#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
IPCC

Beklenen IPCC Raporu: Durum Aynı

Dünya nüfusunun %10’u yüksek veya kritik seviyede su sıkıntısının görüldüğü ülkelerde yaşıyor. Günümüzde en az 3 milyar insanın yalnızca kalitesi ve güvenliğinden emin olmadığı suya erişimi var. 2030 yılına kadar ise 1,6 milyar insanın güvenli içme suyuna erişimi olmayacağı öngörülüyor. 

Yazı: Elif Gökçe ŞAHİN Gsahin@alumni.harvard.edu

Bir Birleşmiş Milletler yapısı olan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 20 Mart 2023’te İklim Değişikliği 6. Değerlendirme Raporu’nu (Climate Change 2023: AR6 Synthesis Report) yayımladı. 47 hükümetin 6.636 görüş sağladığı rapor, 67 ülkeden 300’e yakın bilim insanının katkılarıyla hazırlanmış ve 93 kişi tarafından kaleme alınmış. Bu yıl, önceki raporlara göre kadın yazar sayısı (52 erkek yazar, 41 kadın yazar) artış göstermiş.

Bir önceki dönem olan 2018 yılındaki raporda, küresel ısı artışının 1,5 derecede tutulmasına yönelik aksiyon almanın aciliyeti ve zorunluluğundan bahsediliyordu. Yeni raporda ise bu aciliyet seragazı salımlarının artmasından dolayı daha da önem kazandı. Rapora göre, şimdiye kadar alınan aksiyonlar ve aksiyonların alınma hızı ile yaygınlığı, iklim değişikliğiyle mücadele etmemize ve mevcut durumu geri çevirmemize henüz yeterli gelmiyor. Bir yüzyıldan fazla süredir kullanılan fosil yakıtlar ile sürdürülebilir olmayan enerji ve toprak kullanımı, şu ana kadar, Sanayi Devrimi’nden öncesine göre küresel ısıyı 1,1 derece seviyesinde artırdı. Bunun sonucunda da dünyanın birçok bölgesinde insanlara ve doğaya artan ölçüde zarar vermeye devam eden aşırı hava olaylarını daha sık ve daha yıkıcı şekilde görüyoruz. Çok az bir ısı artışı dahi zararların katlanarak çoğalmasına neden oluyor. Daha yoğun sıcak dalgaları, daha güçlü yağışlar ve diğer aşırı hava olayları insan sağlığını ve ekosistemleri her zamankinden daha fazla tehdit ediyor. Her bölgede aşırı sıcaklıklardan insanlarölüyor, iklim kaynaklı gıda ve su sıkıntıları artarak devam ediyor. Dünya nüfusunun neredeyse yarısının iklim değişikliği açısından zorlu bölgelerde yaşadıkları biliniyor. Son 10 yılda, bu bölgelerdeki sellere, kuraklıklara ve fırtınalara bağlı ölümler diğer bölgelere oranla 15 kat daha fazla gerçekleşti. Pandemi ve diğer ekonomik ve siyasal sıkıntılar da eklenince tümüyle birden mücadele etmek zorlaşıyor. Raporda, halihazırda yaşanan kayıp ve zararların devam edeceği, özellikle de en zayıf nüfuslar ve ekosistemler üzerinde yıkıcı etkileri olacağı vurgulanıyor. Bugün alınacak aksiyonların daha sürdürülebilir ve eşitlikçi bir dünya için olumlu bir dönüşüm yaratabileceği öngörülüyor. Küresel ısı artışını en fazla 1,5°C ile sınırlandırmak için seragazı salımlarının bugünden 2030 yılına kadar yarıya düşürülmesi gerekiyor.

Aslında bu gidişatı durdurmak ve ters çevirmek için yapılacakları herkes biliyor: Temiz enerjiye ve temiz teknolojilere geçiş, düşük karbonlu elektrik üretimi, bireysel fosil yakıtlı araç kullanımı yerine yürüme, bisiklete binme ve toplu taşıma kullanma. Alınacak aksiyonlar seragazı salımını düşürürken aynı zamanda insan ve çevre sağlığına, hatta ülkelerin ekonomilerine de katkıda bulunuyor. Var olan bariyerler kaldırılırsa küresel ölçekte seragazı azaltmak için yeterli sermaye mevcut. Önemli olan iklim yatırımlarının finansmanı için teşviklerin sağlanması. Bunun için hükümetlere kamusal fon sağlama ve yatırımcıları teşvik etme yönünde önemli görevler düşüyor.

Tatlı Suda İyileşme Var

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (The United Nations Environment Programme’s – UNEP) Şubat ayında “İlerlemeyi Ölçme: Suyla İlgili Ekosistemler ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” (Measuring Progress: Water-related ecosystems and the SDGs) adlı bir rapor yayımladı. Raporda, tatlı ve tuzlu suyla ilgili ekosistem endikatörleri istatistiksel olarak incelenmiş ve nelerden etkilendikleri, yaşadıkları baskılar ve atılacak adımlar konu alınmış. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ndeki 92 adet çevre endikatöründen güncel veri bulunanların oranı 2020 yılında %42 iken, 2022 yılında %59’a yükseldi. 2022 yılında, çevre endikatörlerinin %38’i olumlu değişim, %21’i ise az veya olumsuz değişim gösterdi. 2021 raporunda olumlu değişim gösterenlerin oranı %28 idi. Dünya nüfusunun %10’u yüksek veya kritik seviyede su sıkıntısının görüldüğü ülkelerde yaşıyor. Günümüzde en az 3 milyar insanın yalnızca kalitesi ve güvenliğinden emin olmadığı suya erişimi var. 2030 yılına kadar ise 1,6 milyar insanın güvenli içme suyuna erişimi olmayacağı öngörülüyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nde suyla ilgili 22 adet endikatör mevcut. Bunların 13’ü tatlı su, 9’u ise tuzlu su ile ilgili. 2022 yılında bu 22 endikatörün %50’si olumlu değişim göstermiş. %27’si ise çok az veya olumsuz değişim göstermiş. Endikatörlerin %23’ünde ise analiz yapmak için yeterli veri bulunamamış. Tatlı suyla ilgili endikatörlere bakıldığında, %62’si olumlu, %23’ü az veya olumsuz değişim göstermiş. Tuzlu su endikatörlerinde ise %33’ü olumlu, %33’ü ise az veya olumsuz değişim göstermiş.

Su Depolama Artık Acil İhtiyaç

Dünya Bankası Şubat ayında Su Depolama için Yeni bir Paradigma (What the Future Has in Store: A New Paradigm for Water Storage) adlı bir rapor yayımladı. Raporda insanlar, ekonomiler ve çevre için gerekli doğal, inşa edilmiş veya hibrit su depolama çözümlerinin acil gerekliliğinden bahsediliyor.

Raporda öne çıkan mesajlar şu şekilde:

  • Aşırı iklim olayları sıklaştıkça, su depolama iklim değişikliğine uyum için hayati bir konu oluyor. Bir yandan kuraklık diğer yandan seller insanların hayati ve ekonomik zararlar görmelerine neden oluyor. Bazı bölgelerde tek bir aşırı iklim olayı insanların on yıllardır yaptıkları birikimleri bir anda silip atabiliyor.
  • Son 20 yılda 1,43 milyar insan kuraklıktan olumsuz şekilde etkilendi. Su kıtlığı nedeniyle, bazı ülkeler %6’ya kadar büyüme düşüşü yaşadı. Yoksul toplumlar için bu durum nesiller boyu olumsuz sonuçlarını göstermeye devam ediyor.
  • Son 20 yılda, en az 1,65 milyar insan sellerden olumsuz şekilde etkilendi. Bu önceki 20 seneye göre %20 artış demek. 2030 yılı itibarıyla ise 180 milyon insanın daha sel ve taşmalardan etkileneceği öngörülüyor.
  • Aşırı iklim olaylarının haricinde yağışların düzensiz ve öngörülmez olması da taşımacılık ve kentsel su arzı gibi günlük hizmetleri zora sokuyor. Ayrıca çiftçilerin verimini düşürüyor; tarım alanındaki yatırımları ve istihdamı olumsuz etkiliyor.
  • Su depolama başlıca üç hizmet sağlıyor: Suyu erişilebilir kılmak, sellerin etkisini hafifletmek ve enerji, taşımacılık ve diğer sektörleri desteklemek için su akışını düzenli hale getirmek.
  • Su akışının düzenlenmesi aynı zamanda hidroenerji olarak temiz enerji sağlanmasında da kullanılabiliyor. Yanı sıra pompalı depolama sistemleri enerji depolama yöntemi olarak da kullanılıyor.
  • Son 50 yılda artan nüfus ve temiz su ihtiyacına karşılık, doğal su depolama kapasitesi eriyen buzullar ve sulak alanların tahrip edilmesi nedeniyle yaklaşık 27.000 milyar m³ seviyesinde azaldı.
  • Halihazırda kullanılan yöntemler ile 2030 yılına kadar su arzı ve talebi arasında %40’lık bir açık olması öngörülüyor.

Rapor, tatlı su depolama yöntemleri hakkında da detaylı bilgiler veriyor.

Elif Gökçe Şahin

Sürdürülebilirlik Alanında Danışman ve Eğitimci | Veri-Analiz