Rusya-Ukrayna savaşı gıda üretimini bozarken uzmanlar biyoyakıt üretimi için tarım arazilerinin kullanımının artmasını sorguluyor.
YAZI: Georgina GUSTIN*
ÇEVİRİ: İmran Zoya UĞUR
Gezegen, iklim değişikliği ve açlıkla ilgili krizlerle karşı karşıyayken araziler etanol üretmek için mısır yetiştirmek gibi amaçlarla kullanılmalı mı?
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana geçen süre içerisinde, çatışma yalnızca enerji fiyatlarını yükseltmekle kalmadı, gıda üretimini de kesintiye uğrattı ve maliyetleri yukarı çekti. Küresel gıda kıtlığına yönelik korkular körüklenmiş durumda!
Birleşmiş Milletler’den Uyarı
Birleşmiş Milletler (BM), kritik ve büyük bir ekmek deposu konumunda olan Ukrayna’dan gelen buğdaya bağımlı ülkeleri artan gıda güvensizliği konusunda uyardı. Birçoğu krizden önce de zaten açlığın eşiğindeydi.
Çatışmanın etkileri dünya çapında dalgalanarak yayılırken dünya, enerji ve gıda piyasalarının nasıl hayati bir şekilde bağlantılı olduğunu görüyor. Bu konuda birkaç örnek ile devam edelim:
Tüm çiftçiler, doğalgazın fiyatlarının artmasıyla birlikte aşırı derecede pahalanan ve günbegün daha azalan gübre alımı yapmak için çabalıyor. Bununla birlikte Birleşik Krallık’taki sebze yetiştiricileri, enerji fiyatlarının çok yüksek olduğunu ve seralarını ısıtmanın maliyetini karşılayamadıklarını, bunun da önümüzdeki aylarda daha az taze ürün anlamına geleceğini söylüyor.
Buna karşın Biden yönetimi, akaryakıt fiyatlarını düşürmek amacıyla -ancak gıda fiyatlarını yükseltme riskine karşın- mısırdan üretilen etanol kullanımını yaygınlaştırmayı düşünüyor.
“Doğa mı İklim mi Feda Edilecek?”
İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Chatham House’da Çevre ve Toplum Programı Direktörü Tim Benton, gazetecilerle yakın zamanda yaptığı bir görüşmede, “Gıda ve enerji piyasalarının fiyatları şu anda tavan yapmış durumda. Sürdürülebilirlikle ilgilenen bizler için kilit soru, gıda üretimini artırmak için doğanın mı yoksa enerji üretimini artırmak için iklimin mi feda edileceği?” dedi.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, enerji ve tarım arasındaki ilişkiyi keskin bir şekilde ortaya koyarken aynı zamanda biyoyakıtlarla ilgili uzun süredir devam eden bir soruyu yeniden hatırlatıyor: Dünyanın sınırlı tarım arazileri, gıda yerine yakıt üretmek için mi kullanılmalı? Üstelik gezegen büyüyen kıtlık ve iklim değişikliğinin ortaklaşa krizi ile karşı karşıyayken?
Benton’a göre tarımsal üretim talebini karşılayabilecek alan yetersiz.
Bugün, ABD ve Avrupa’nın biyoyakıt üretmek için tükettiği tahıl, Ukrayna’nın bir yılda ihraç ettiği miktarın iki katı.
“Dünya Tarım Arazilerini Rekor Bir Oranda Genişletiyor”
Princeton Kamu ve Uluslararası İlişkiler Okulu’nda Kıdemli Araştırma Görevlisi ve Dünya Kaynakları Enstitüsü’nde Kıdemli Araştırmacı Tim Searchinge ise “Her iklim stratejisi, tarım arazilerini genişletmeyi bırakmamızı gerektiriyor. Ama dünya tarım arazilerini rekor bir oranda genişletiyor” dedi.
Avrupa Birliği’nde (AB), ekili alanların kabaca %10’u halihazırda biyoyakıtlar için kullanılıyor. Ancak Searchinger yeni bir analizde, AB’nin Avrupa’da daha fazla karbon sağlayacak ve biyoçeşitliliği eski haline getirecek planının (Fit for 55 olarak bilinen ve şu anda tartışılmakta olan bir plan) biyoyakıtların ve bunları yetiştirmek için ekilen alanların artırılmasına bağlı olduğunu söylüyor.
Searchinger, “Arazi taleplerini azaltmak için Avrupa’ya güveniyoruz. Yine de arazi taleplerini artıracaklar.” Aynı zamanda AB modellerinin 2050 yılına dek biyoyakıt yetiştirmek için yaklaşık 55 milyon dönümden daha fazla alana -veya Avrupa’nın ekili arazisinin yaklaşık beşte birine- ihtiyaç duyulacağını tahmin ettiğini belirtiyor.
Her Yıl Yaklaşık 400 Milyon Ton Karbondioksit Salımı
Searchinger, politikanın yalnızca karbon depolayan ormanlara dönüştürülmesi gereken Avrupa topraklarını tüketmekle kalmayıp Avrupa dışındaki ülkelerde de ormansızlaşmayı hızlandırabileceğini dile getiriyor. Bunun nedeni, Avrupa’nın halihazırda yaklaşık 60 milyon dönümlük yabancı arazide üretilen gıdaları ithal etmesi ve her yıl yaklaşık 400 milyon ton karbondioksit salımına neden olması olarak gösteriliyor.
Searchinger’e göre sorun, AB hesaplamalarında her dönüştürülen arazinin bir “karbon fırsat maliyeti” olduğunu kabul etmemesi. Biyoyakıtlar tek bir yerde üretilip yakılırsa toprağın ve karbonun başka yerleri etkilemediklerini varsayıyorlar.
Küresel Ekili Alanlar Yaklaşık 30 Milyon Akre Genişledi
Son 10 yılda, küresel ekili alanlar yaklaşık 30 milyon akre (İngiliz ve Amerikan birim sistemine göre 1 dönüm alan yaklaşık olarak 0,247105381 akre) genişledi. Bu hızla, 2050 yılına dek Hindistan büyüklüğüne varan bir alan ormanlardan ve savanlardan tarım arazilerine dönüştürülecek. Bu öngörülen dönüşümün çoğu gelişmekte olan ülkelerden gelen yüksek karbonlu gıdalara (süt ve et gibi) yönelik devam eden talep nedeniyle gerçekleşecek.
ABD’de olduğu gibi, AB’de mevcut ekin alanlarının çoğu zaten oldukça sanayileşmiş ve kaynakları tüketen bir gıda sistemine evrildi. Searchinger, bunun söz konusu ülkelerin tarımdan kaynaklanan karbon ayakizlerini önemli ölçüde azaltma fırsatına sahip olduğunu söyledi.
Searchinger, Avrupa’nın süt ve et tüketimini azaltıp mevcut ekili arazilerde üretimi yoğunlaştırması durumunda, 110 milyon akrelik araziyi tarımdan “kurtarabilir” ve bunun yerine karbon depolamak için doğal hali ile kalmasına izin verilebilir, diye belirtiyor.
ABD Biyoyakıtları için Mısır Üretimini Yaklaşık 7 Milyon Akre Artırmayı Zorunlu Kılıyor
Aynı mantık, biyoyakıt üretmek için alanların genişlediği ABD için de geçerli olabilir. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, ABD biyoyakıtları için mısır üretimini yaklaşık 7 milyon akre artırmayı zorunlu kılıyor. Yazarlar, bu arazi dönüşümünün önemli ölçüde seragazı emisyonlarına etkide bulunduğunu ve mısır bazlı etanolü benzinden daha da fazla karbon yoğun hale getirdiğini söyledi. Araştırmacıların bir kısmı, arazinin biyoyakıt üretimine dönüştürülmesinden kaynaklanan emisyon verilerini sorguladı.
Riverside’daki California Üniversitesi’nde kamu politikası profesörü ve biyoyakıt uzmanı Bruce Babcock, “Her şey biyoyakıtlar için kullanılmamış olsa da aslen arazinin ne için kullanılacağına bağlı. Bu bir karşı olgu olarak tahmin edilmesi imkansız nitelikte.”
Ancak Babcock, direktiflerin çiftçilerin seçimlerini çarpıttığını kabul ediyor: “Biyoyakıtlar için soyaya geçecekler. Gıdadan yön değiştirecekler çünkü emtia piyasaları böyle işliyor. En yüksek teklifi verene yönelecekler.”
En azından şimdilik, yeterli tahıl depoları nedeniyle acil bir kıtlık yok. Kritik olan konu, var olanın gıda güvencesini sağlayabilecek şekilde nasıl kullanılacağı ve dağıtılacağı.
Fransa Sürdürülebilir Kalkınma ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde, Avrupa Tarım Girişimi’nde Kıdemli Araştırma Görevlisi olan Pierre Marie Aubert, “Hayvanları beslemek veya arabalara yakıt sağlamak dışında başka amaçlar için kullanabileceğimiz önemli miktarda tahıl var. Anahtar soru, politika üretenlerin bu soruyu ele almak isteyip istemediği… Bunu yapmaya istekli görünmüyorlar” dedi.
*Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.