Özel Sektör

Cansen Başaran-Symes*: “Tüm Şirketler, Hangi Tarafta Olduklarını Seçmek Zorundalar”

2013 Değerlendirmesi – 2014 Beklentileri
Bu sene Varşova’da gerçekleştirilen 19. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nın (COP 19) Filipinler’de yaşanan tayfunun gölgesinde başlaması herkese iklim değişikliğinin ulaştığı boyutları bir kez daha hatırlattı. Konferansta Avusturalya hükümetinin 2020 yılı salım azaltma hedefini %25’ten %5’e çekerek iklim değişikliğine daha fazla bütçe ayırmayacağını açıklaması eleştirilirken, Japonya’nın 2020 yılı için salım azaltma hedefini %3,8 olarak revize etmesi hayal kırıklığına yol açtı. Öte yandan, karbon salımının büyük kısmına yol açan Çin ve ABD’nin salım azaltma hedeflerini yüksek tutması, yenilenebilir enerjiye yatırım planlarını açıklaması ve ABD’nin emisyon artışıyla mücadelede ve biyoçeşitliliğin korunmasında gelişmekte olan ülkelere destek sağlayacağını duyurması bu yılki dikkat çeken olumlu gelişmeler arasında yer aldı.
Tüm bu gelişmeler sırasında Türkiye, Germanwatch’un her sene yayımladığı İklim Değişikliği Performans Endeksi’nde 58 ülke içinde 50. sırada yer alarak, maalesef “en kötü ülkeler” kategorisine girdi. Karbon salımı halen sanayileşmiş ve diğer gelişmekte olan ülkelerin gerisinde olan Türkiye’nin gerekli önlemleri almadığı takdirde 2030 yılında karbon salımının bugünkü seviyesinin üç katına çıkacağı tahmin ediliyor. Bu sene İklim Değişikliği 5. Bildirimi’ni yayımlayan Türkiye’nin özellikle enerji verimliliği, su kullanımı, ormanlık alanların korunması ile stratejik sektörlerde ve etkin bir çevre yönetimi gibi konularda öncelikli olarak adım atması gerekiyor.
2013 yılında hükümetler ve uluslararası toplum sürdürülebilirlik konusunda yeterli adımları atmadığı için eleştirilirken, özel sektörün sürdürülebilirliğe ilişkin müzakerelere daha çok dahil olma çabası, iş dünyasının gündemindeki değişimi göstermesi açısından oldukça önemliydi. 2013’te iş dünyasındaki gelişmelere baktığımızda teknolojinin, sürdürülebilirlik stratejilerinin bir parçası haline geldiğini, şirketlerin özellikle operasyonlarda verimliliği sağlama, enerji ve su kullanımını azaltma gibi alanlarda inovatif çözümlerle rekabet ettiklerini görüyoruz. Bu durum şirketleri, sadece yeni ürün veya hizmet ile değil sürdürülebilirlik alanında da yarışacakları bir dönemin beklediğinin habercisi…
2013 yılının bir başka olumlu gelişmesi ise dünya genelinde şirketlerin sürdürülebilirlik raporlaması standartlarının gelişmesi ve raporlama kalitesinin artması oldu. Global Compact Türkiye Yerel Ağı’nın üye sayısının 2013 yılında 265’e ulaşması ve ülkemizde sürdürülebilirlik raporlamasının hem niceliğinin hem niteliğinin genel olarak artması da, Türk iş dünyası gündeminin dünyaya paralel ilerlediğini gösteriyor. Bu sene uluslararası platformlarda oldukça tartışılan entegre raporlama konusunun, Türkiye’de sürdürülebilirlik endeksinin hayata geçeceği 2014’te gündemimizde daha çok yer alması kaçınılmaz.
Kısaca özetlersek 2013 yılı, hükümetler ve uluslararası örgütlerce sürdürülebilir bir gelecek için ortak irade ve aksiyon çabalarının devam ettiği, iş dünyasında ise sürdürülebilirlik konusunda çizgilerin daha da netleştiği bir yıl oldu denebilir. Yakın gelecekte tüm şirketler çizginin ya bir tarafında ya da diğer tarafında yerlerini seçecekler. Sürdürülebilirlikten yana seçimini yapmayan şirketleri ise alışılagelmiş iş yapış biçimleriyle bu yarışta tutunmanın daha da zor olacağı bir yıl bekliyor.

* TÜSİAD Kurulu Üyesi ve Şirket İşleri Komisyonu Başkanı

About Post Author