#ekoIQ İklim Çevre Deyince Akla Hâlâ Onun Adı Geliyor
İklim

Çevre Deyince Akla Hâlâ Onun Adı Geliyor

Türkiye’de çevre ve atık konularına dikkat çeken ilk isim olan Prof. Dr. Kriton Curi’yi, bundan 14 yıl önce 21 Ekim 1996 yılında kaybettik. Katı Atık Türk Milli Komitesinin de kurucusu ve onursal başkanı olan Curi’yi saygıyla anıyor; sözü mesai arkadaşları, dostları ve öğrencilerine bırakıyoruz…
Haberin hazırlanmasındaki katkılarından dolayı Prof. Dr. Günay Kocasoy’a sonsuz teşekkürler. Fotoğraflar Katad Vakfı arşivinden alınmıştır.

Gerçek Bir Bilim İnsanı Gibi Yaşadı
Adına çevre ödülleri dağıtılan Prof. Dr. Kriton Curi, 1945’de İstanbul’da doğdu. 1966 yılında Robert Kolej İnşaat Mühendisliği bölümünü bitiren Curi, 1974 yılında da İstanbul Teknik Üniversitesinden çevre mühendisliği konusunda doktor unvanını aldı. Aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünde öğretim üyesi olarak göreve başlayan Curi, 1980 yılında doçentliğe, 1988’de de çevre teknolojisi konusunda profesörlüğe yükseldi. 1993-96 yılları arasında B.Ü. Çevre Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü, 1981-82’de B.Ü. İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanlığı, 1980-82 ve 1993-96 yılları arasında B.Ü. Senato Üyeliği görevlerinde bulunan Prof. Dr. Kriton Curi, Katı Atık Türk Milli Komitesinin kuruculuğu ve başkanlığını da yaptı. İsmi Büyükada’da bir sokağa, Kozyatağında bir parka verilen, adına Büyükada’da bir Hatıra Ormanı kurulan bu büyük isim 21 Ekim 1996 tarihinde bir kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı.
Kendisiyle “Çöp Profesörü” diye dalga geçen o bilim adamını hiç unutmadım. Başka bölümlerden kolay geçilecek ders arayan sosyal bilimler öğrencileri olarak kendimizi çetrefil “çevre sorunlarının” göbeğinde buluvermiştik. Ama Allahtan karşımızda, ağzından bal damlayan, en ciddi ve teknik mevzuları fıkra tadında aktarabilen gerçek bir bilim adamı vardı. O adam Kriton Curi’ydi. 1995 yılında, konunun uzmanları dışında neredeyse herkesin çevre sorunlarından bihaber olduğu o dönemde, anfilere sığmayan genç zihinlere atığın ne olduğunu anlatmaya çalışıp duruyordu: “Atık, yanlış yerdeki değerli maddeden başka bir şey değildir.” Çok sonraları William McDonough gibi önemli bir araştırmacıdan “Beşikten Mezara” ilkesini okuduğumda, “ben bunu zaten biliyordum” diye düşünmemi, o öngörülü bilim insanı sağlamıştı. Bir sosyal bilim öğrencisi olmama karşın, konuya hem ilgi duymamı, hem de bir parça da olsa kavrayabilmemi sağlayan müstesna bir yeteneğe sahipti Curi. Kendi alanındaki bilimsel yeteneğini benim kavramam ve belirtmem yersiz olur ama iletişim yeteneği gerçekten kusursuzdu. Ayrıca öngörüleri de… “Vahşi depolama yapılan bu çöplükler patlayacak” sözü çok geçmeden gerçek oluyordu. Atık sorununun, başat sorunlarımızdan biri haline geleceği iddiasının bugün kanıtlanmaya bile ihtiyacı yok. Her şey ortada… Hastane çöpünden gelen kesik organ parçalarını görünce “İmdat” diye nasıl bağırdığını, çöp alanındaki işçilerin onu nasıl sakinleştirdiği; neden çöp konteynırlarının durmadan çöp suyunu akıttıklarını; bu suyun ne kadar tehlikeli olduğunu anlatışını bugün gibi hatırlıyorum. Bugün hala bu kadar yıl sonra (15 yıl dile kolay) ne zaman konteynırlardan sızan bir çöp suyu görsem, aklıma Kriton Hoca geliyor. Çevremdekiler de bıkkınlıkla, “tamam tamam Kriton Hocan söylemiş, bu suyun ne kadar tehlikeli olduğunu, biliyoruz” diyorlar. Bugün bir ekoloji dergisi hazırlıyorsam; bunda onun payı var. Ama sadece bunda mı? Türkiye’de atık dönüşümü konusunda bir yol alınmışsa; bununla ilgili çalışmalar yapılıyor, genç akademisyenler konuya eğiliyorsa, hepsinde Kriton Hoca’nın mutlaka bir izi vardır. İnsan ister istemez, 14 yıl önce, 1996 yılının bir Ekim gününde talihsiz bir şekilde yitirdiğimiz Kriton Hoca bizden böylesine erken ayrılmasaydı, çevre koruma alanında biraz daha ileride olacağımızı düşünmeden edemiyor. Ama bir yandan da, Kriton Hoca’yı anmanın en iyi yolu, bıkmadan usanmadan çevre konusunu gündeme getirmek, olumsuzluklara karşı koymak, yapılan her iyi şeyin arkasında durmak. İnanıyoruz ki, yüreği her daim neşe ile çarpan, her kötü şeyin iyi yanını görmek gibi özel bir yeteneği olan Kriton Hoca da böyle isterdi…şimdi sözü, bu önemli bilim adamını yakından tanıyan mesai arkadaşlarına, öğrencilerine ve dostlarına bırakıyor ve önümüzdeki yıl, 15. Ölüm yıldönümünde O’nu çok daha büyük bir organizasyonla anmayı umut ediyoruz.
Barış Doğru

“Sevgiyle Anıyorum”
Kriton Curi ile birlikte İstanbul Belediyesi’nin Kompost Tesisleri ihalesini değerlendirmek üzere beş kişilik bir heyetle birlikte 1985 yılı Eylül ayında batıya doğru hareketle 24 günde dünyayı dolaşıp İstanbul’a doğudan geri dönmüştük. Bu çok enteresan seyahatle birbirimizi çok daha yakından tanıma fırsatımız oldu. Avusturya, Almanya ve İngiltere’den sonra ABD’ye, Kaliforniya’ya gitmek üzere uçağa bindiğimizde Kriton’u inanılmaz bir heyecan bastı. Çünkü Kaliforniya’da çoğu bizim sınıftan veya daha küçük sınıflardan bir Robert Kolejliler kolonisi vardı. Bu gruba haber verilmişti ve onlarla birlikte olacaktık. Robert Kolejli grupla birlikte olmak kendisini fevkalade heyecanlandırmıştı. Kendisini yatıştırmak çok zor oldu ve arkadaşları gördüğümüzde Kriton inanılmaz derecede mesuttu. Bu toplantıda Tamer ve Atilla Akkaş, Avram Ninyo, Zeki Katıran, Deniz Gürsoy ve diğerleri ile birlikte olmuştuk. Kolejli olmak, çevreci olmak, İstanbullu olmak ve Adalı olmak Kriton için çok ayrı bir tutku idi. Marmara Bölgesinde değişik belediye ve sivil toplum kuruluşlarına Kriton’un yaptığı program çerçevesinde gider bazı bilgilendirme çalışmaları yapardık. Bu toplantılarda Fahir Borak Nükleer Enerji, Günay Kocasoy Su Kirliliği, ben Hava Kirliği ve Kriton genel konulara değinirdi. Kriton önce beni sonra Günay Hanım’ı konuşturur ve kendisi konuşmasına başlarken “Benden önceki arkadaşlar havadan sudan konuştular! şimdi biz biraz çevre konularına girelim” diye başlar ve en ciddi konuları mizah ve kara mizah karışımı ile kitlelere mal ederdi. Kendisini sevgiyle anarım.

Prof. Dr. Ekrem EKİNCİ Işık Üniversitesi Rektörü
“Mirası O Kadar Değerli ki!”
Zamanın Feriköy Sanat ve Kültür Sevenler Derneği Başkanı olarak azalmakta olan Rum cemaatinin ve gençlerinin daha entegre bir toplumda yaşamaları gayretleri çerçevesinde, görünürlüğü artıran ve katılımcı bir imkan sağlayan etkinlikleri gerçekleştirmeye önem verirdim. 1990’lu yılların başında Dünya Çevre Gününde Kriton Curi nezaretinde bir açık hava etkinliği yapmayı hedeflemiş idim. Rahmetli Hoca gibi, ben de Zoğrafyon Lisesinden mezun idim. Kendisine telefon ile evden ulaşmaya çalışıyordum. Akşamları geç saatlere kadar denemelerim neticesiz kalırken kendisinin Üniversitede çalışmakta olduğunu daha sonra öğrendim. Nihayet Hocaya ulaştığımda Kınalıada’daki evlerini babam Y. Mimar Vasil Vingas ın inşa ettiğini söyledi ve gençliğinde kendisiyle tanışıklığından dolayı bana sempati ile yaklaştı ve hemen etkinliğe katkı sağlayacağını belirtti. Daha sonra Şile’de Belediyenin de ortak katılımı ile açık havada Rum cemaati gençlerinin hazır bulunacağı bir panel ve çevreye zarar vermeyen ambalajlı gıdalarla piknik yapmaya kara verdik. Çevre dostu Patrik Bartholomeos da bu gezide hazır bulundu. Hocanın aracılığı ile Ankara’dan Kemal Anadol Bey ve hatırlayamayacağım bir bilim adamı daha geldi. Her şey mükemmel geçti, güle oynaya gidildi, ilk defa bir meydanda Rum cemaatine ait bir Dernek faaliyetini gerçekleştirmiş olduk. Hep birlikte çevre dostu ürünlerle çayırlarda piknik yaptık ve İstanbul’a döndük. Kriton Curi o gün çifte mutluluk yaşıyordu. Hem ait olduğu cemaatin gençleri kendisinin alışık olmadığı bir inisiyatife ön ayak olmuşlardı hem de çevre bilinci için bir katkı daha yapmıştı. Bu ortak çalışma ilişkimizi güçlendirdi. Başka projeler için hesaplar yaparken O aniden aramızdan ayrıldı ancak mirası o kadar değerli idi ki kendisi hala hizmetleri, hedefleri ve emekleriyle kalbimizde ve yaşamımızda. Daha sonra kurulan Kriton Curi Çevre Vakfında yıllarca görev aldım. Ancak rahmetlinin adını taşıyan bu Vakfa maalesef arzu ettiğim kadar hizmet verememenin üzüntüsünü yaşıyorum. Umarım bundan sonra Vakfımız toplumdaki yerini alır. Kriton Curi’nin ruhu şad olsun. Selam ve saygılarımla
Laki VİNGAS / İşadamı

“Ona Çok Şey Borçluyum”
Onu ilk kez 1968 yazında Surveying dersinde asistanlığımızı yaparken tanıdım. Kursun sonunda bize çok zor bir harita çizdirmişti. Bizler de ondan intikam almak için (Kriton Abi’yi tanıyanlar onun “ş” harfini telaffuz ederken zorlandığını bilirler) ondan “she sells, sea shells, on the sea shore” tekerlemesini söylemesini istemiştik. Bozulacağını ve çuvallayacağını sanmış, ama yanılmıştık. Olayı hoşgörü ile karşılamıştı ve olay sonrası bize verdiği “insanların eksikliklerinin subjektif kavramlar olduğu” yönündeki öğüdü kulaklarımıza küpe olmuştu. Bilahare Kriton Abi’nin ilk tez öğrencisi oldum. Mühendislik Binası’nın alt katında, şu anda faaliyette olup olmadığını bilmediğim Hidrolik Laboratuarında tezimle ilgili deneyleri yaparken beraberce birçok kez sabahlamıştık. İnanın bu özverinin seneler boyunca artarak bir insanın kaldıramayacağı boyutlara geldiğini bizzat gözledim. Kriton Curi benim hocam, abim ve can dostumdu. Hocalığı kutsal bir meslek olarak telakki etmemi, öğrencilerime düşkünlüğümü ve özgüvenimi ona borçluyum diyebilirim.
S. Giray VELİOĞLU Yapı Kredi Sigorta Genel Müdürü

“Çevre Duyarlılığının Artmasına Çok Önemli Katkıları Oldu” Beklenmedik bir şekilde aramızdan ayrılan değerli arkadaşım Kriton Curi, çevre alanındaki çalışmaları yanında, insani değerleriyle de sadece bizlerde değil yurtdışındaki meslektaşlarında da derin izler bırakmış bir akademisyendi. Öyle ki vefatından sonra, kaybından duydukları üzüntüyü sayfalara sığdıramayan en duygusal mektuplar yurtdışındaki dostlarından gelmişti. Kriton’un, bulunduğu ortamda ilgi çeken herkese yakın bir duruşu vardı. Babacan bir tavır ve tok bir sesle sunduğu ders ve seminerlerinde anlattığı anekdotlar nice gençleri çevre konularına mıknatıs gibi çekmiştir. Robert Kolej’de yaptığı bir konuşmasında “bir kişi için aklınızdan kötülük yapmak geçiyorsa kapısının önüne ufak bir çöp bırakın, orası kısa zamanda çöplük haline dönüşecektir” dediği bugün bile akıllardadır. Kriton’un gecesi gündüzü olmayan bir çalışma sistemi vardı ve öyle olmak zorundaydı. Zira katı atık konusundaki faaliyetleri, üzerine aldığı sorumluluklar, öğrencileriyle olan çalışmaları ve onlara olan ilgisi, tanınmışlığı giderek artan boyutlardaydı. Akademik çalışmaların sonuçlarının toplumla paylaşılması, toplumun refahına ve yaşam kalitesine katkısı, ancak toplumun bilinçlendirilmesi ve katılımıyla anlam kazanır. Kriton’un en önemli özelliği ve çabası işte bu noktada kendini göstermiştir: Toplumla kurduğu sıcak iletişim ve çok yönlü diyalog. Üniversitemizde başlattığı ve geliştirdiği çevre çalışmalarıyla Kriton, toplumumuzda çevre duyarlı lığının hızla artmasına ve bilinçlenmesine çok önemli katkılar sağlamıştır. Halka çevre korumasını anlatabilmiş ve bunu önemsemiştir. Pek çok sayıda belediye, kurum ve sivil toplum kuruluşu onun seminerlerini izleyerek, birlikte projelerde çalışarak katı atık konusunda toplum bilincini arttırmaya ve sorunlarını çözmeye odaklanabilmişlerdir.
Prof. Dr. Gülay ALTAY B.U. İnşaat Mühendisliği Bölümü

“Dünya İnsanı: Kriton Curi”
Dr. Kriton Curi’yi, Türkiye’de çevre bilincinin oluşması, çevre sorunlarının ülke gündemine taşıması ve çevre konusunda yaptığı çalışmalarla herkes tanıyor. O’nun adını taşıyan yapıtlar, parklar var. Vefalı yerel yönetimler onu geleceğe taşı yacak etkinlikler düzenliyorlar. Dostları O’nun adına bir vakıf kurdular, Kriton Curi’yi sonsuza dek yaşatmaya çalışıyorlar. Ancak O’nu yaşamında tanıma olanağı bulamamış gençler için, Kriton Curi’nin birkaç kişisel özelliğinden söz edeceğim. Kriton Bey, -biz öğrencileri ve yaşça küçük meslektaşları O’na böyle hitap ederdik- çok samimi, neşeli ve esprili bir insandı. Ses tonu yüksek ve tınısı farklıydı. O’nun ve Demir Demirgil’in kampusa geldiği hemen anlaşılırdı. Kriton, içten ve sevecen bir dosttu. Öğrencilerinin ve arkadaşlarının sorunlarını paylaşır, dertlerini dert edinirdi. Onu, ilk kez Mühendisliğe giriş derslerinde “çizim dersi hocası” olarak tanıdık ve sevdik. Haksızlığa tahammül edemez, kimden gelirse gelsin, yanlış uygulamalara karşı çıkardı. Güçlü bir mantığı vardı, itirazlarını gerekçeleriyle söyler, inatla fikirlerinin arkasında dururdu. Dürüst, samimi ve yapmacıksız olduğu için, duygusaldı da. O’nu en çok üzen şeyler, kendisine ve başkalarına yapılan haksızlıklar oldu. O’nu kıranlar artık o görevlerde değiller, O’da artık aramızda değil, ama sevenlerinin kalbinde yaşıyor. Kriton Curi, ülkesini seven ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyan biriydi. Askerliğini öğretim üyesi olarak Deniz Kuvvetlerinde yaptı. Denizci üniformasının O’na ne kadar yakıştığını hatırlıyorum. Kriton Bey, organizasyon yetenekleri de güçlü biriydi. İnsanları bir araya getirmede ve belirli hedeflere yöneltmede başarılıydı. Kendisini, 1981 yılı Kasımında AKM’de bir hafta süren Uluslararası Atatürk Konferansının hazırlıklarını yürüten organizasyon komitesinde birlikte çalışırken daha iyi tanıdım. O inanılmaz enerjisi ve detaycılığıyla Kongrenin başarısında büyük pay sahibiydi. Günümüz Türkiye’sinde yaşanan sorunlar açısından birçok yönden örnek alınacak bir “insan” dı. Ülkemiz bilimine, gençlerin eğitimine ve çevre bilincinin gelişmesine katkıları asla unutulmayacak.
Dr. Mehmet KABASAKAL Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Rektör Danışmanı

About Post Author