Dünya ekonomisinin yeni bir sistem arayışında olduğu apaçık ortada. Avrupa Birliği’nin global rekabette geride kalmasıyla tetiklenen süreçte Brexit’in önemli bir sinyal olduğunu değerlendirmek gerekiyor. Ancak bu sadece bizim yakın olduğumuz coğrafyanın verdiği bir sinyal. Dünyadaki çeşitli merkezlerde de benzer mesajlar ortaya çıkıyor. ABD’nin politikalarının sonucunda Donald Trump’ın seçilmesi de bir sonuç olarak değerlendirilmeli. Aynı şekilde Güney Kore’deki siyasi istikrarsızlık, Çin ve Japonya’daki ekonomik durgunluk, petrol kaynaklı Suudi Arabistan ve etki alanı mücadelesi, Rusya’nın Ortadoğu müdahilliği gibi farklı sinyalleri bu resmin içerisinde değerlendirmek gerekir.
Bunları sonuç hanesine yazacak olursak, sebepleri de düşünmekte fayda var. En temel sebep, serbest piyasa ekonomisinin teknolojik gelişmeler ile birlikte boyutunun ölçülememesi. Bu durum da öngörülemezliği artırıyor. Dünyadaki doğal kaynakların da hızla tüketilmesine yol açan endüstriyel yakınsaklık, ortaya mega şirketler çıkarttı. Bu şirketlerin boyutları algıları zorlar hale geldi.
Çokulusluluktan Çok Paydaşlılığa
Tüketici kısmına geldiğimizde ise, artık tüketiciden çok bir taraftarlık, paydaşlık ilişkisinden söz etmek gerekiyor. Bu çok önemli bir evrimleşme süreci. Şöyle ki, dünya son 60 yıl içerisinde önce “Milli Şampiyon” denen ve kuruldukları ülkeyle anılan şirketleri gördü. Daha sonra ise sermaye hareketleriyle çokulusluluğu tanıdık. Mevcut durumda ise herkesin paydaşı olduğu düşünülen şirketler dünya ekonomisinde hakim duruma geldi. Sorun ise, bu perspektifte, milliyet kavramının işlevselliğini gün geçtikçe kaybetmesi. Ancak milletlerin etkilerinde, özgül ağırlıklarında bir değişiklik yaşanmadı. UBER’in kimi ülkede dahiyane, kimi ülkede ise emekçi düşmanı yaftasını alması bu sebeptendir. Örnekleri çoğaltabilirsiniz. Bu gidişat içerisinde hesaplanamaz hale gelen neydi peki? Yasaklandığı ülkelerde UBER kullanamamam ve serbest olduğu ülkelerde tepe tepe kullanmamın hangi global etik nosyon ile açıklanmaya çalışılmasındaki karmaşıklık mı?
Her ne kadar tüm insanlık tarihine teşmil edilebilecek olsa da son 60 yıl açısından değerlendirdiğimizde bu gelişmeler insanoğlunun doğal süreçteki gidişatı olarak kayda geçmelidir. Kimse bir yanlıştan söz etme hakkına sahip değildir. Ancak ve ancak yasalara karşı gelebilirsiniz böyle bir sistemde. Bu da milli bir olgudur. Regülasyon sorunudur. Bu sorun önemli bir çekişme zemini peydahladı. Önce yasalar üzerinde etki yapma mücadelesi kızıştı; à-la-carte bir demokrasi anlayışı gelişti; daha sonra ise profesyonel siyaset kavramı ortaya çıkarak “toplum” ile siyasetçi arasındaki aksı daha da açtı. Baba-oğul veya karı-koca başkanlık gibi “system error”ler ortaya çıkmaya başladı. “ABD’nin bir devlet sistemi var, başkan kim olmuş, fark etmez” söylemi bu gidişatın sonucudur. Yani milli çıkarlara karar veren ve oy/vergi verenlerden farklı karar alıcılar mı var? Bir şey değişmeyecekse niye seçim var, niye başkan var? Bu kendi kendini çürüten varsayımı biz bir turnusol kağıdı olarak değerlendirip fikirlerimize manivela yapabiliriz. Son 15 yılda, bu aks açılma süreci dörtnala hızlandı ve dünyadaki gelir adaletsizliği boyut atladı. Bu süreçte, hayatları boyunca elektrik kullanma şansı olmayan 1 milyar insanın üzerine hayat maliyeti artan, sigortasız sokağa çıkamayan ve üç kuruşluk kahveye 33 kuruş vermek zorunda kalan kitleler eklendi. Bu gidişat ise kendine özgü liderlik profilleri ortaya çıkardı ve “millileşmeyi”, “kabuğuna çekilmeyi” bir güvenli liman olarak sunmaya başladı. Son derece doğal bir sonuç.
Peki, tüm bunlar yaşanırken kurumsal etik ve uyum kavramları zarar görür mü? Tam aksine. Hatta eksik kaldığımız tarafı ön plana çıkaracağı için merhem olacağı bile düşünülebilir. Eksik kaldığımız taraf ne idi? Sadece yasalara uymanın aklanmak için yeterli olduğu bir sistem… Bir gün gelecek GE veya Microsoft’un CEO’su da seçimle başa gelmek zorunda kalacak. Çünkü o şirketler herkesin. İşte o zaman, Volkswagen, Wells Fargo gibi mega ciroların yaptığı uyumsuzluklar ABD’de suç, Almanya’da serbest olamayacak ve daha ağır müeyyidelerle karşılaşılacak.
Mevcut durumda ise, yukarıda özetlediğim sistem içerisinde hata yapılmaması mucize bence…