#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Bir Varoluş Yolculuğu

Biyoçeşitlilik kaybı şirketler için tedarik zinciri aksaklıklarına, artan maliyetlere ve itibar risklerine yol açarken dünya genelinde hükümetlerin biyoçeşitliliğe yönelik düzenlemeleri şirketleri bu konuda somut adımlar atmaya zorluyor.

UN Global Compact Türkiye

Dünya üzerindeki yaşam çeşitliliği anlamına gelen biyoçeşitlilik alarm verici bir hızla yok oluyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) 2022 Yaşayan Gezegen Raporu’na göre, 1970’ten bu yana dünya genelinde izlenen türlerin popülasyonlarında %70’e yakın bir düşüş yaşandı. Bu kaybın başlıca nedenleri arasında habitat tahribatı, iklim değişikliği, kirlilik, aşırı doğal kaynak kullanımı ve istilacı türler yer alıyor. Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Paneli’nin (IPBES) 2019 yılında yayımladığı rapora göre, her şey olduğu gibi devam ederse, yakın gelecekte 1 milyona yakın bitki ve hayvan türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Zengin flora ve faunasıyla bir biyoçeşitlilik ülkesi olan Türkiye’de de kentsel genişleme, ormansızlaşma ve tarımsal uygulamalar nedeniyle ekosistemlerin hızla bozulmasına tanık oluyoruz.

Biyoçeşitlilik Krizi de Tehdit Oluşturuyor

İklim değişikliği yıllardır gündemin en üst sıralarında yer alsa da biyoçeşitlilik krizinin oluşturduğu tehdit görece yakın zamanda tartışılmaya başlandı. 1992 yılında Rio’da imzalanan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne taraf ülkeler 2022 yılında yapılan 15. Taraflar Konferansı’nda 23 hedeften oluşan 2030 Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’ni kabul etti. Çerçeve, 2030 yılına kadar biyoçeşitlilik kaybını durdurmak, mevcut gidişatı tersine çevirmek ve doğaya uyumlu bir geleceği güvence altına almak üzere taraf ülkelerin, iddialı Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejileri ve Eylem Planları’nı hazırlamalarını veya revize etmelerini öngörüyor.

Biyoçeşitlilik kaybını önlemek için küresel tartışmalar devam ederken atılan adımlar ne yazık ki yeterli değil. Dünya Ekonomik Forumu (WEF), Küresel Riskler 2024 Raporu’nda biyoçeşitlilik kaybını, önümüzdeki 10 yılın en büyük üçüncü küresel riski olarak tanımladı. Yine Dünya Ekonomik Forumu’na göre, dünyanın GSYİH’sinin yarısından fazlası işlevsel doğal ekosistemlere bağımlı. Bu ekosistemler bozuldukça, iş dünyası önemli risklerle karşı karşıya kalıyor. Biyoçeşitlilik kaybı şirketler için tedarik zinciri aksaklıklarına, artan maliyetlere ve itibar risklerine yol açarken dünya genelinde hükümetlerin biyoçeşitliliğe yönelik düzenlemeleri şirketleri bu konuda somut adımlar atmaya zorluyor. Öte yandan biyoçeşitlilik kaybına neden olan faaliyetlerin %90’ından fazlasının gıda, enerji, altyapı ve moda sektörlerinden kaynaklandığını düşündüğümüzde iş dünyasının bu konuda sorumluluk almasının önemi daha da ortaya çıkıyor. Peki, iş dünyası biyoçeşitlilik için ne yapabilir?

  1. Etkiyi değerlendirme: Şirketler faaliyetlerinin biyoçeşitlilik üzerindeki etkilerini değerlendirerek olumsuz etkilerini durdurmak ve tersine çevirmek(doğa pozitif) için stratejiler belirlemelidir.
  2. Hedef belirleme ve raporlama: Küresel biyoçeşitlilik hedefleriyle uyumlu hedefler ve eylem planları hazırlayarak bu hedeflere yönelik ilerlemeyi ölçmek ve raporlamak için sistemler kurmalıdır. UN Global Compact’in İlerleme Bildirimi Raporu, bu alanda hangi verileri takip edeceği ve raporlayacağı konusunda şirketlere rehberlik etmektedir.
  3. Uygulama: Şirketler faaliyetlerinin, ürün ve hizmetlerinin biyoçeşitlilik ayakizini azaltmak için harekete geçmelidir. İnovatif ürünler, hizmetler ve iş modelleri aracılığıyla değer zincirlerini dönüştürmek ve dayanıklı, sağlıklı ekosistemler için işbirlikleri geliştirmek bu adımlar arasında sayılabilir.
Şirketlere Yön Gösteren Küresel Girişimler

Yukarıdaki adımları atarak biyoçeşitliliği desteklemek için harekete geçen şirketler; bir yandan risklerini daha iyi yönetirken diğer yandan yeni ürünler ve iş modelleri sayesinde rekabetçiliklerini artırabilirler. Bu yolculukta şirketlere yön gösteren küresel girişimlerden biri “Doğa için Bilime Dayalı Hedefler İnisiyatifi”dir (Science Based Targets Network – SBTn). UN Global Compact, Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI), Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF), Dünya Ekonomik Forumu (WEF) gibi kuruluşlarla işbirliği halinde çalışan girişim; iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, su kaynakları, arazi kullanımı ve okyanuslar gibi çevresel konularda şirketlerin bilime dayalı hedefler belirlemesine yardımcı oluyor. Girişim ayrıca şirketlerin doğa hedeflerini belirlemeleri ve uygulamaları için eğitim ve kapasite geliştirme programları da sunuyor. İş dünyası liderlerini doğayı koruma ve restore etme konusunda harekete geçmeye teşvik eden bir başka küresel girişim olan “Doğa için İş Dünyası” (Business for Nature) ise şirketlerin doğa dostu iş stratejileri geliştirmeleri için bilgi, rehberlik ve araçlar sunmanın yanı sıra sivil toplum kuruluşları, hükümetler ve diğer paydaşlarla işbirliği yapmalarını da teşvik ediyor.

UN Global Compact Türkiye olarak WWF Türkiye işbirliğinde gerçekleştirdiğimiz “Biyoçeşitlilik Webinarı”nda, biyoçeşitliliğin iş dünyası açısından kritik önemi, biyoçeşitliliğin korunması ve geliştirilmesinde iş dünyasının sorumlulukları ele alındı. Webinar’da ayrıca biyoçeşitlilik alanında küresel gelişmeler ve girişimler hakkında bilgi verilerek şirketlerin biyoçeşitliliği iş stratejilerine nasıl entegre edebileceklerine dair öneriler ve iyi uygulama örnekleri de sunuldu. Webinar’ın kaydına bu linkten ulaşabilirsiniz.

Doğayla uyumlu bir varoluş yolculuğu zorluklarla dolu olmasına karşın yenilikçilik ve işbirlikleri için fırsatlar sunuyor. Bu fırsatları değerlendirerek sürdürülebilir uygulamaları benimseyen, yeşil teknolojilere yatırım yapan şirketler gelecek nesiller için yaşanabilir bir gezegen bırakmada öncü bir rol oynayacak.

Bu yazı, ekoIQ’nun 113. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.

UN Global Compact Türkiye