2021 UN Global Compact Leader Summit 20-22 Eylül’de Uniting Business LIVE temasıyla bir araya geldi. İklim Değişikliği konusu en çok dile getirilen konu oldu.
2021 UN Global Compact Leader Summit 20-22 Eylül’de Uniting Business LIVE temasıyla bir araya geldi. Açılışta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres, UN Global Compact CEO’su Sanda Oijambo, İspanya Başbaşkanı Pedro Sánchez Pérez-Castejon, Danimarka Başbakanı Mette Fredriksen, Kenya Başbakanı Uhuru Kenyatta, Gıda Tarım Örgütü (FAO) Genel Müdürü David M. Beasley ve BM Çocuk Örgütü (UNICEF) Genel Müdürü Henrietta Fore konuşma yaptı.
Antonio Guterres konuşmasında Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporuna değinerek “Son IPCC raporu açık ve netti, seragazı emisyonları gezegenimizi boğarak milyarlarca insanın hayatını tehlikeye atıyor. Küresel ısınma her bölgeyi etkiliyor ve bazı değişiklikleri tamamen geri dönülemez hale getiriyor” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “İskoçya’nın Glasgow kentinde yapılacak olan COP26 toplantılarına hazırlanırken hükümetleri 2050’ye kadar net sıfır taahhütleri için daha fazla zorlamalıyız. 2030’a kadar seragazı emisyonlarını yarı yarıya azaltmak için daha iddialı Ulusal Katkı Beyanlarına ihtiyacımız var. 2021’den itibaren yeni kömür planları yapılmamalı. Fosil yakıt sübvansiyonlarını kademeli olarak azaltmalıyız. Bunları yenilenebilir enerjiye yönlendirmeli ve gelişmekte olan ülkeleri iklim krizine hazırlanabilmeleri ve yeşil ekonomiye dönüşebilmeleri için desteklemeliyiz.”
Genel Sekreter, “Sürdürülebilirlik yalnızca ahlaki zorunluluk değil aynı zamanda iyi iş. Karbonsuzlaşma, tüm zamanların en büyük ticari fırsatlardan biri. Uzun dönemde değer yaratmak, dirençli toplumlar ve ekonomiler oluşturmak için tek yol. İklim krizi insanlık için kırmızı alarm ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının (SKA) kaderi tehlikede. Durumu tersine çevirmek için ne gerekiyorsa yapmamız lazım, ancak bunun için her bir kişiye ihtiyacımız var” dedi.
Sanda Ojiambo konuşmasında ise “Sürdürülebilirlik topluluğunun büyümesini görmek bize cesaret veriyor” dedi. Yeni 2021-2023 stratejik planının, katılımcı ve sürdürülebilir bir iyileşme vizyonu sunduğunu belirten Ojiambo, planın önceliklerinin daha adil ve eşit bir gelecek olduğunu ifade etti. Global Compact’ın insan hakları, emek ve onurlu iş, toplumsal cinsiyet eşitliği, çevre ve yolsuzluk karşıtı on temel ilkesini takip etmeye devam edeceklerini sözlerine ekleyen CEO, değişimi göğüsleyen hesap verebilir şirketlerle SKA’lar üzerine daha da yoğun olarak çalışacaklarını ve bu şirketlerin önemli bir değer kazandırdığını dile getirdi ve ekledi: “Her zamanki iş yapış biçimleri artık bir seçenek değil.”
İspanya Başbakanı Pedro Sánchez ise foruma katılan herkesin SKA hedeflerine ulaşmak için çalışmaya devam etmeye teşvik ederken, Global Compact üyesi İspanyol şirketlerinin yenilenebilir enerji, seragazı azaltımı ve enerji verimliliği konularında efektif bir şekilde katkı sunduğunu ifade etti.
Danimarka Başbakanı Mette Fredriksen ise “Birlikte çalışırsak zoru başarabiliriz” diyerek işbirliğinin, Danimarka’nın adil dönüşüm planlarının merkezinde yer aldığını ifade etti. Danimarka’nın 2030 yılına kadar seragazı emisyonlarını %70 oranında azaltma iddiasında olduğunu ve bunu yasalarla da koruma altına alındığını belirtti.
Kenya Başbakanı Kenyatta, “Global Compact’ı, işlerin iyilik için çalışmasına, inovasyonun merkezi olmasına ve küresel topluluğumuz için güçlü bir ortak olması için oldukça önemli olan rolünü üstlenmeye davet ediyorum” dedi.
UNICEF Genel Müdürü Henrietta Fore ise özel sektörün önemli bir rol oynayabileceği üç kritik alanı işaret etti; çocuk ve gençler için eğitim, sağlık ve iklim değişikliği. Ağustos ayında UNICEF’in yayımladığı iklim değişikliğinin çocuklar üzerindeki etkisinin araştırıldığı rapora değinen Fore, çocuklar için hükümetlerin, sivil toplumun ve özel sektörün bir araya gelmesi gerektiğini ifade etti.
FAO Genel Müdürü David M. Beasley ise açlık ve yoksulluk krizinin özel sektörün öncülüğü olmadan çözülemeyeceğini dile getirdi. Dünya nüfusunun %10’unun aşırı yoksulluk koşullarında yaşadığını belirten Beasley, yalnızca son bir yılda, COVID-19’dan dolayı kronik açlığa maruz kalan nüfusun 650 milyondan 811 milyona yükseldiğini aktardı. Aşırı açlığa maruz kalan insan sayısının ise 135 milyondan 270 milyona çıktığını ve 41 milyon insanın kıtlık sınırında olduğunu ifade etti. Beasley, bu kadar zenginliğin olduğu bir dünyada bunun korkunç ve kabul edilemez olduğunu söyledi ve ekledi: “Günümüz dünyasında hiçbir çocuğun, insanın yatağa aç gitmesi veya açlıktan ölmesi için hiçbir sebep yok.” Özel sektörün 400 trilyon dolar zenginliği elinde barındırdığını ifade eden Beasley, özel sektörün bu zenginliği açlık ve kıtlıkla mücadelede kullanma zorunluluğu olduğunu belirtti. 3 trilyon dolarlık gıda israfının önlenerek 2 milyar insana yemek sağlanabileceği söyleyen Beasley, var olan sistemin değişmesi gerektiğini belirtti.
Global Compact CFO Görev Gücü’nden Yeni Taahhütler
Global Compact #UnitingBusinessLIVE etkinliği kapsamında, Sürdürülebilir Geleceği Finans Etme – CFO’lardan Öngörüler başlıklı oturumda CFO Görev Gücü’nden Enel’in CFO’su Alberto de Paoli ve US PIMCO’nun CIO’su (Chief Investment Officer) açılış konuşması yaptı.
De Paoli konuşmasına, özel sektörün işbirliği ve katkısı olmadan kamu sektörünün tek başına SKA’ları başarmasının mümkün olmadığını söyleyerek başlarken, dünyanın dört bir yanında faaliyetleri bulunan küçük-orta-büyük işletmelerden CFO’ların yer aldığı Global Compact CFO Görev Gücü olarak iki yeni taahhütlerinin olduğunu açıkladı. SKA bağlantılı yatırımlar için önümüzdeki 5 yıl boyunca minimum 500 milyar dolar harcanacağını açıklayan De Paoli, sürdürülebilir finansmanın ortak hesaplarda bugün %27 olan payını 2025’te %50’ye çıkarmak için sürdürülebilir finans piyasalarında faaliyetler yürütmek olduğunu belirtti.
De Paoli sözlerine şöyle devam etti: “CFO Görev Gücünün üyeleri, değer yaratmada sürdürülebilirliğin ne kadar faydalı olduğunu ortaya koyuyorlar. Bunun diğer şirketleri de cesaretlendirerek trilyon dolarlık destek sağlayacak bir hareketin kapılarını açacağına inanıyoruz. Biz de Enel olarak, önümüzdeki 10 yılda 200 milyar dolarlık enerji dönüşümü yatırımı yapmayı taahhüt ediyoruz.”
US PIMCI CIO’su Scott Mather ise “bugünün konusunun acil ve çok önemli” diyerek, bu Global Compact buluşmasının öneminin altını çizdi. Kenarda kalmış tüm küçük, orta ve büyük ölçekli şirketlerin SKA’lar için çalışması gerektiğini belirten Maher, CFO Görev Gücü olarak bunun için çalıştıklarını belirtti. Pazarda hızlı bir şekilde büyüyen sürdürülebilirlik tahvilleri olduğunu ifade eden Maher, “dünyanın birçok bölgesinden yatırımcısı olan bir şirketin CIO’su olarak sürdürülebilirlik yatırımlarının büyüdüğünü söyleyebilirim” dedi ve ekledi: “Sürdürülebilirlik yatırımlarının 2025 yılına kadar 50 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor. Sürdürülebilirlik, riskleri azaltırken fırsatlarda avantaj sağlıyor bir yandan da iklim değişikliği gibi kritik önemdeki hedeflere katkı sağlamasını sağlıyor. 5 yılda sürdürülebilirlik tahvil ve borç pazarının 10 ile 20 trilyon dolar olacağını tahmin ediyoruz.”
Bu sene Türkiye’den Arçelik CFO’su Polat Şen de UN Global Compact CFO Görev Gücü üyesi oldu. CFO Görev Gücü’nde Türkiye’den Arçelik dışında Coca-Cola İçecek ve Turkcell bulunuyor.
Global Impact Forumun Açılışı’nda Daha Adil, Eşit ve Sürdürülebilir bir Gelecek Mesajı
21 Eylül’de başlayan “Global Impact Forum Summit”in açılış konuşmalarını UN Global Compact CEO’su Sanda Ojiambo, BM Genel Sekreter Yardımcısı Amina J. Mohammed, Almanya Şansölyesi Angela Merkel, İsveç Başkanı Stefan Löfven ve Global Compact Türkiye Genel Sekreteri Melda Çele yaptı.
Ojiambo, “deneyim ve fikir paylaşarak, küresel iş topluluğunu daha eşit ve daha iyi bir şekilde inşa edilmesi için yardım edebiliriz” derken Amina Mohammed “Küresel Güney’deki işlere ulaşılmasını sağlayan” Global Compact’ın öneminin altını çizdi ve Paris Anlaşması ile SKA’lar doğrultusunda eyleme geçilmesine yardımcı olduğunu vurguladı.
Angela Merkel ise konuşmasında 2030 Ajandasını izleyen ülkelerin dönüşümün ne kadar acil olduğunu bildiklerini belirtirken tüm ülkelerin karşılaştığı ortak sorunların ancak işbirliği ve ortak eylemle çözülebileceğini ifade etti ve ekledi: “Sürdürülebilir ekonomik modeli için -özellikle iklim dostu yatırımlar için yeterli olan- sermayenin erişilebilir olması gerekiyor.”
Stevan Löfven ise, “Bir kavşaktayız. Pandemiye ek olarak değişen iklim ve çevre koşullarıyla da karşı karşıyayız. Daha katılımcı, adil ve sürdürülebilir bir gelecek için dönüşüm sağlamalıyız. SKA’lar ise bunun için bir yol haritası” dedi.
Melda Çele konuşmasında Küresel Hızlandırıcı Programların Türkiye’deki şirketler açısından önemine ve Türkiye’de iş dünyasındaki ilerlemeye değindi.
Yeni Geliştirilen Araç Eşitliğin Topluma Yayılabilmesi için Gerekli
Uzmanlar ve sivil toplum desteği ile iki yılda geliştirilen BM LGBTIQ+ Standartları Eksik Analiz Aracı üzerine konuşulan oturum, BSR-Küresel LGBTİ Eşitliği için Ortaklık koalisyonundan Elisa Pinto de Magalhães moderatörlüğünde gerçekleşti. OutRight Action International’ın Yöneticisi Maria Sjödin, Kerry Group ve LGBTIQ Transformation Lead’den Simon Hague ve P&G’den etik ve uyumdan sorumlu Baş Hukuk Müşavir Yardımcısı Claire Iery, özel sektörde LGBTIQ+ standartlarının uygulanmasının önemi üzerine görüşlerini paylaştı.
Açılış konuşmasında BM LGBTIQ+ Standartları Eksik Analiz Aracının, BM Global Compact ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ofisinin ortak projesi olarak sivil toplum ve Dünya Ekonomik Forumu işbirliği ile BM İş Davranış Standartları baz alınarak nasıl geliştirildiği açıklandı. Analizin, LGBTIQ+ eşitliği konusunda şirketlerin performanslarını geliştirmek amacıyla şirketlerin güçlü yanlarını, fırsatlarını ve zayıflıklarını belirlemek üzere şirketlerin kendi yanıtladıkları 20 soruluk bir ankete dayandığı belirtildi.
Maria Sjödin, LGBTIQ+ eşitliği üzerine ilerlemelerin daha geniş topluma yayılabilmesi açısından şirketlerin de bu standartlara tabi olmasının öneminden bahsetti. Hâlâ dünyanın birçok yerinde LGBTIQ+ bireylerin suçlu muamelesi gördüğünü ve birçok zorluklarla karşılaştığını hatırlatarak değişimin yalnızca tek bir ülke veya şirkette değil her ülkede ve şirkette gerçekleşmesi gerektiğini belirtti. Simon Hague, “Ben bu yolculuğa başlayacak cesarete sahibim ancak bu, devam eden bir öğrenme süreci ve ilerlemekle ilgili. Başta her şeyi doğru yapamıyorsun ancak LGBTIQ+ Standartları Eksik Analiz Aracı, birçok insanın uzun dönemde elde etmiş olduğu bilgiyi ve tecrübeyi bir araya getirerek sizi daha iyiye götürecek olan doğru soruları soruyor ve doğru yanıtları veriyor” derken Claire Iery ise analiz aracının yıllardır şirketlerinde eşitlik konusunda yapılmış olan tüm çalışmaları bir araya getirdiğini ve standartların uluslararası alanda kabul görmüş insan haklarına saygı temeli üzerine inşa edildiğini söyledi.