2013 Değerlendirmesi – 2014 Beklentileri
(Geçtiğimiz yıl, ocak sayısını hazırlarken, John Lennon’u ve “Hayat, biz onu tasarlarken başımızdan geçenlerdir” aforizmasını hatırlamış, hatırlatmıştık. Peki biz onu tasarlarken 2013 yılında başımızdan neler geçti? Bu yıl sonunda oturduk ve yine bir muhasebe yapmak için kolları sıvadık. Dosya boyunca okuduğunuz, çok farklı alan ve görüşlerden dostlarımız, 2013’ü değerlendirdi, 2014’ten beklediklerini, tahmin ve yorumlarını bizlerle paylaştı. Change.org Türkiye Direktörü sevgili Uygar Özesmi’nin yorumu ise sürekli kulaklarımızda çınladı: “Bir Sonraki Yıl Nasıl Bir Öncekinden İyi Olur?” Gerçekten de doğru soru bu olmalı. 21. yüzyılda tarihin yapılmasını beklemek, sonra da yorumlamak yerine, bizatihi tarihi yapmak için harekete geçmek çok daha mantıklı ve olanaklı. Aykırı bir yönetim danışmanı olan Bruce Kasanoff, “2014’te Hepimiz Bir Süper Kahraman Olabiliriz” diyor. Önerisi çok mantıklı: Küçük büyük demeden dünyayı daha iyi bir yer yapmak için harekete geçmek gerekiyor ve bunun için de süper kahramanlara ihtiyaç yok.)
2013 itibariyle sürdürülebilirlik kavramı üzerindeki muğlaklığın büyük ölçüde ortadan kalktığını ve farkındalığın her geçen gün arttığını söyleyebiliyoruz; bu olumlu bir gelişme. Sürdürülebilirliğin ağırlıklı olarak çevrenin korunması üzerinden anlaşılması; toplumsal konuların arka planda kalmasıysa bu resmi eksik bırakıyor.
Küresel ölçekte sürdürülebilirlik ajandasının ana maddelerinden biri iklim değişikliği olmaya devam ediyor. IPCC’nin 5. Değerlendirme Raporu geçtiğimiz yılın bu alandaki en çarpıcı gelişmelerinden biriydi. Buna karşın iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki aciliyetin gereğinin yapıldığını söylemek zor. Türkiye’ye baktığımızda, BM İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde geçtiğimiz yıl 90. sırada yer aldığını görüyoruz. Gelişme yönünde adımlar atılsa da cinsiyet eşitliği, gelir dağılımı, eğitimi sistemi konusunda kamu, özel sektör ve sivil toplumun ortaklaşarak daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. Öte yandan, 2014’le birlikte art arta gelecek seçimlerin Türkiye’yi bir miktar içine kapatacağını öngörmek mümkün. 2013’te yaşananların özellikle yerel seçimlere yansımasıysa çevre konularının geçmişe nazaran daha fazla önem kazanması şeklinde olacak. İş dünyasına bakıldığındaysa, “yeşil pazarlamanın” hem yaygınlaşacağını, hem de daha fazla eleştiriye maruz kalacağını düşünmek mümkün.
Havacılık sektörü dünyada ikili bir yapı göstermeyi sürdürüyor. Gelişmiş pazarlarda ekonomik göstergelere bağlı olarak kısıtlı büyüme oranları izlenirken, gelişmekte olan pazarlarda yüksek büyüme oranlarının devam ettiğini görüyoruz. Endüstrinin uluslararası örgütlerinin öngörüleri, 2008 krizinin ardından yaşanan toparlanmanın 2014’te tepe noktasına ulaşacağı yönünde. Türkiye’yse, havacılık endüstrisinin son 10 yıldaki gelişimi açısından dünyadaki başarı hikâyeleri arasında yer alıyor. 2002’de 36 milyon olan yıllık yolcu sayısının 2013 sonunda 140 milyonlu sayılara ulaşması bekleniyor. Bu büyümenin ardında, yüzyılın başında hızlanan özelleştirme ve serbestleştirme politikaları var.
2013’te havacılık sektöründe sürdürülebilirlik açısından en tartışmalı konu üçüncü havalimanı projesinin çevresel ve sosyal etkileri oldu. Bu konunun gelecek yılda da tartışılmaya devam edeceğini bekleyebiliriz. Yine, THY ve Pegasus havayollarının verdiği uçak siparişleri, Ulaştırma Bakanlığı’nın 2023’te 350 milyon yolcuya ulaşma hedefiyle birlikte düşünüldüğünde havacılık sektörünün bir süre daha hızlı büyümesini sürdüreceği yönünde kuvvetli işaretler bulunuyor.
TAV Havalimanları, havacılık endüstrisinin üç ana alanından birinde, havalimanı işletmeciliği alanında faaliyet gösteriyor. Öte yandan, endüstrinin karmaşık yapısı havayolları, havalimanları ve uçak üreticilerinin işbirliğine dayalı bir rekabet, ya da co-opetition içinde çalışmasını zorunlu kılıyor. Bu açıdan bakıldığında, havalimanları için öncelikli sürdürülebilirlik başlıklarını yer aldıkları bölgelerin sosyo-ekonomik gelişimine katkı vermek ve güvenli, hızlı, konforlu bir seyahat deneyimi sunmak olarak özetlemek mümkün. Havalimanlarının çevresel etkilerinin yönetilmesi konusunda tüm dünyada artan bir çaba var. Karbon salımlarının azaltılması konusunda TAV’ın da dört havalimanıyla katıldığı Airport Carbon Accreditation programı sektörel bir çerçeve sunuyor. Şu an tüm dünyada yolcu trafiğinin %22’sini temsil eden 91 havalimanı programda yer alıyor. Yakın gelecekte karbon-nötr havalimanlarının sayısı artmasını bekleyebiliriz. Gürültü yönetimi, atık yönetim, su yönetimi, biyoçeşitliliğin korunması gibi diğer çevresel başlıklarda da artan bir çaba göreceğiz.
* TAV Havalimanları, Kurumsal İletişim Direktörü