Krizler ve eşitsizlikler dünyasında yaşadığımızı söyleyen Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç; ekonomik kriz, iklim krizi, toplumsal eşitsizlikler, kırılganlıklar, kutuplaşmalar, savaş ve iklim kaynaklı zorunlu göçlerin gıdanın geleceğini tehlikeye attığını belirtti. Gıda üretme ve tüketme şeklimizin dünyadaki seragazı emisyonlarının %30’una neden olduğunu ve dünyadaki tatlı suyun %70’inden fazlasını kullandığını anımsatan Sevinç, bu yönüyle 21-22 Kasım tarihlerinde, İstanbul’da gerçekleşecek olan Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’nin önemine de işaret etti.
Elif YAŞAR ÖZYÜREK
Öncelikle Sürdürülebilirlik Akademisi’nin iş dünyasında daha iyi bir geleceği şekillendirme yolunda, değişime ve dönüşüme katkılarını kısaca anlatır mısınız? Katkılarınız bağlamında Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’ni nasıl konumlandırıyorsunuz?
Sürdürülebilirlik Akademisi, 15 yıldır sürdürülebilir iş modellerinin yaygınlaştırılması hedefi ile çalışıyor. Çalışmalarımız kurum iş yapış ve yönetim modellerindeki dönüşüm evrelerini de dikkate aldığımızda öğrenme, networking/paylaşım ve motivasyon şeklinde üç ana eksende planlandı. Öğrenme bölümünde sürdürülebilirlik dönüşümü ile ilgili tüm alanlarda yönetişim, çevresel ve sosyal konularda eğitimler veriliyor. Networking/paylaşım başlığı altında sürdürülebilir iş modelleri ile ilgili iyi örnekler, güncel bilgilerin paylaşıldığı konferansların yanı sıra toplantılar ve webinar’lar sayılabilir. Motivasyon kısmı ise ödüller ve belgelendirilmeleri kapsıyor. Özellikle belgelendirmeler bölümünde söylemden eyleme geçme aşamasında olduğumuz bu dönemde bağımsız denetim şirketleri ile oluşturulan “GreenCheck”, “İş’te Eşit Kadın” belgeleri ile eylemlerin yaygınlaşması hedefleniyor.
Sürdürülebilir Gıda Zirvesi, yaşam için en hayati sektör olan gıda sektörünün başta iklim krizi olmak üzere etkilendiği riskleri düşündüğümüzde önemi her geçen gün artan bir buluşma. Ve artık, söylemin mutlaka eyleme dönmesinin kaçınılmaz olduğu gerçeği ile gıda sektörü ve paydaşlarını buluşturarak yol haritalarının, yapılan iyi uygulamaların paylaşıldığı bir zirve.
İlki 2015 yılında düzenlenen ve bu yıl, 21-22 Kasım tarihlerinde, İstanbul’da gerçekleşecek olan Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’nin dününü ve bugününü özetleyerek ilerleyen yıllardaki hedeflerinizi öğrenebilir miyiz?
Sürdürülebilir Gıda Zirvesi, ilk yılından itibaren sektörün tüm paydaşlarını buluşturmayı hedefliyor. Buluşmanın hiç değişmeyen ortak noktasının sürdürülebilir gıda sistemlerinin ve iş modellerinin yaygınlaşmasını hızlandırmak olduğunu söyleyebilirim. İlk yıllarda bilgilendirme ağırlıklı olan zirve, Türkiye gıda sektöründe artan iyi uygulamalar ile birlikte iyi örnek paylaşımlarının da arttığı bir şekle dönüştü. Diğer tarafta ise gerek dünyada gerek ise Türkiye’de artan regülasyonlar, AB Yeşil Mutabakatı, sürdürülebilirlik raporlaması, ESG, karbon taahhütleri gibi konulardaki yenilikler hedeflerin her geçen yıl genişlemesini sağlıyor.
Gelecek yıllardaki hedefler ise sürdürülebilir gıda dönüşümü alanında önemli yolları, sayıları çok artan iyi uygulamaları paylaşmak olacak.
Bu yılki zirvede hangi konular öne çıkacak? İş dünyası ve özelinde, gıda sektörü neden bu zirvede bulunmalı?
Sizin de belirttiğiniz gibi bu yıl 21-22 Kasım’da gerçekleşecek olan Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’nin ilk günü Swissotel’de, ikinci günü ise online yapılacak. Zirvede bu yıl dokuz ana konu ekseninde oturumlar gerçekleşecek. Bu ana konular tüm gıda dönüşümünü de kapsıyor.
Rejeneratif tarım, geleneksel tarımın bir evrimi olan çiftçiliği daha üretken ve kârlı hale getirirken toprağı, biyolojik çeşitliliği, iklim dayanıklılığını ve su kaynaklarını koruyan ve iyileştiren bir sistem. Diğer ana konu iklim değişikliği ve işin geleceği, üçüncü ana konu ise döngüsel ekonomi. Doğrusal modeller yerine; gıda kaybı ve israfının önüne geçen, atığın yeniden kaynağa dönüştürülerek kullanımını kapsayan döngüsel ekonomi için gerekli olan yeni modelleri konuşacağız.
Bir diğer önemli ana başlık inovasyon ve yapay zeka. Tedarik zinciri dönüşümü ve elbette ki gıda ekonomisi ve finansman diğer ana başlık. Gıda sistemlerinin gizli sosyal, ekonomik ve çevresel maliyetinin 12 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Böyle bir büyüklükte hem yaşanan sorunların ölçeği hem de daha adil, verimli gıda sistemlerinin potansiyel fırsat getirileri de çok büyük. Bu değişimi sağlamada finans sektörünün kritik rolü, sürdürülebilir finans alanındaki son yenilikler, sürdürülebilir kalkınma için finansın nasıl katalizör olabileceği, finansal desteğin daha dayanıklı gıda sistemlerini nasıl teşvik edebileceği konuşulacak. Diğer ana konuları da sorumlu tüketim ve perakende, beslenmede değişim ve deneyim ve Horeca dönüşümü olarak sayabiliriz.
Son olarak günümüzün zorlu şartlarında gıdamızın geleceğini nasıl sağlayacağız?
Gerçekten şartlar çok zorlu. Krizler ve eşitsizlikler dünyasında yaşıyoruz. Ekonomik kriz, iklim krizi, toplumsal eşitsizlikler, kırılganlıklar, kutuplaşmalar, savaş ve iklim kaynaklı zorunlu göçler yaşamımız için gerekli olan gıdanın da geleceğini tehlike altına alıyor. Mevcut durum içinde bu konular ile ilgili farkındalığın artması gerekiyor. Yalnızca bugünü kurtarma anlayışının, aslında en kısa geleceği dahi risk altına aldığını çok iyi anlamalıyız.
Farkında olduktan sonra eylemleri planlamak ve en önemlisi de uygulamak gerekiyor. Gıda sistemleri yani tarladan sofraya kadar olan süreçlerde sürdürülebilirlik riskleri eksenli dönüşüm kaçınılmaz. Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 10 milyara ulaşması beklenirken, gıda güvenliği ve çevresel etkiyle ilgili sorunların daha da artması muhtemel.
Gıda üretme ve tüketme şeklimiz dünyadaki seragazı emisyonlarının %30’una neden oluyor, dünyadaki tatlı suyun %70’inden fazlasını kullanıyor. Yanı sıra tropikal bölgelerdeki ormansızlaşmanın ve yaşam alanı kaybının %80’inden de sorumlu. Bu durumda eğer gıda üretmenin ve tüketmenin yeni ve sürdürülebilir yollarını hızla bulamazsak, bu sorunlar sadece birkaç on yıl içinde daha da kötüleşecek.
Basitçe ifade etmek gerekirse, açlığı ortadan kaldırmak ve dünyayı sürdürülebilir bir şekilde beslemek için üreticilerin, gezegeni küresel ısınma için belirlenen 1,5 derecelik sınıra taşımadan daha fazla gıda üretmeleri gerekiyor. Çevresel ve sosyal riskleri dikkate aldığımızda gıda sanayisi ve tüm paydaşları için sürdürülebilirlik eksenli dönüşüm planları en öncelikli konulardan biri olarak görülüyor. Kısaca gıdanın geleceği için tüm paydaşlar sürdürülebilir gıda sistemleri yol haritaları etrafında buluşmalı.