#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
ben kulturunden biz kulturune geciyoruz

“Ben Kültüründen Biz Kültürüne Geçiyoruz”

6-7 Ekim’de gerçekleştirilen Yeşil İş Konferansı’nın en önemli konuşmacılarından biri, düşük karbon ekonomilerinin müşteri davranışlarını nasıl değiştirdiğine dair öngörüleriyle dikkat çeken Jody Turner’di. Yoğun koşuşturması arasında yakaladığımız Turner’la sürdürülebilirlik eğiliminin hayatlarımız üzerindeki olası etkilerini konuştuk.

Röportaj: Duygu YAZICIOĞLU
Fotoğraf: Özgür GÜVENÇ

Trendleri nasıl tahmin ediyorsunuz? Araştırma metotlarınız neler?
Neye odaklandığını bilmek çok önemli. Böylece araştırma yapmaya başladığınızda ve size bilgiler, veriler aktığında hangi yönde ilerleyeceğinizi de kolayca tayin edebilirsiniz. Ben kendi sırrımı da vereyim size; iç sesimi dinliyorum. Duyduklarım arasından bana mantıklı gelenleri değerlendiriyorum. Bu aralar en çok Trendwatching.com ve EcoPop.com’u takip ediyorum.
 
Son yıllarda hızla yayılan sürdürülebilirlik eğilimiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Yeni bir dönem başlıyor. Önemli olan şu, biz bu değişime ayak uydurabilecek miyiz? Sürdürülebilirliğin son yıllarda çok popüler bir eğilim haline gelmesinde, yıllarca hüküm süren ve insanların sadece kendilerinden sorumlu oldukları “ben” kültürünün yerini bütün bireyleri bağlayan ortak noktalar olduğunu farkeden “biz” kültürünün alması oldukça etkili. Bu kültür herkesi içine aldığı için, herkes kendine bir yer bulabiliyor ve o yerde faydalı olmak istiyor.
 
“Biz” kültürünün ortaya çıkış dinamikleri neler?
Biz kültürü, bundan önceki nesillere oranla daha adil ve daha az yargılayıcı olan gençliğin ürünü. Gençler kendilerini çevreden ayrı hissetmiyorlar. Şöyle düşünüyorlar: “Sen yapman gerekeni yapıyorsun, biz yapmamız gerekeni yapıyoruz. Bunu yaparken birbirimize engel olmuyoruz.”  Bu bakış açısı, büyük bir sosyal değişim aslında. Herkesin bir rolü var. Bu bakış, sürdürülebilirlik konusuna hassasiyeti de beraberinde getiriyor. Dünyanın tüm canlılara ait olduğunu ve onu korumak hatta kurtarmak için herkesin bireysel de olsa bir şeyler yapması gerektiğini idrak etmek çok önemli. Bireysel önlemler bir araya geldiğinde dünyayı kurtaracak büyük adımlar olur çünkü.
 
Çevre hassasiyeti ve sürdürülebilirlik, orta ve uzun vadede değişik sektörlere ne şekilde yansıyacak?
Bütün sektörlerde enerji verimliliği esas mesele olacak. Çünkü herkes iyi ve akıllı çocuk olmak istiyor. Bazı sektörleri özel olarak değerlendirmek gerekirse, moda endüstrisinin hızla ekolojik materyallere yöneldiğini söylemem mümkün. Tasarımcılar artık organik kumaşlar, geri dönüştürülmüş malzemeler kullanıyorlar. Hollywood yıldızları arasında da yeşil ürün giymek çok moda. Bu isimler trend belirledikleri için dünyada hızla yayılıyor. Amerika’da şu anda Linda Loudermilk’in ekolojik tasarımları çok meşhur mesela. David Letterman ve Jane Fonda sürekli onun tasarımlarını giyiyor. Hatta Fonda bir röportajında, “Süt giyiyorum, tişörtümü içebilirim” demişti. Çevreye duyarlı olmak hem tasarımcı hem de kullanıcı için iyi bir itibar sağlıyor; bu yüzden bundan vazgeçmeleri mümkün değil. İş hayatında ne olacağı çok belli. Dünya yavaş yavaş evden çalışma düzenine geçmeye başladı. Amerika’da birçok şirket, çevreye verilen zarar azaltıldığı için işleri evden yürütüyor. Amerika’da şu anda şirketlerin en önemli meselesi “sürdürülebilirlik”. Bu nedenle şirketler bile ofis mobilyalarını ekolojik ürünlerden tercih ediyorlar. En popüler marka ise Steel Case. Ulaşım büyük oranda bisikletle sağlanacak. ABD’de düzenlenen Oregon Manifestosu’nda (oregonmanifest.com) elektrikli bisiklet modelleri tasarlıyorlar. Bu konuda o kadar iyi fikirler var ki!

EkoIQ Editör