#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

BM Uyarıyor: Artan Felaketler “İnsanlığı, Kendini Yok Etme Girdabına Sürüklüyor!”

Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Amina J. Mohammed bir basın açıklamasında, “Dünyanın, insanlığı kendi kendini yok etme girdabına sokan yaşama, inşa etme ve yatırım yapma noktasında daha fazlasını yapması gerekiyor” dedi.

YAZI: Olivia ROSANE*
ÇEVİRİ: İmran Zoya UĞUR

Haberleri izlerken bazen rekor kıran kasırgalardan mega kuraklıklara bazen de küresel bir salgından diğer bir felakete sürükleniyormuşuz ve hayatta kalmaya çalışıyormuşuz gibi geliyor.

Bu duygunun verilerle desteklendiği görülüyor. Yeni bir Birleşmiş Milletler (BM) raporu; France 24’ün belirttiği gibi, son 20 yılda, orta ve büyük ölçekli afetlerin sayısının önceki 30 yıl ortalamasının beş katı olduğunu açıkladı.

“2030 Yılına Dek Yılda 560 veya Günde 1,5 Felaket Olabilir”  

BM Genel Sekreter Yardımcısı Amina J. Mohammed bir basın açıklamasında, “Dünyanın, insanlığı kendi kendini yok etme girdabına sokan yaşama, inşa etme ve yatırım yapma noktasında daha fazlasını yapması gerekiyor” dedi.

Mohammed, salı günü New York’taki BM merkezinde “Risk Altındaki Dünyamız: Dirençli Bir Gelecek için Yönetim Dönüşümü” başlıklı yeni raporu sundu. BM Afet Riskini Azaltma Ofisi’nin (UNDRR) raporu, son 20 yılda her yıl 350 ila 500 orta ve büyük ölçekli afet olduğunu tespit etti. Reuters’a göre bu felaketler arasında iklim krizi, salgın hastalıklar ve kimyasal kazaların hızlandırdığı aşırı hava olayları yer aldı. Ve durumun gittikçe kötüleşmesi bekleniyor. 2030 yılına dek yılda 560 veya günde 1,5 felaket olabilir.

Afetlerin Daha Maliyetli ve Ölümcül Hale Geldiği Tespit Edildi

İklim krizi, felaketlere önemli bir etkide bulunuyor. AP News, 2030 yılına dek 2001 yılına göre üç kat fazla sıcak hava dalgası ve %30 daha fazla kuraklık olacağını bildirdi. Bununla birlikte, iklim kaynaklı bu olaylar, Ukrayna’daki savaş veya Koronavirüs Pandemisi gibi diğer felaketlerle de etkileşime girerek artan nüfus üzerinde ek baskı oluşturabilir.

Raporda ayrıca afetlerin daha maliyetli ve ölümcül hale geldiği tespit edildi. 1990’da yılda toplam 70 milyar dolara mal olurken, bugün enflasyona göre ayarlandıktan sonra 170 milyar doların üzerine çıkan bir rakam söz konusu. Daha iyi uyarılar ve planlamalar sayesinde ölümler yıllardır azalırken, son beş yılda önceki beş yıla göre önemli ölçüde arttı.

Rapor yazarları, artan etkinin bir nedeninin de daha önce yaşanmayan yerlerde afetlerin meydana gelmesi olduğunu söyledi. Basın açıklamasına göre, afetler gelişmekte olan ülkeleri ve bu ülkelerde yaşayan daha yoksul insanları orantısız bir şekilde etkiliyor. Bu ülkeler, afetler nedeniyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sının (GSYH) yılda yaklaşık %1’ini kaybederken gelişmiş ülkelerde bu oran %0,1 ila 0,3 oluyor. Her yıl GSYH’sinin ortalama %1,6’sını kaybeden Asya-Pasifik bölgesi, bundan en çok etkilenen bölge konumunda.

“İyimserlik, Küçümseme ve Yenilmezlik Algısı”

Raporda, sorunun bir kısmının “iyimserlik, küçümseme ve yenilmezlik algısı” olduğu ve bunun da politikacıların riski yetersiz değerlendirmelerine yol açtığı belirtildi.

Afet Riskini Azaltma Genel Sekreteri Özel Temsilcisi ve UNDRR Başkanı Mami Mizutori basın açıklamasında, “Ancak ülkeler risklerini anlamak ve azaltmak için zaman ve kaynaklara yatırım yaparlarsa afetler önlenebilir. Riskleri kasten görmezden gelerek karar verme sürecine dahil olmakta başarısız olan dünya, kendi yıkımını etkin bir şekilde getiriyor. Hükümetten kalkınmaya ve finansal hizmetlere kadar kritik sektörler, afet riskini nasıl algıladıklarını ve ele aldıklarını acilen yeniden düşünmeli” dedi.

1980’den Bu Yana Afet Kayıplarının Yalnızca %40’ı Gerçekten Sigortalanmış

Örneğin, AP News’in bildirdiğine göre, afet harcamalarının yaklaşık %90’ı şu anda acil yardıma giderken yalnızca %6’sı yeniden yapılanmaya ve %4’ü ise önlemeye gidiyor.

Sigorta ise başka bir faktör. Reuters’ın bildirdiğine göre, 1980’den bu yana afet kayıplarının yalnızca %40’ı gerçekten sigortalanmış durumda.

Koordinatör yazar Jenty Kirsch-Wood, Reuters’a verdiği demeçte, “Finansal sistemin gerçekten bu eğrinin önüne geçmesi gerekiyor, aksi takdirde kararlarımıza göre bedelini ödeyemeyeceğimiz çok fazla risk oluşuyor” dedi.

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.

EkoIQ Editör