Yazı: Ayşe Bilge Dicleli
Fotoğraf: Özgür Güvenç
Çağlayan Meydanında, inşaatı devam eden yeni adliye binasının tam karşısındaki leylak renkli binalar hiç dikkatinizi çekti mi? İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi, bu binalarda ikamet ediyor. Yağmurlu bir İstanbul gününde merkezin geri dönüşüm konusundaki çalışmalarına tanıklık etmek üzere içeri giriyorum. Merkezin danışmanı Emine Çınar Akalın’ın hoşgeldin karşılaması yağmurun yol açtığı hoşnutsuzluğumu gideriveriyor. Emine Hanım, geri dönüşüm atölyesi hakkında kısaca bilgi veriyor; anlattıklarını gözlerimle görmem için o merak ettiğim mekâna, geri dönüşüm atölyesine yöneliyoruz. Kapıda bizi atölyenin neredeyse her şeyi olan Nurten Mamo karşılıyor. Işıklar yanınca şaşırıp kalıyorum. Etrafta gördüğüm nesnelerin geri dönüşümle herhangi bir ilgisi olabilir mi? Yoksa burası bir antikacı dükkânı mı? Nurten Hanım’la sohbetimiz böyle başlıyor.
“Burada Geri Dönüşüm Yapıyoruz”
Burada gördüğünüz her şey atılan, kullanılmayan nesnelerden yapılmış süs eşyalarıdır. Mesela bu, meyve kasasından yapılmış bir sehpa. Onun yanındaki tencereden yapılmış bir sehpa. Diğer yandaki ise deterjan kutularından. Tabii atık kumaşlar ve benzeri malzemelerle özel bir tasarım haline getiriyoruz. Şu oturma grubu gaz bidonlarından yapılmıştır. Buradaki boy aynası da ütü masasından tasarlanmış bulunuyor. Makyaj aynalarımız var; örneğin şuradaki tost makinesi ve tavadan yapılmadır. Yan taraftaki makyaj aynası ise, gazoz kapakları ve tavadan. Şu anda fazla bir şey kalmadı. Ramazan ayı boyunca Feshanede’ydik. Yüzlerce model vardı. Orada sattık. Bunlar kalan örnek modeller. Bir de enstrümanlarımız var. Eski bir sandalye kenarı veya sopanın yardı mıyla şekillendiriyoruz. Antika gibi duruyorlar. Buradaki ürünlerin bir ikincisi yoktur. Hepsi farklı farklıdır. Bu görmüş olduğunuz kek kalıbından, şu ise eski CD’lerden yapılmış bir keman. 280 tane gazoz kapağından yapılma bir keman da vardı… Genelde evlerde kullanılacak eşyalar tasarlıyoruz. Sehpalar, oturma grupları, abajurlar. Bakın, burada bir abajurumuz var. Bayan çoraplarından yapılmış bir abajur bu. İçinde eski CD’ler var, CD’leri destek olarak kullanıyoruz. Mesela bunlar klasör ürünleri. Burada klasörden yapılma bir çantamız var. Bu da gene klasörden yapılma bir abiye çantamız. Burada hayal gücüne sınır yok! Şu da poşetlerden yapılma bir aynamız.
“Hammaddeler Bağış Geliyor”
Bol miktarda bağış geliyor. Bir metre danteli bile atmıyorum. Kumaş, kurdele, ne bulursam, depoda bekletiyorum. Zaman içerisinde onların bize bir faydası oluyor. Giysiler geliyor, ev eşyaları geliyor. Bir parça dantel olabilir, bakın burada boncuklar var. Burada bir püskül var, iplikler… Her şey işe yarıyor. Her şeyi değerlendiriyoruz. Merkezimizde ayıklama yapılıyor. Başka ayıklama merkezlerini de geziyorum. Çünkü bu mekânları dolaşırken gördüğüm bir nesne aklıma bir şey getiriyor. Örneğin bir ara bol miktarda yoğurt kovası geldi. Genelde yoğurt kovalarından saksı yapılır. Ama bu gördüğünüz tabure, üç adet yoğurt kovasından yapıldı. Tabii ki destekler yapıyoruz. Bunun içinde iskelet var. Bu tabure 150 kiloya kadar tartabiliyor. Bu çok özel bir ürün olduğu için bütün sergileri dolaştı. O kadar kişi üzerine oturdu, hiçbir şey olmadı. Burada görmüş olduğunuz her şey çok sağlamdır. Ramazanda Feshane’de sergi açıyoruz. Burada da uygulama yapıyoruz. Zaman zaman kermeslerimiz oluyor. Tabii, buraya gelip satın almak da mümkün. Hediye almak isteyenlere kapımız açık.
Nasıl Başladık?
Bir kermesimiz olmuştu, kermesten sonra bir hayli malzeme eksikliğimiz vardı. Malzemelerin bittiği noktada başladım. Ne yapabilirim, nasıl yapabilirim derken bahçede dolaşıyordum. Hurdaya ayrılmış tavalar vardı, bundan bir saat yapayım dedim. Sonra baktım ki malzemeden çok şey yokmuş. Çorap söküğü gibi geldi arkası. Bütün bunları görenler, “Çok masraf yapıyorsunuz, ne gereği var?” diyor. Burada gördüğünüz her şey geri dönüşüm. Tabii el emeği var. Doğru. Ama boyaları bile satın almıyoruz; elimizde ne varsa, onu kullanıyoruz.
“Geridönüşümü Yaşarken Öğrendim”
Üç buçuk yıl el sanatları öğretmenliği yaptım. Bir temelim var, ama geridönüşümü hiçbir yerde öğrenmedim, tamamen deneyimlerle ve yaşarken öğrendim. İlk başladığımızda bu kadar çok ürünümüz yoktu. Kapların etrafına kahve çekirdekleri yapıştırarak başlamıştık. Sonra her şey değerlendirilmeye başlandı. Gördüğünüz şu bastonlardan sehpayı arkadaşlarla iddiaya girerek yaptım. “Bastondan da bir şey olur mu” demişlerdi. Ben de, “Evet yapacağım, sehpa yapacağım” dedim. Saat 12:00’de sehpa hazırdı.
Kadın KoordinasyonMerkezi Başkanı Özleyiş Topbaş:
“Kadınlarımız Burada Neler Yapabileceklerini Görüyorlar”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi’nin geri dönüşüm konusundaki faaliyetleri bu özel atölyeyle sınırlı değil. Merkezin Başkanı Özleyiş Topbaş geri dönüşümün yapıldığı bir başka atölyeyi, dikiş atölyesini de görmemi istiyor. Birlikte dikiş atölyesine giderken Gelinlik Odasına uğruyoruz. Burası bir gelinlik dükkânı gibi; dört bir yanda bembeyaz gelinlikler asılı. Gelinliklerin hikayesini Özleyiş Topbaş’dan dinleyelim: “İhtiyaç sahipleri merkeze başvurur, üzerlerine uyan gelinliği seçer, giydikten sonra geri getirirler. Gelinlikler her seferinde temizlenir ve tekrar kullanıma hazır hale getirilir. Duvardaki büyük bir çerçevenin içinde bu gelinlikleri giyenlerin fotoğraflarını görebilirsiniz.” Birlikte, gülümseyen gelin ve damat fotoğraflarına bakıyoruz. Gelinlikler genellikle bir kere giyilir. Yıllarca dolaplarda durup çürüyeceklerine neden tekrar işe yaramasınlar? Bu merkez gelinlik bağışlamak için en uygun yerlerden biri. Özleyiş Hanım’a Kadın Koordinasyon Merkezi’nin nasıl kurulduğunu, kendisinin ne zamandan beri merkezin başında bulunduğunu soruyorum. “Ben bu merkezle, eşim Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra tanıştım” diye söze başlıyor Özleyiş Hanım: “Burası 1999’daki deprem döneminde kurulmuş. Gönüllülerin büyük katkısıyla başlayan çalışmalar zamanla gelişmiş. Merkezimiz, kadınla ilgili pek çok soruna çözüm üretmeyi amaçlı yor ve artık resmi bir kimliğe sahip. Kadın Koordinasyon Merkezi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal birimlerinden biri.” Geri dönüşüm atölyesinin bulunduğu binadan çıkıp yan binaya geçiyoruz.
Bu arada Özleyiş Hanım heyecanla anlatmaya devam ediyor: “İlk başta böyle bir atölye (geri dönüşüm) yoktu tabii; bu atölyeyi biz kurduk. Yapılan bu çalışmaların çok önemli olduğunu düşündüğüm için elimden gelen desteği verdim. Başladığımızdan bu yana çok büyük bir yol katettik. Örneğin şimdi göreceğiniz dikiş atölyesini kurduk. Burada da devamlı üretiyoruz. Ürünlerin büyük bir bölümü ihtiyacı olan ailelere ulaştırılıyor. Ayrıca kermesler için de üretim gerçekleştiriliyor. Buradan elde ettiğimiz gelirlerle farklı sosyal projeleri hayata geçiriyoruz.” Sonunda, gelen bağışların elden geçirildiği ve işlevlerine göre ayrıştırıldığı bölüme geliyoruz.
Koli yığınlarını görünce, bağışların merkeze nasıl ulaştığını merak ediyorum. Bağış sahipleri kendileri mi getiriyorlar, yoksa Merkez tarafından toplama söz konusu mu? “Kendiniz de getirebilirsiniz” diyor Özleyiş Hanım: “Ama Merkezimizi ararsanız, seyyar araçlarımız gelip evinizden de alabilir. Sıfır ya da ikinci el, her türlü bağış alınıyor. Kılık kıyafet, mutfak eşyaları, aklınıza gelebilecek her şey. Bunların hepsi değerlendiriliyor.” Şimdi girdiğimiz mekân bir mefruşat mağazasını andırıyor. Havlular, yolluklar, çarşaflar, perdeler… Özleyiş Hanım açıklamalara devam ediyor: “Örneğin çarşaf bölümleri kullanılmaz hale gelmiş kanaviçeli takımlar geliyor. Kanaviçelerini çıkarıyoruz; bunları havlu, yastık ve çarşaf kenarlarına monte ediyor ve kermeslerimizde satışa çıkarıyoruz. Ya da ikinci eller geldiğinde elden geçiriliyor, yıkanması gerekenler yıkanıyor, ütüleniyor, paketleniyor ve yepyeni hale getiriliyor.” Dikiş atölyesinin ütü ve paketleme bölümlerinin ardından Özleyiş Hanım bir başka odanın önünde duruyor. Burası çocuk eşyalarına ayrılmış. Havalar soğuduğu için yeni gelmiş kışlıklar çoktan yeni sahiplerine ulaştırılmış. Dağıtıma hazır montlar, oyuncaklar ve giysiler de yeni sahiplerini bekliyor. Özleyiş Hanım ve ekibine teşekkür ederek merkezden ayrılıyorum. Kulaklarımda dünyaca ünlü bir çevreci olan Hintli bir kadının, Dr. Vandana Shiva’nın sözleri çınlıyor: “Çöp, her şeyi atmaya alışmış toplumların atığıdır. Oysa çevre bilincine sahip toplumların Oysa çevre bilincine sahip toplumların hiç bir zaman çöpü olamaz.”