CDP’nin 2022 yılı İklim Değişikliği ve Su Programı Türkiye sonuçlarına göre, 2022 yılında, CDP’nin üç temel programı olan iklim değişikliği, su güvenliği ve ormansızlaşma kapsamında çevresel verilerini açıklayan şirketlerin oranında %21’lik bir artış görüldü.
Türkiye çalışmalarını Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun üstlendiği çevre raporlama platformu olan CDP’nin 2022 iklim Değişikliği ve Su Programı Türkiye sonuçları ve lider şirketler, “CDP Türkiye 13. İklim Değişikliği Konferansı ve Ödül Töreni” ile açıklandı. CDP’nin üç ana programı olan; iklim değişikliği, su güvenliği ve ormansızlaşma verilerini açıklayan şirketlerin oranında %21’lik artış yaşanması şeffaflığın gelişeceğine dair ışık verdi.
CDP aracılığı ile yapılan raporlamalara göre 2022 yılında Türkiye’de şirketler tarafından ölçülen riskerin toplam finansal etkisi yaklaşık 24 milyar dolar oldu. Bu risklere karşı önlem almanın maliyeti ise 2.6 milyar dolar olarak hesaplandı. Açıklanan sonuçlarda Türkiye’de raporlama yapan şirketlerin %95’i iklimle ilgili riskleri tanımladı. İşletmeler de bu risklerin büyük bir finansal veya stratejik etki potansiyeline sahip olduğunu vurguladı. Ancak şiketlerin %96’sı iklim kaynaklı potansiyel fırsatları belirlemiş olsa da, tanımlanan toplam risk miktarı 576 iken, raporlanan fırsatların miktarı 208’de kaldı. Bunun yanısıra Türkiye’de şirketler tarafından en fazla raporlanan risk faktörü ise karbon fiyatlandırma mekanizmları oldu.
Raporlamalar Gelişiyor
Bu sene gerçekleştirilen CDP konferansının teması “İklim Değişikliği Raporlamasının Evrimi: Gönüllü Raporlamadan Zorunlu Raporlamaya Doğru” oldu. Şirketlerin gönüllü raporlama yapabilmesi için bir platform sunan CDP, zorunlu raporlama konusunda da şirketlere destek olmaya devam edeceğini gösterdi.
Konferansın açılış konuşmasını CDP’nin Türkiye’deki faaliyetlerinde ana sponsor olan Garanti BBVA’dan Genel Müdür Yardımcısı Işıl Akdemir Evlioğlu yaptı. CDP Türkiye’nin her sene büyüyen etki alanına değinen Evlioğlu, “Garanti BBVA olarak 2009 yılından bu yana CDP İklim Değişikliği, 2015 yılından beri de CDP Su Programı’na şeffaf şekilde raporlama yapıyoruz” dedi. 6 Şubat Depremlerine de değinen konuşmacı, depremde önceliklerimizin yeniden belli olduğunu ifade ederken, deprem bölgesine yapılan yatırımlarda şeffaf raporlamanın hayati olduğunun da altını çizdi.
Türkiye’den Global A listesine girme başarısı gösteren şirket sayısı bu yıl şimdiye kadarki en yüksek düzeye ulaştı. Tüm dünyada, İklim Değişikliği Programı kapsamında A notunu alan 297 Global A şirketinin 4’ü, Su Güvenliği Programı kapsamında ise 107 Global A şirketinin 6’sı Türkiye’den. Aydem Yenilenebilir Enerji, Arçelik, Brisa, Carrefoursa, Garanti BBVA, Kordsa, Mavi Giyim, Tekfen, T. Halk Bankası olmak üzere Türkiye’den toplam dokuz şirket Global A listesine girdi. Aydem Yenilenebilir Enerji, hem Su Güvenliği hem de İklim Değişikliği Programı kapsamında A listesinde yer aldı. Türkiye’den 21 şirket İklim Değişikliği ve Su Güvenliği programlarından A- notunu alarak Türkiye Lideri kategorisinde yer aldı. Bu yıl ilk kez 18 şirket de CDP Tedarikçi İlişkileri Derecelendirmesi (SER) kategorisinde A notunu alarak SER liderleri arasında yer aldı.
CDP İklim Değişikliği Programı-Türkiye Ana Bulguları 2022 sonuçları şöyle:
- İklim Risklerinin Bedeli, Bu Risklere Karşı Aksiyona Geçmek için Gereken Maliyetin Dokuz Katı.
Türkiye’de CDP aracılığı ile yapılan raporlamalar gösteriyor ki iklim risklerinin potansiyel finansal etkisi, bu risklere müdahale etmek için gereken maliyetten çok daha fazla. 2022 yılında Türkiye’de, şirketler tarafından belirlenen risklerin toplam finansal etkisi 24 milyar dolar düzeyindeyken şirketler bu risklere karşı tedbir almak için 2,6 milyar dolar gerektiğini raporladı.
- Potansiyel Riskler, Potansiyel Fırsatların Üç Katı Düzeyinde.
Türkiye’de raporlama yapan şirketlerin %95’i iklimle ilgili riskleri tanımlarken bu risklerin işletmelerinin üzerinde önemli bir finansal veya stratejik etki potansiyeli olduğunu belirtiyor. Raporlama yapan şirketler, iklim kaynaklı riskler kadar potansiyel fırsatların da farkında: Şirketlerin %96’sı iklim kaynaklı potansiyel fırsatları belirlerken iklimle ilgili tanımlanan toplam risk miktarı (576), raporlanan fırsatların (208) neredeyse üç katı.
- Karbon Fiyatlandırma Mekanizmaları, Türkiye’de Şirketler Tarafından En Fazla Raporlanan Risk Faktörü.
Hükümetler ve düzenleyici kuruluşlar iklim değişikliği sorunlarını ele alıp düşük karbonlu ekonomiye geçişi teşvik ettikçe karbon fiyatlandırma mekanizmaları küresel olarak yaygınlaşıyor. Raporlama yapan şirketlerin yarıdan fazlası (%54), önümüzdeki üç yıl içerisinde karbon fiyatlandırma sistemleri tarafından regüle edileceklerini belirtirken şirketlerin %4’ü halihazırda AB Emisyon Ticaret Sistemi’ne (EU ETS) dahil.
- Türkiye’de 2030 Yılı ve Sonrasını Kapsayan, Daha Uzun Vadeli Hedefler Belirleyen Şirketlerin Sayısı Her Yıl Artıyor.
Bu durum, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak ve küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırmak adına büyük önem taşıyor. Ülkemizde belirlenen hedefler, kapsadıkları zaman dilimi açısından gittikçe daha azimli hale geliyor. 2030 yılı ve sonrası için mutlak emisyon azaltım hedefi koyan şirket yüzdesi son iki yıl içerisinde neredeyse dört kat arttı. Bu değişim, Türkiye’de daha çok şirketin iklim değişikliği ile mücadelenin aciliyetini kavradığını ve bu amaçla daha azimli hedefler koyduklarını gösteriyor.
- Türkiye’de Daha Çok Şirket Yenilenebilir Enerjiye Yöneliyor.
İki yıl önceye kıyasla, yenilenebilir enerji hedefi koyan şirket sayısı iki katına çıkmış durumda.
2022 yılında raporlama yapan şirketlerin %41’inin yenilenebilir enerji hedefi bulunuyor. Şirketlerin %38’i yenilenebilir enerji tüketim hedefi koyarken %14’ünün yenilenebilir enerji üretim hedefi var. Bu oranlar 2020 yılına göre neredeyse iki kat arttı.
- Türkiye’de Emisyon Azaltım Hedeflerini Paris Anlaşması ile Uyumlu Olacak Şekilde Belirleyen Şirket Sayısında Önemli Oranda Artış Var.
2022 senesinde, Türkiye’de 29 şirket Bilim Temelli Hedef (SBT) belirledi. Bunlardan sekizinin hedefleri Bilim Temelli Hedefler Girişimi (SBTi) tarafından onaylandı. Bu sayı 2020 senesinde sadece bir idi.
- Son Beş Sene İçerisinde İlk Defa, Emisyon Seviyelerinde Bir Önceki Yıla Oranla Artış Olduğunu Belirten Şirket Sayısı (%51), Azaltım Raporlayanlardan (%29) Daha Fazla.
Emisyon miktarlarında artış olduğunu belirten şirketlerin çoğu (%47), bu durumu üretim kapasitelerindeki artış ile ilişkilendiriyor.
- Halihazırda Dahili Karbon Fiyatlandırması Kullanan veya Önümüzdeki İki Yıl İçerisinde Kullanacağını Bildirten Toplam Şirket Sayısı 64.
Bu sayı bir önceki yıla kıyasla neredeyse yarı yarıya (%42) arttı. Bu durum, karbon fiyatlandırması ile ilgili regülasyonların yaygınlaşması ve paydaşlar ile müşterilerin, şirketlere iklimle ilgili riskleri yönetmeleri için uyguladıkları baskının artması ile paralellik gösteriyor. Raporlama yapan şirketlerin %34’ü dahili karbon fiyatlandırmasını şirket içindeki davranış biçimlerini değiştirmenin bir yolu olarak görürken, %33’ü sera gazı ile ilgili düzenlemeleri yönetmek için kullanıyor.
- Türkiye’de Şirketlerin Yarıdan Fazlasının, Şirket Aktivitelerini Paris Anlaşması Hedeflerine Uyumlu Olacak Şekilde Gerçekleştireceklerine Dair Halka Açık bir Taahhüdü veya Açıklaması Bulunuyor.
Şirketlerin yarısından fazlası (%52), politika yapıcılarla olan iletişimlerinin, Paris Anlaşması hedefleri ile uyumlu olduğunu raporladı. Bu durum, Türkiye’deki şirketlerin iklimle mücadele konusunda hükümetlerle ortak hareket etmenin öneminin farkında olduklarını gösteriyor. Şirketlerin politika yapıcılarla temasta olduğu en önemli konu ise emisyon ticaret sistemi.
CDP Su Güvenliği Programı – Türkiye Ana Bulguları 2002 sonuçları ise şu şekilde:
- Geçtiğimiz Beş Yıl İçerisinde, Türkiye’de CDP Aracılığı ile Kurumsal Su Raporlaması Yapan Şirket Sayısı %93 Arttı. Sadece 2022 Yılında ise %18’lik bir Artış Yaşandı.
Dünya ölçeğinde CDP Su Güvenliği Programı kapsamında raporlama yapan 3309 şirketin 52’si Türkiye’den. Ek olarak, bu yıl altı şirket, su yönetiminde dikkat çekici bir liderlik göstererek CDP Global Su Güvenliği A listesine girmeyi başardı.
- Türkiye’de Artık Daha Çok Şirket Su Stresi Altındaki veya Suyun Yok Olma Riski Olan Bölgelerdeki Su Kaynaklarına Bağımlı Halde.
2022’de raporlama yapan şirketlerin %71’i, toplam su çekimlerinin yarısından fazlasını su sıkıntısı altındaki bölgelerde gerçekleştirdi. Bu oran, bundan beş yıl önceye kıyasla %87’lik bir artış gösterdi. Bu durum, Türkiye’de artık daha fazla şirketin, su sıkıntısı çeken veya tamamen kuraklaşma riski altında bulunan bölgelerdeki su kaynaklarına bağımlı olduğunu gözler önüne seriyor.
- Türkiye’de Bazı Şirketler Dolaylı Olarak Su Kirliliğine ve Su Kaynaklarının Azalmasına Sebep Oluyor.
Yüksek oranda şirket (%59) su tahliyesini herhangi bir arıtma işlemi yapmadan üçüncü tarafların alanlarına yapıyor. Şirketlerin %12’si ise hiçbir arıtma işleminden geçmeyen suyunu doğal çevreye bırakıyor. Bu tabloya göre, Türkiye’de şirketlerin atık su deşarj yönetimini sorumlu bir şekilde yapmayı önceliklendirmesi ve gerekli teknoloji ve alt yapı çalışmalarına yatırım yaparak, faaliyetlerinin çevreye veya toplum sağlığına zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirmesi gerekli.
- Türkiye’deki Şirketlerin Suyla İlgili Maruz Kaldıkları Riskler Küresel Ortalamanın Çok Üstünde.
Küresel ortalama %8 iken, Türkiye’deki şirketlerin %27’si, su ile ilgili zarar verici etkilere maruz kaldığını raporluyor. Şirketlerin, 2022 senesinde başa çıkmak durumunda kaldığı su ile ilgili zarar verici durumların toplam finansal etkisi 25,3 milyon dolar olarak raporlandı.
- Fırsatların Toplam Potansiyel Getirisi, Potansiyel Risklerin Maliyetinden Dört Kat Daha Fazla.
Türkiye’de tanımlanan su risklerinin doğrudan operasyonlar üzerindeki potansiyel finansal etkisi 1,27 milyar dolar değerinde. Buna karşılık, fırsatların potansiyel finansal etkisi 5,21 milyar dolar olarak raporlandı. Su ile ilgili fırsatların potansiyel finansal getirisi, su risklerinin sebep olabileceği maliyetlerden dört kat daha fazla.
- Dahili Su Fiyatlandırması Uygulayan Şirket Sayısı Artacak.
2022 senesinde sadece sekiz şirket dahili su fiyatlandırması kullandı. Dünya geneline bakıldığında dahili su fiyatlandırması uygulayan şirketlerin oranı %14 ile Türkiye’den daha az. Buna karşın, önümüzdeki iki yıl içerisinde, Türkiye’den 39 şirketin dahili su fiyatlandırması uygulamasına geçeceğini bildirmesi bu uygulamanın şirketler nezdinde yaygınlaşacağını gösteriyor (Dahili su fiyatlandırması, suyun gerçek değerine odaklanan dahili bir fiyat belirleyerek şirketler riski daha iyi anlamayı ve yönetmeyi amaçlıyor).
- Türkiye’deki Şirketler, Dünyadaki Şirketlere Oranla, Su ile İlgili Konuları, Uzun Vadeli İş Stratejilerine Daha Fazla Entegre Ediyor.
Şirketlerin %90’ı su ile ilgili konuları uzun vadeli stratejik iş planlarına dahil etmeyi planlarken %92’sinin su ile ilgili uzun vadeli hedeflere ulaşmak için stratejileri bulunuyor. Küresel oran ise %46 ile Türkiye’dekinin neredeyse yarısına denk geliyor.
- Türkiye’de Daha Fazla Şirketin Faaliyet Gösterdiği Bölgenin Suyla İlgili Risklerini ve Zorluklarını Hesaba Katmak Adına Havzaya Özgü Hedefler Belirlemesi Gerekiyor.
2022 yılında şirketlerin %55’i su ile ilgili hedeflerinin yarısından fazlasını gerçekleştirmeyi başardı. Şirketlerin çoğu (%90) su yönetimini geliştirmek için şirket çapında hedefler belirlemiş olsa da yalnızca %12’sinin faaliyet gösterdikleri havzaya özgü hedefleri bulunuyor.