#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
bisikletle 6 trilyon cebimizde kalabilir

“Bisikletle, 6 Trilyon Cebimizde Kalabilir”

 Bisikletliler Derneği Başkanı Murat Suyabatmaz:
“Bisikletle, 6 Trilyon Cebimizde Kalabilir”
Yazı: Balkan TALU Fotoğraflar: Özgür GÜVENÇ
Bisikletle ulaşım sağlayabilir, spor yapabilir ve üstelik çevreyi koruyabilirsiniz. Bisikletliler Derneği Başkanı Murat Suyabatmaz tam da bu yüzden “İsviçre çakısından daha fonksiyonel bir araç” olarak tanımlıyor bisikleti. Suyabatmaz, devlet katında bisikletin de bir ulaşım aracı olarak kabul edilmesi için uğraş veriyor.

Bize biraz Bisikletliler Derneği’nden bahsedebilir misiniz?
Dernek 2008 yılında kuruldu ama geçmişi 1992 yılına kadar uzanıyor. O dönem dernek çalışması yapan arkadaşların birikimlerinden yaralandık. Sonra da diğer başka kuruluşlarla ortak konseptler oluşturup işbirlikleri yaptı k. “Sağlık için bisiklet” dedik; Kalp ve Diyabet Vakfı ile çalıştık. Çevre için bisiklet dedik; TEMA ve ÇEKÜL ile çalıştı k. AKUT işle çalışarak doğal afetlerde arama kurtarma çalışmalarında bisiklet konusuna bile girdik. Bu şekilde birçok dernekle işbirliği protokolü yaptık. Çünkü bisiklet kullanarak hem ulaşım sağlayabilirsiniz, hem sağlığınızı koruyabilirsiniz hem de çevreyi koruyabilirsiniz. Bu kadar fonksiyonel başka bir araç yok. İsviçre çakısı bile alsanız bir defada sadece bir iş yapabilirsiniz. Biraz da bu yüzden çok farklı fuarlara katıldık. Aynı hafta içinde hem Turizm Fuarına hem de Enerji Verimliliği Fuarına katıldık. Turizm Fuarı na katıldığımızda bir de müjde verdik. Bugüne kadar AB ülkelerinde 66 bin kilometrelik bir bisiklet turizmi yol ağı varken Türkiye’de hiç yoktu. Bu yüzden Türkiye’de bisiklet turizmi yapılamıyordu. Bundan sonra artık Karadeniz bölgesinde bisiklet turizmi yapılabilecek. Orijinal adı “Iron Curtain Trail” olan rotaya, Karadeniz’den Türkiye’ye ulaşacak 20 bin km daha ekleniyor. Bisiklet turizmi Avrupa’da 10 milyon kişiyi bulmuş durumda. Bu 10 milyonun 10 bini bile Karadeniz’e gelse bu büyük bir potansiyeldir. Bu yüzden Trabzon Samsun hattındaki bütün yerel yönetimleri (valiler, kaymakamlar, belediye başkanları) bilgilendirdik.

1992’den beri bir geçmişimiz var diyorsunuz. Bu sürecin arka planı konusunda bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Ben eski milli bisikletçiyim. Sporculuk dışında hocalık ve idarecilik de yaptım ama sonra gördüm ki bu konuda bir sivil toplum kuruluşuna ihtiyaç var. Ondan sonra 1992 yılında Karadeniz Ereğlisi’nde Bisiklet Sevenler Derneği’ni kurdum. 1996’ya kadar bu dernekte çalışmaya devam ettim 1999’da İstanbul’a taşındım. O zaman Bisiklet Koruma Kalkınma olan derneğin adını Bisiklet Sevenler Derneği olarak değiştirdik ama var olan eski bir derne- ğin üstüne yenisini kurup faaliyet yürütmek biraz zor oldu. 2007’de oradaki faaliyetlerimizi sonlandırdık 2008’de şimdiki derneği kurduk.

Geçen sayımızda Yaya Derneği ile konuştuk ve özellikle İngiltere’de çok uzun yıllara dayanan bir yaya hakları derneği varken bizde ancak 2008 yılında kurulduğunu öğrendik. Sizce neden yıllardır kimsenin aklına gelmemiş böyle bir organizasyon?
1970’lerde 1980’lerde sivil toplum örgütleri bir gelişim içindeyken önce siyasi saflaşmalar yaşandı, sonra 1980’lerde de büyük bir gerileme yaşandı. 1990’lardan itibaren tekrardan bir toparlanma yaşandı. Bizler de 2008 yılında kurduğumuz dernekte bir yeniden yapılanma oluşturduk. Yeni koyduğumuz hedefler doğrultusunda tüzüğümüzü değiştirdik. Ulusal bazda 42 temsilciliğe ulaştık ve Avrupa Bisikletliler Derneği (ECF) üyesi olduk.

ECF hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu tür uluslararası örgütler bisiklet kullanımını yaygınlaştırmak için neler yapıyorlar?
ECF bir çatı örgütü. Üyeleri arasında Japonya, ABD ve Kanada da var. ECF tarafından yapılan Velocity (Bisiklet Şehirleri) toplantıları daha önce iki yılda bir yapılırken şimdi yıllık olarak gerçekleştiriliyor. Çünkü yurtdışında bisiklet çok fazla önemseniyor. Örne-ğin New York raylı sistem altyapısını yıllar önce çözmüş bir şehir. Daha önce beş şeritlik yollar yapmış olan New York, son dört yılda şeritlerden birini tamamen bisikletlere ayırdı ve 450 kilometrelik yeni bisiklet yolu yaptı. Sydney, 200 km’lik bir yeşil koridor açıyor. Paris, 400 km’lik yol yaptı. Berlin’de 1000 km’lik yol var. ECF, her yıl bisiklet dostu kentler yarışması yaparak madalyalar dağıtıyor. Portland ve Oregon bu konuda öncüler. San Francisco ve Kaliforniya da arkadan geliyor. Söz konusu şehirlerde bisikletle ulaşımın payı yüzde 60’a ulaşmış durumda. Türkiye’de bisikletlilerin hayatını kolaylaştıracak birçok şey yok.

Sizce nereden başlanmalı?
Elbette yollar da çok önemli ama biz önce bisiklet parkları istiyoruz. Çünkü parkları kurduğunuz zaman potansiyeli görebiliyorsunuz. Birçok belediye ya bisikletten utanıyor ve parkları arkaya atıyor ya da görüntü kirliliği mazeretinin arkasına sığınıyor. Şişli Belediyesi encümen kararı aldı ve kendi belediye binası önüne park koydu ve belediye dâhilindeki bütün alışveriş merkezlerinde bisiklet parklarını zorunlu kıldı. Bizler de böyle başarılı örnekleri gördükçe diğer belediyelere de örnek gösteriyoruz. Mesela Samsun Çarşamba Belediyesi’ne gidip “Binanızın önüne bisiklet parkı lazım” dedik. Önce dediler ki “Bisikletliler nerede?” Sağa sola dağınık bir şekilde park ettiklerini ve bunların derli toplu bir yerde durmasına ihtiyaç olduğunu söyledik. fiişli örneğini anlattığımızda da “Çok kolay hemen yaparız” dediler. Yol yapmak külfetli olduğu için önce parklara kaç bisiklet geliyor ona bakın. Yol yaptığınızda bu rakam yüz katı na çıkacaktır. En son İSPARK’la bu konuda görüştük. Bostancı İDO’nun otoparkına önce 10 bisikletlik bir park koyduk, şimdi orada 65 bisiklet park edebiliyor. Aynı tarafta Günaydın’ın otoparkına da 20 bisiklet park edebiliyor. Bu adımlar başarıya ulaşınca 81 alternatif nokta daha belirledik. Bu noktaların 51’ine bisiklet konuldu. Tabi bunlar buzdağının görünen kısmı. Bisiklet yolu da lazım. Aynı insanlar bisiklet yolu dediğinizde “Sahilde var ya” diyor. Sahilde var ama oraya nasıl ulaşılacak? Kent içinde entegre bisiklet yolu yok. Sahile inişi sağlayacak güvenli yollar yok. Sahillerdeki yolların amacı dekorasyon. Bizim amacımız bisikletin ulaşım aracı olarak kabul edilmesi. Bu hedefi gerçekleştirmek ne kadar mümkün? Dünyadaki rakamlara baktığımızda kent içi ulaşımın yüzde 50’sinin kısa mesafe (3-6 km) olduğunu görüyorsunuz. Bu mesafenin tamamını bisikletle kat etmek mümkün değil. Burada hedeflenebilecek oran yüzde 25. Şu anda bir aylık mavi kart yaklaşık 100 TL. Üç milyonluk nüfus ayda yüz lira tasarruf ederse 300 milyon tasarruf eder. Yılda yaklaşık 4 trilyon eder. Bunu genel nüfusa uygularsak tasarruf miktarı yaklaşık 20 trilyon olur. Dolayısıyla devlet de 6 trilyonluk petrol giderinden kurtulabilir. Bu arada bu kadar nüfus bedavadan egzersiz yaptığı için normalde buna harcayacağı paradan da kurtulacak.

Yerel yönetimlerin başka somut projeleri var mı bisikletlilere yönelik. Sizinle diyalogları nasıl?
Bize bisiklet yolu için danışmaya gelen belediyeler de var, “Ben yaptım oldu” diyenler de var. Mesela bizim görüşlerimizi hiç önemsemeyip demode olmuş bir bisiklet yolunu devreye sokup bu yolu kullanacaksın diye dayatan belediyeler var. Samsun Büyükşehir, Atakum ve Giresun, Konya ve Antalya belediyelerini pozitif örnek olarak gösterebiliriz. Samatya’da, daha önceki kavşak çalışmaları nedeniyle yok olmuş bir bisiklet yolu tekrar ortaya çıkarıldı. Kavşak geçişlerini bypass ederek 10 km’lik bir bisiklet yolu elde ettik. Bu hat Yenikapı’ya kadar uzanıyor. Samatya gibi kavşak düzenlemeleri Maltepe’de de yapıldı. Gönlümüzden geçen bu yılki master planına bisiklet yollarının da eklenmesi ama maalesef şu anda bizi pek dinlemediler ve belediyeler sadece ana arterlerden sorumludur deyip, kestirip attılar. Halbuki belli pilot alanları, Ataköy gibi, örümcek ağı misali bisiklet yoluyla donatmak gerekir. Böylece herkes günlük yaşamında bir noktadan diğerine bisikletle ulaşabilir. Bu Beylikdüzü’nde Şişli-Taksim hattında da, Kurtköy veya Zeytinburnu’nda da yapılabilir. Bisikletin bir ulaşım aracı haline gelmesinde ne gibi engeller var? Aklın yolu bir, herkes her şeyin farkında ama bir tek yöneticiler durumun farkında değil. Örneğin enerji verimliliği fuarından yedi ay önce Enerji Bakanlığı’nı ziyaret ettim ve dedim ki: “Enerji Verimliği (ENVER) Projeniz çok güzel ama bisikleti işin içine neden katmadınız”. Daha sonra Bakanlık TÜİK’e bir anket yaptırmış. Anketörler evlere bizzat gitmiş. Bisikletle ilgili dört tane soru sormuşlar. Hatta bu yüzden müdürlerinden biraz fırça yemişler. Sorulardan biri bisiklet bir ulaşım aracı mıdır yoksa oyuncak mı? Katılımcıların sadece yüzde 33’ü oyuncak demiş. Yüzde 66 ise bisiklet ulaşım aracıdır demiş. Ben de Enerji Verimliliği Fuarında Ulaştırma Bakanlığı tarafından düzenlenen panelde söz aldığımda “Hayatının bir öneminde bisiklet kullanmış olanlar elini kaldırsın” dedim bütün eller kalktı. “Bisiklet sevenler elini kaldırsın” dedim gene herkes elini kaldırdı. “Gerekli altyapı olsaydı kısa mesafe ulaşımını bisikletle yapar mıydınız” dedim herkes evet dedi. Oturum başkanı da Ulaştırma Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanıydı. O yüzden dedim ki Türk halkının yüzde 66’sı bisikleti ulaşım aracı olarak görüyor. Buradaki katılımcıların hepsi bisikleti ulaşım aracı olarak kullanmaya hazır ama Ulaştırma Bakanlığı stratejilerine bisiklet dahil değil. Bu işte bir yanlışlık var Bu çalışmalarımız sonuç verdi ve Çevre Bakanlığı bizi Ulaştırma Bakanlığı ile ortak yaptığı bir çalıştaya davet etti. Enerji Bakanlığı’nı içten fethettik. Bunu gibi başka devlet kurumlarından da danışmanlık talepleri, ortak çalıştay teklifleri var.

Bize biraz da EuroVelo ile ortak çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Uzun ismi Avrupa Bisiklet Rotaları Ağı olan EuroVelo, Avrupa Bisiklet Federasyonunun en önemli projelerinden biri. Sürdürülebilir turizm konusunda da çok önemli çalışmalar yapıyor. Özellikle Schengen vizesi kalktıktan sonra bisiklet turizmi de yaygınlaştı. Avrupa’da kent içi ulaşım dışında doğa parkurları da var. Almanya’da doğa gezintisi yapmak istediğinizde 40 bin km’lik doğa parkuru var. Bizde bir km bile yok. Eurovelo’nun yol ağı toplamda 66 bin kilometreyi buluyor. Bunun 45 bin km’si bitmiş durumda. İsterseniz North Cape’den çıkar Atina ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne veya Moskova’ya kadar bisikletle gidebilirsiniz. Şu anda var olan 12 yolun dışında 13. yol hattı üzerinde çalışılıyor. Biz de bunun çalıştaylarına katıldık. Doğasına el sürülmemiş eski demir perde ülkeleri turizme kazandırılmak isteniyor. Yol Kuzey, Orta ve Güney bölümlerinden oluşuyor. Güney bölümü Yunanistan ve Bulgaristan’dan geçiyor. Karadeniz sınırında bitiyor. Bu arada Avrupa Komisyonu’nun ilginç bir kararı var. Makedonya ve Yunanistan arasında sırf bisikletlilerin geçişi için özel bir gümrük kapısı açıldı. Şimdi de Bulgaristan ve Türkiye sınırına aynı şekilde bir gümrük kapısı açılması söz konusu. Bu konuda İstanbul kilit noktalardan biri olacak çünkü 7 bin km’lik parkurda başlangıç ya da bitiş noktalarından biri olarak İstanbul veya Bulgaristan seçeneklerini kullanacak bisikletli için en yakın, en büyük ve en işlek havaalanı Atatürk Havalimanı.
“Niye Arabayla Geleyim ki!”
Bazı belediyelerin yetkilileri, “Bizim size ihtiyacımız yok, internetten de buluyoruz” diyor. Sonradan arayıp, “Biz park yeri yaptık ama niye kimse kullanmıyor” diye soruyor. Kullanmaz tabii çünkü artık bisikletler tekerleklerden değil, gövdeden kilitleniyor. Dolayısıyla artık tekerin vidalarını hafif gevşetip bisikleti götürmek mümkün yani bu park şekli güvenli değil. Bir keresinde de belediye binasının arkasında ücra bir yere taşınmış olan park yerini ön tarafa taşıttım. Önce itiraz ettiler: “Bütün gün personel park edip dolduruyor otoparkı”. Ben de dedim ki “Bakın şu anda saat 16:00. 16:30’da vezneler kapanıyor. 16:45’te bir bakalım bisiklet var mı” Gerçekten de 16:45’te bütün bisikletler gitmişti. Yeri değiştirdikten sonra bir vatandaşa sorduk “Nasıl buldunuz yeni park yerini” diye. “Kim yaptıysa Allah razı olsun. Atmışlardı bizi ücra bir yere. Ta arkadan yüz metre yürüyorduk” dedi. Esnaf olduğunu öğrenince neden arabasıyla gelmediğini sordum. “Arabayla gelsem 20 milyon benzin, 10 milyon otopark parası ödeyeceğim. Park etmek için de iki saat dolanacağım. Bisikletle gelir, bütün bu işleri 5 dakikada hallederim” dedi.

AMAN DİKKAT

Türkiye’de bisiklet parkları, bisiklet yolları çok sınırlı ama gene de azimli bir bisiklet aşığıysanız hâlâ bazı seçenekleriniz var. Tekrar Murat Suyabatmaz’a kulak veriyoruz
Bisikletin kalite standartlarını iyi seçin. 100 liralık Çin ve Hindistan parçalarından oluşan bisikletlerden almayın, yolda kalabilirsiniz.
Asla trafikte eldivensiz, kasksız bisiklet kullanmayın. Sürekli sağ şeritten gidin, banket boşluklarını kullanmaya çalışın ama çok da kenara inmeyin. Bu sefer cam kırıkları, çamur ve toz bisikletinize zarar verebilir.
Normal araçların genişliği 1 metre 75 santim. Otobüs genişliklileri de 2 metre 20 santim. Yolların genişliği ise yaklaşık 3 buçuk Onun için araçların kenarındaki boşluklar aslında yeterli. En çok bisiklet kazaları kavşak geçişlerinde olur. Bisiklet sürücülerine önerimiz görünmez olduğunuzu varsayın. Geçişler için ya yaya yollarını kullanın ya da arabaların geçiş seyri yavaşsa bisikleti önünüzdeki bagaj kapağının ortasına hizalayın. Yanından geçmek zorundaysanız sürücülerle aynadan göz teması kurun ya da tam yanına gidin ki sizi görebilsin. !

EkoIQ Editör