Dünya Yeşil Binalar Konseyi (WGBC) üyesi olan ÇEDBİK, kurulduğu 2007 yılından bu yana yeşil binaların Türk yapı sektöründe bilinirliğinin artması ve yaygınlaşması için eğitimler, yeşil bina kılavuzlarının geliştirilmesi çalışmaları yapıyor; bu konularda kamu, özel sektör kurum ve kuruluşları ve STK’larla işbirliği geliştiriyor. Çevre dostu binalar konusunda dünyadan ve Türkiye’den gelişmeleri de EKOIQ sayfalarına taşıyor.
YAZI: Selçuk ÖZDİL, ÇEDBİK Yönetim Kurulu Başkanı
Avrupa’da binaların ortalama yaşı 50 yıl civarında. Stokun %75 kadarı düşük verimli, enerjinin yaklaşık %40’ını kullanıyor ve salımlara %36 gibi önemli bir katkı yapıyorlar. Mevcut binaların her yıl yaklaşık %1 kadarı yenileniyor. İstenen yaşlı ve verimsiz binaların en geç 2050 yılı sonuna kadar köklü yenilemeden geçirilerek çok yüksek verimli, çok az enerji harcayan, enerjiyi de yerleşim içinden veya dışarıdan yenilenebilir kaynaklardan elde eden, yani yaklaşık sıfır salım yapar hale gelmesi. Bu istekler tüm yeni binalar için 2020, kamu binaları için 2018 yılı sonu olarak daha önce belirlenmişti. Avrupa bu şekilde binalardan kaynaklanan salımları 2050 yılı sonu itibarıyla sıfırlarken 1990 yılına göre de %80-%95 azaltmış olacak.
Avrupa’da bu konudaki çalışmalar yeni değil, uzun süredir binalarda enerji verimliliği konusunda yönergeler yayınlanıyor. İlk olarak 2010 yılında yayınlanan direktif bu yıl güncellenmiş. 2012 yılında enerji verimliliği direktifi ile 2016 yılında bina stoku veri tabanıyla bu çalışmalar sürdürülmüş. Üye ülkeler de bu direktifleri ulusal yönetmeliklere çevirmişler. Tüm bu çalışmaların olumlu sonuçları görülmeye başlanmış durumda. Bugün yeni binalar 1980 yılında yapılanlara göre %50 daha az enerji harcıyor. Kullanıcılar bu konuda daha bilinçli tercihler yaparak yatırımlara da yol göstermiş oluyorlar.
Topluluk, üye ülkelerden bu hedef için yol haritası hazırlamalarını, ilerleme ölçütlerini ve mevcut bina stokunun en sorunlu segmentlerini belirleyerek uzun soluklu, optimum maliyetli, köklü yenileme politikalarını hayata geçirmelerini, izleme raporları oluşturmalarını bekliyor. Üyeler beş yılda bir durum değerlendirmesi yaparak hedeflerini güncelleyecekler. Bu yöntemle benzer iklim kuşaklarındaki üye ülkelerin sonuçlarının karşılaştırılması da yapılabilecek. Ölçüm ve değerlendirme araçlarının benzer olması için de Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) tarafından bir dizi bina enerji performans standardı geliştirilmesi çalışmaları yürütülüyor.
Topluluk tarafından köklü yenileme konusundan hazırlanan raporda, geçtiğimiz yıl sonuçlanan, ÇEDBİK olarak içinde yer aldığımız Build Upon projesine de atıfta bulunuluyor. Yenileme işleri Avrupa inşaat sektörü faaliyetlerinin %70’lik dilimini oluşturuyor. Köklü yenileme politikalarının enerji tüketimi ve salım azaltımının yanı sıra enerji fakirliğini çözmek, ekonomiyi canlandırmak, kullanıcıların sağlık ve esenliğine katkıda bulunmak gibi çok yönlü yararları olacağı da öngörülüyor. Bina otomasyonu, akıllı termostat ve enerji ölçerler gibi akıllı teknolojiler desteklenerek etkin çözümler elde edilebilecek.
Köklü Yenilemeyi Ciddiyetle Ele Almamız Gerek
Eksiklerimizin çokluğu daha fazla çalışmamızı gerektirse de bizim de benzer politikaları hayata geçirmememiz için hiçbir neden yok. Öncelikle kamu, özel sektör ve STK’lardan oluşan sektör paydaşlarının birlikte ve eşgüdüm içinde çalışmaları, toplumun bu konuda eğitilmesi, bina stoku envanterinin hazırlanması, binalarımızı yüksek verimli, sağlıklı hale getirecek köklü yenilemeleri destekleyecek uygun finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve çoğaltılması gerekecek.
ÇEDBİK olarak mevcut binalarda köklü yenileme için sektör paydaşlarının saptandığı; mevzuat, kapasite, fırsat ve engellerin belirlendiği, çözüm önerilerinin geliştirildiği bir dizi çalıştay ile yürütülen Build Upon projesinde, 13 Avrupa yeşil bina konseyi ile çalışarak Türkiye ayağı sonuç raporunu yayınlamıştık. Bu çalışmadan sonra mevcut binaların değerlendirilmesi ve çevre dostu hale getirilebilmesi için kılavuz çalışmaları başlatıldı ve Ocak 2019’da ilgili sektör paydaşları ile bir araya geleceğimiz bir değerlendirme çalıştayının hazırlıklarını yapıyoruz.
Döngüsel Ekonomi ve Binalar
Küresel ısınmanın, iklim değişikliğinin, ekolojik bozunumun birincil nedeni Endüstri Devrimi’yle başlayan, günümüzde dünyanın kendini yenileme kapasitesini de aşan, “kaz, çıkart, üret, kullan, at” şeklinde özetlenebilecek doğrusal ekonomik etkinliklerimiz. Geridönüşümle verdiğimiz zararı biraz azaltmaya çalışsak da bu yeterli değil. Kazmaya, kullanıp atmaya devam ediyoruz. Sürdürülemez bir durumun kötü sonuçlarını da görüyoruz. Daha önce de yazdığımız gibi döngüsel ekonomide ise yeniden kazmadan, kullanıp atmadan az tüketip, onarıp, yenileyip, yeniden kullanarak, ömrü sonunda geri kazanıp yeniden üretime ve kullanıma sokarak dünya kaynakları üzerindeki aşırı baskıyı azaltabiliriz. Tüketiciler olarak bu çözüme biz de kullanımı azaltarak, döngüsel ol(a)mayanı kullanmayarak, tüketmeden önce düşünerek katkıda bulunabiliriz.
Binalarımızı tüm yaşam döngüsü üzerinden, kullanımda ve salımlarda azaltım hedefleyerek, yeniden kullanarak (arazi dahil), onarım, bakımla kullanım ömrünü uzatarak, sökümde yapı malzemelerini geri kazanıp yeniden kullanıma/üretime sokarak, geri dönüştüreceksek kalitesini yükselterek beşikten beşiğe, atık alanlarına gömmeden eko-tasarım-yapım-kullanım mantığıyla yapabilirsek döngüselliği sağlayabiliriz. Yapı sektörü ve binalar için bu ilkelerin uygulanması zor görünse de arabanızın kaputunu kaldırıp baktığınızda sistem ne kadar karmaşık olursa olsun her parçanın yeniden kullanım ve doğru söküm-geri kazanım-dönüşüm için markalanmış olduğunu görebilirsiniz. Binalarımız için de bunu gerçekleştirebiliriz, yeter ki bu konuda eğitimli işgücünü güncel teknolojiyle destekleyerek binalarımızı da endüstriyel ürünler gibi düşünüp yapabilelim. Bu yolu açmak için sektörde parçalı sorumluluk nedeniyle bina yaşam döngüsünün tümüne bak(a)mayan, ekonomikliği ucuzluk olarak anlayan, eko-tasarımı engelleyen düşünce tarzı ve yönetmeliklerden oluşan sistemik sorunlarımızı da çözmemiz gerekecek. Hammaddelerin %50 oranında inşaat sektöründe kullanıldığını bilirsek, ekolojik sorumluluğumuzun ve çözüm potansiyelinin büyüklüğünü daha iyi anlayabiliriz. Hollanda’nın yakınlarda yayınladığı “Döngüsel İnşaat Sektörüne Geçiş Ajandası” başlıklı raporu okuyarak en azından bu konuda düşünmeye başlayabiliriz. Potansiyelin büyüklüğünü anlamak için döngüsel ekonomi modelinin Avrupa genelinde 600 milyar euro net kazanç sağlayacağının öngörüldüğünü de ekleyelim. Yakında bu konuştuklarımız yönergeler olarak karşımıza çıkacaktır, hazır olmak gerek.
Geridönüşümü Tam Olarak Uygulayamıyoruz
Bahsi geçen durum, hem evsel atıklar hem de inşaat sektörü için geçerli. Kullanım sonunda atık olarak ortaya çıkardığımız, aslında halâ gömülü enerji, gömülü karbon barındıran, kendi içinde veya başka bir sektörde değer taşıyacak malzemeleri karmakarışık, hijyen ve sağlık kurallarına ters bir şekilde atıyoruz ve ekolojik zarar vereceğini düşünmediğimiz bir yere gömerek sorunu unutuyoruz. Ancak sorun bizi unutmuyor.
En berbat sorunlarımızdan birisi plastikler. Bireysel ölçekte de çok kullandığımız plastiklerin (başta torbalar ve su şişeleri) inşaat sektöründe de pek çok teknik uygulaması var. İnşaat atıklarına baktığınızda plastik artıklarının bolca bulunduğunu, bu malzemeler için metallerde olduğu gibi oturmuş bir geridönüşüm piyasası olmadığından ayrıştırma ve geri kazanım yapılamadığını üzülerek görüyorsunuz. Ancak gömerek unutmaya çalıştığımız plastikler okyanuslarda adalar oluşturup besin zincirimize girerek kendilerini bize hatırlatıyorlar. Yediğimiz tuzda, balıklarda mikro plastikler olduğu, bunların insan bedeninde de biriktiği yönünde bilimsel raporlar korkutucu. Çöp dağları ile baş etmeye çalışan belediyelerin bireylere doğrudan erişerek ekolojik bilinç ve eğitimle atıkları kaynağında ayırtarak sorunu fırsata çevirmeleri mümkün. Az da olsa güzel örnekleri her yerde görebiliriz yaygınlaştırmak elimizde.
Teknolojiyi Değil Alışkanlıklarımızı Değiştirmek
Ormansızlaşmayı önlemek için teknolojiye değil doğa ile ilişkilerimizde var olan alışkanlıklarımıza bakmak gerek. Amazonlar’da her yıl 900 futbol sahası kadar orman yok edilirken (bu arada bir eko-tanımaz da Brezilya’da başkan oldu!) endüstriler karbon tutma ve gömme teknolojileri için büyük çaba ve para harcıyorlar ama henüz ortada bir çözüm yok. Halbuki ağaçlar bu işi milyonlarca yıldır sessizce, insanların varoluşunu sağlayan ekolojik ortamı da yaratarak yapıyorlar. Akılsızca kendi sonumuzu kendi elimizle hazırlamak sorunundan kurtulmak için ağaçları kesme alışkanlığımızdan vazgeçmeliyiz.
Daha az tüketmek için önce düşünmek, atmadan önce onarmak, atıklarımızı evde ve işte ayırmak, değerlendirme zincirlerine geri kazandırmak için de teknoloji değil, alışkanlıklarımızdan ve tembelliğimizden kurtulmamız gerekli. Şehirleri hava ve su akışını engelleyecek bloklarla doldurup dere yataklarını yapılaşmaya açarak iklim değişikliği etkilerini felakete dönüştüren de; kirli, gürültülü, güvenliksiz şantiyeleri yaratan da teknolojinin çözemeyeceği kötü alışkanlıklarımız. Bunun acı sonuçlarını Türkiye’nin her yanından gelen felaket haberleriyle her gün yaşıyoruz: 2018 yılında iklim değişikliği kaynaklı hasarın 1,9 milyar dolar olduğu söyleniyor.
İnsanlık olarak varoluşsal bir karar noktasındayız. Ya bu ölümcül yolda devam edip bizimle birlikte pek çok canlının da bildiğimiz şekliyle dünyada var oluşunu zora sokacağız ya da uzun vadeli düşünerek bildiğimiz şekliyle iş yapma alışkanlıklarımızı bırakıp döngüsel, katılımcı düşük karbon ekonomisine geçiş yapacağız. Böyle bir dönüşümün 2030 yılına kadar küresel olarak 26 trilyon dolar fayda sağlayacağı hesaplanıyor.
ÇEDBİK’ten
-13-14 Kasım 2018’de LEED ve EDGE teknik eğitimlerini İstanbul’da; LEED, EDGE ÇEDBİK BEST Konut tanıtım eğitimlerini Bursa Mimarlar Odası’nda verdik. 2019 yılı eğitim takvimini www.cedbik.org sitemizden izleyebilirsiniz.
-1 Kasım 2018’de Yeşil Okul Projesi kapsamında Yeşil Okullar Komitemiz BÜYAP, Öney Mimarlık ve TORİD ile birlikte Elazığ Vali Yardımcısı ve Milli Eğitim Müdürü ile görüştü.
-1 Aralık 2018’de TTMD işbirliği ile Türkiye’de yeşil binalar konusunda bir seminerde, 7 Aralık’ta ise THBB ile Türkiye’de ilk beton sürdürülebilirlik toplantısında işbirliği olanaklarını konuştuk.
-28-29 Kasım 2018’de Kamu Özel Sektör İşbirlikleri Forumu, 4-5 Aralık’ta RE360 Gayrimenkul Türkiye Buluşması, 11-12 Aralık’ta İBB İklim Değişikliği Sempozyumu, katıldığımız diğer etkinliklerdendi.