Ekonomi

Bir Yeşil Amerikan Rüyası Tom’s Of Maine

5000 dolarlık borçla kurulan küçücük bir firmanın büyüyüp milyonlarca dolarlık bir ciroya ulaşması bazılarına sıradan bir “Amerikan Rüyası” anlatısı gibi gelebilir. Ama iş Tom’s of Maine olunca işler değişiyor çünkü bu başarının ardında “beyaz gömlekli, ray-ban gözlüklü Yuppieler” değil doğaya ve insana saygılı Hippie’ler var ve hikayenin ucu 1968’e kadar gidiyor.
1990’ların sonunda -Silikon Vadisi kültünün ve internetin yükseldiği dönemde- ortaya “yeni ve eski ekonomi” adı altında iki yeni kavram çıkmıştı. Bazıları bu durumun, ekonomik sistemde köklü bir değişikliğe neden olacağını savunurken diğer taraftakiler “ekonominin eskisi yenisi olmaz, bu bir sabun köpüğüdür” yorumunu yapmaktaydı. İkinci saftakiler 2000’lerin başındaki “dot.com krizi” ile bir Prius Zaferi kazandı. Sonuçta internet, ekonomiyi eski ve yeni olarak ikiye ayıramadı ama bir ekonomi olarak varlığını sürdürmeyi başardığı gibi eski ekonominin tüm iş yapış biçimlerini ele geçirdi ve değiştirdi.
Şimdi aynı hikâyenin bir benzerini “Yeşil Ekonomi” alanında yaşıyoruz. “Sürdürülebilirlik”, inovasyonun bile pabucunu dama atacak şekilde günümüzün en moda kelimesi. Bu kavram, bir ekosistemin, şirketin, toplumun ana kaynaklarını “sürdürülebilir” şekilde kullanmasını ve organize etmesini özetliyor. Ve bu kavram çerçevesinde onlarca yeni şirket ve girişim hayata geçiriliyor. Çünkü finansal sistemin hâlâ etkileri süren kriz sonrası fonladığı yegane iş alanlarından biri ‘yeşil enerji ve yeşil teknoloji’ olacak, şirketler hem iş süreçlerini iyileştirmek hem de sosyal sorumluluk anlamında bu alana ciddi yatırımlar yapacak. Toplumu küresel iklim değişikliği ve kuraklık hakkında bilgilendirmek için yoğun bir bilgi bombardımanı başlayacak. Şirketler hem yeni çevreci ürünlerini hem de yaptıkları sosyal sorumluluk faaliyetinin farkındalığını artırmak için reklam bütçelerinde önemli bir alanı “Yeşil Ekonomi”ye ayıracak. Bu değişim aslında çoktan başladı.

5 Bin Dolar Borçla Kuruldu
Biz de size bu sayımızda 1968 yılında ABD’de Tom ve Kate Chappell’in hayatlarını basitleştirmek için doğal, katkısız ve işlenmemiş ürün arayışlarının sonuçsuz kalmasının ardından kendi kurdukları bir şirketi anlatacağız. Tom ve Kate, çocukları için bu tarz ürünleri bulamayınca, arkadaşlarından 5 bin dolar borç alıp üretime başladıkları şirket, daha sonra bir dünya devi haline geldi ve 2006 yılında Colgate-Palmolive tarafından 100 milyon dolara satın alındı. İşte 5 bin dolar borçla kurulup, 35 yıl sonra 100 milyon dolara satılan Tom’s of Maine’in çarpıcı hikâyesi…
1968 yılında Tom’un bir sigorta şirketinde çalıştığı Philadelphia’dan ayrılarak, Kenneburk/Maine’e yerleşen Kate ve Tom Chappell, kendileri ve çocukları için doğal, katkısız ve işlemden geçmemiş ürünler bulamayınca 1970 yılında bu ürünleri kendileri üretmeye ve satmaya karar verir. Arkadaşlarından aldıkları 5 bin dolarlık borçla ve ürettikleri ürünlerin çevreye zarar vermemesi misyonuyla işe başlarlar. Bu küçük başlangıçtan sonra Tom’s of Maine insanlara ve doğaya saygılı bir şirket olarak günden güne büyümeye başlar.  Yıllar içinde ürün portföyleri fosfat içermeyen çamaşır deterjanından, ilk doğal diş macunu (1975) ve deodorant (1976) gibi kişisel bakım ürünlerine kadar genişler.
Tom’s of Maine’in yakaladığı başarının sırrını şirketin kurucu ortakları Tom ve Kate Chappell şu cümlelerle özetliyor: “İlk başladığımız zaman doğal ürünler ve sürdürülebilir şirketlerin bir arada olması düşüncesi bazılarına çılgınca gelmişti. Fakat ilerleyen yıllarda daha çok kişi, şirketlerin topluma olumlu etkilerini sürdürürken çevreye en az zararı vermesi fikrini destekledi. Birlikte bir değişim yaratmaya başladık”.
Bugün Tom’s of Maine’in 90 çeşit vücut ve ağız sağlığı ürünü, dünyanın çeşitli yerlerindeki 40 bin perakendecide satılıyor. Ürün portföyleri ise hayvansal hammadde içermeyen sabundan diş macununa ve deodorantlara kadar uzanıyor.
Ancak bu önce firmanın sürdürülebilirlik çalışmaları, ürünlerinde kullandığı maddelerle de sınırlı değil. Doğaya dikkat çekmek adına “Akarsu Hikâyeleri” (River Stories) isimli, doğa koruma ve farkındalığı artırma amaçlı bir sosyal paylaşım platformu oluşturan kuruluş, paketleme aşamasından pazarlamaya kadar her alanda çevreyle barışık ürünler kullanmaya özen gösteriyor. 2006’dan beri üretim alanlarında tüketilen enerjinin tümünü rüzgâr enerjisinden karşılayan şirket doğaya salmaktan kurtardığı 680 bin kg karbonla da yetinmeyip kolilerini yeniden kullanıyor ve diş macunu ambalajı, koli ve kâğıt gibi kullanılmış malzemelerini de geri dönüştürüyor.

Başa Çıkamıyorsan Satın Al
“Başa çıkamıyorsan satın al” bugün dünyada birçok uluslararası şirketin kullandığı bir yöntem. Yeni marka ve ürün geliştirmek pek çok şirket için maliyet-etkin bir çözüm olmayabiliyor. Eğer amaç yeni oluşan (ve büyüyen) bir pazara en hızlı ve etkin biçimde girmekse, yepyeni bir zorlu marka ya da kaliteli ürün geliştirmek yerine, şirketlerin satın alınacak stratejik hedeflerin peşine düştüğünü görebilirsiniz. Büyümekte olan etik paketli tüketici ürünleri alanındaki şirket evliliklerinde, yakın zamanda yaşanan artış da dikkat çekiyor. Dünyanın en büyük tüketici ürünleri markalarının bazıları, daha küçük fakat toplumsal açıdan daha yapıcı olan markaları satın alarak, gerek finansal, gerekse toplumsal kazanç sağlıyor. Colgate-Palmolive’in Tom’s of Maine’i satın alışı bu duruma en iyi örneklerden biri.  Bu ortaklıklar her iki tarafa da kâr sağlamanın yanısıra, daha büyük olan ana firmadaki belirgin eksikliği giderdi: Sorumluluk. Tom ve Kate, şirketlerinin 2006’da Colgate-Palmolive’in bir parçası olduğunu ancak işlerine olan basit ve direkt yaklaşımlarının hiç değişmediğini belirtiyor ve ekliyorlar: “Müşterilerimizin ürünlerinde ne istediklerini (ya da istemediklerini) dinleriz, nasıl yapılabileceğini araştırırız ve onlara etkili, doğal ve sürdürülebilir çözümler sunarız”.

Tom ve Kate’in Yeni Macerası: Ramblers Way Farm
Tom’s of Maine ile inanılmaz bir tecrübe kazanan Tom ve Kate’in yeni macerası ise Ramblers Way Farm. Çevreye dost bir şirketi yönetmekten gelen yaklaşık 40 yıllık bir tecrübeyle, bir işletmenin müşterilerine, çalışanlarına, topluma ve dünyaya nasıl olumlu bir etki yapabileceği hakkında çok şey öğrendiklerini söyleyen Tom ve Kate, Ramblers Way’in, yünü, çok kaliteli ve ciltle uyumlu bir kumaş formuna sokmak düşüncesiyle, her yaştan insanı mutlu edebilmek için kurulduğunu anlatıyor. Yeni şirketlerinde çevresel sorumluluğu ve müşteri memnuniyeti yüksek, yün iplikle dokunmuş, çok kaliteli giysiler üretiyorlar. Amerika’nın zengin tekstil geçmişine saygılı olduklarını söyleyen kahramanlarımız, yerli yün sanayine yeni bir heyecan getiren, ülke çapında çiftçilerle ve üreticilerle işbirliği yapan bir şirket kurduklarını da vurguluyorlar. Chappell ailesinin yeni nesil üyeleri ve ABD çapında onlar gibi düşünen partnerlerinin de bu yolculuğa katıldığını soyluyorlar. Yakın bir zamanda Ramblers Way’in de dünya devi bir tekstil şirketi tarafından yüz milyonlarca dolara satın alındığını duyarsanız sakın şaşırmayın.

About Post Author