinin artırılmasını öngören ortak bir deklarasyon yayımlandı. Bu deklarasyon, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları başta olmak üzere Yeni Kentsel Gündem’i ve güçlü bir yerel eyleme ihtiyaç duyulan küresel sorunlar konusunda işbirliği yapılması taahhüdünü içeriyor. İBB hem bu yıl boyunca sürdüreceği Dönem Başkanlığı görevi, hem de sonrasında yürüteceği Daimi Sekretarya ile Balkan kentlerinin C40, ICLEI, EBRD gibi ilişkide olduğu küresel yapıların B40 üyeleri ile ortak çalışmasını da desteklemeyi sürdürecek.

Glasgow’daki COP26 sırasında İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı da açıklandı. İstanbul nasıl bir geleceğe hazırlanıyor?

Yapılan GGMCF analizi, İstanbul’un dünyanın en yüksek karbon ayakizine sahip 100 kenti sıralamasında 26. sırada olduğunu gösteriyor. Ancak kentin ilk yapılan İklim Değişikliği Eylem Planı salımlardaki artışlardan %33 azaltım hedefi tanımlamıştı. Seçimlerden hemen sonra taraf olduğumuz Deadline 2020 taahhütleri çerçevesinde ise 2030 yılı için %32 azaltım, 2050 yılı için ise karbon nötr ve dayanıklı bir kent olma hedefini koyduk. Bu kapsamda İBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı’nın son derece titiz bir çalışma sonucunda başarıyla hazırladığı İklim Değişikliği Eylem Planı’nın temel eksenini oluşturduğu iklim vizyonu, İstanbul Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı (SUMP) ve Sürdürülebilir Enerji ve İklim Planı (SECAP) gibi diğer planlarla da eşgüdüm içinde ilerleyecek. İstanbul Planlama Ajansı tarafından hazırlanan 2050 Vizyon Stratejisinin de temel kesenlerinden biri olan iklim krizi ile mücadele konusu İBB içinde kurumsal bir yapıya da kavuşturuldu. Mecliste kabul edilerek kurulan İklim Değişikliği Şube Müdürlüğü’ne ek olarak tüm ilgili birimlerde iklim sorumluları tanımlandı.

İBB’nin İstanbul İklim Vizyonu ile belirlediği hedeflere ulaşılması amacıyla, 2050 yılına kadar hayata geçirilmesi öngörülen başlıca düzenlemeler ise şu şekilde:

  • Tüm otomobil ve taksilerin kademeli olarak elektrikli olması;
  • Şehir genelindeki yolculukların %35’inin toplu taşıma ile gerçekleştirilmesi;
  • Deniz ulaşımının oranının %10 seviyesine çıkarılması;
  • Günlük yolculukların %50’sinin yürüme ve bisiklet ile gerçekleşmesi;
  • Su kayıp ve kaçaklarının 2030 yılında %18 ve 2050 yılında %32 azaltılması;
  • Kişi başı su kullanımının 2040 yılına kadar %11 azaltılması;
  • Yiyecek ve bahçe atıklarının kompostlama metodu ile %100 geri kazanılması;
  • Kentsel donatılarda %100 enerji verimliliğinin sağlanması;
  • Enerji tedarikinin %55’inin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması;
  • Bertaraf edilen atıklardan elde edilen çöp gazının %95’inin enerjiye çevrilmesi;
  • Organik atıklarının %100 geri dönüştürülmesi;
  • Kağıt atıkların %100 geri dönüşümü;
  • İBB binalarının enerjisinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması, sıfır atık yaklaşımının uygulanması;
  • İETT filosunun %100 elektrikli olması.

Söz konusu düzenlemeler başta olmak üzere İklim Vizyonu’nun hayata geçirilmesinde veri üretimi ve şeffaf biçimde paylaşılması, iklime uyum, iklim adaleti, iklim finansmanı ve yeşil dönüşüm gibi konularda ve sürecin izlenmesinde katılımcı bir süreç yürütmek üzere de İstanbul Planlama Ajansı koordinasyonunda bir İklim Platformu oluşturuluyor. İstanbul 2050 için güçlü ve cesur bir taahhüt ortaya koydu ancak İBB’nin tüm imkanları ile ortaya koyduklarının yanında bu hedefin gerçekleştirilmesi için katılımcı bir yaklaşıma ve seferberlik ruhu ile harekete geçmeye de ihtiyacımız var.

Bu kapsamda İBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı’nın son derece titiz bir çalışma sonucunda başarıyla hazırladığı İklim Değişikliği Eylem Planı’nın temel eksenini oluşturduğu iklim vizyonu, İstanbul Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı (SUMP) ve Sürdürülebilir Enerji ve İklim Planı (SECAP) gibi diğer planlarla da eşgüdüm içinde ilerleyecek.

Önerilen makaleler