26 Eylül, 2011 yılından bu yana dünya genelinde “Dünya Çevre Sağlığı Günü” olarak kabul ediliyor. Çevre ile sağlık arasındaki ilişki üzerine yeni bir rehber hazırlayan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ölüm vakalarının %24’ünün önlenebilir çevresel sağlık riskleri kaynaklı olduğunu belirtiyor.
28 Temmuz 2022’de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarihi bir kararı kabul etti. Kararda “Herkes temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreye sahip olma hakkına sahiptir” ifadesi yer aldı. Günümüzde 160’dan fazla devlet bu hakkı, anayasaları, yasaları veya bölgesel anlaşmaları aracılığıyla yasal hale getirmiş durumda.
On yıllardır süren deneyimler; temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının, temiz hava, temiz ve yeterli su, sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde üretilmiş gıda, insanların güvenle yaşayıp çalışabilecekleri, öğrenebilecekleri ve eğlenebilecekleri, zehirli maddelerin ve kirleticilerin olmadığı ortamlar; sağlıklı ekosistemler ve biyoçeşitlilik ve güvenli bir iklim içerdiğini doğruluyor. Sağlıklı bir çevre hakkının maddi unsurları, bilgiye erişim, karar alma süreçlerine kamu katılımı ve ifade özgürlüğü gibi usul haklarıyla da desteklenmesi gerekiyor. Dolayısıyla tüm bunlara ek olarak daha güçlü çevre yasalarının hayata geçirilip uygulanması ile birlikte hesap verebilirliğin artırılması büyük önem teşkil ediyor.
2024 Yılının Teması “Afet Riski ve İklim Değişikliği”
Tüm bu gerçekler kapsamında İngiltere’de 1986 yılında kurulan ve kâr amacı gütmeyen Uluslararası Çevresel Sağlık Federasyonu (IFEH) Konseyi, 2011 yılında 26 Eylül tarihini, insan sağlığı ile çevre arasındaki kritik bağlantıya dikkat çekmek amacıyla, “Dünya Çevre Sağlığı Günü” olarak ilan etti ve gün ilerleyen yıllarda küresel anlamda yayıldı. Bu özel gün, kirlilik, iklim değişikliği, sanayileşme, kentleşme, küreselleşme ve yetersiz sanitasyonun insan sağlığına yönelik sürekli tehditleri hakkında farkındalık yaratmanın yanı sıra doğal çevre, hava, su, gıda ve konutlarla toplulukların yaşam kalitesini teşvik etmeyi amaçlıyor. “Çevresel Sağlık: Afet Riskini Azaltma ve İklim Değişikliği ile Mücadele ve Uyum Yoluyla Dayanıklı Topluluklar Oluşturmak” başlığı ise Dünya Çevre Sağlığı Günü’nün 2024 yılı teması olarak belirlendi. Tema ile iklim değişikliği ile afet risklerini beraber ele alarak, söz konusu riskleri ve risklerden elde edilecek deneyimleri kalkınma planlamalarına ve bütçelemelerine entegre etmeyi amaçlıyor.
Çevre sağlığı üzerine uluslararası camiada en çok emek harcayan kuruluşların başında ise Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) geliyor. Kötü çevre koşullarının insan sağlığı ve doğa üzerine etkileri üzerine bilgilerini sürekli güncelleyen kurum geçen aylarda, “2024 DSÖ ve Diğer BM Kurumları Sağlık ve Çevre Rehberi”ni yayımladı.
Dünya Çapında İyi Uygulama Örnekleri de Bulunuyor
Rehberde, ölüm vakalarının yaklaşık %24’ü büyük ölçüde önlenebilir çevresel sağlık risklerine atfedildi. Kalp hastalığından kaynaklanan ölümlerin %31’inin, inme vakalarının %25’inin, akciğer kanserlerinin %20’sinin, akut solunum yolu enfeksiyonlarının %43’ünün ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) vakalarının %33’ünün hava kirliliğinin azaltılmasıyla önlenebileceğine dikkat çekildi. Ayrıca, ishalli hastalıkların %69’unun da daha güvenli su, sanitasyon ve hijyen sağlanarak önlenebileceği ifade edildi.
Rehberde ayrıca iyi sağlık için gerekli olan unsurlar arasında; temiz iç ve dış hava, istikrarlı bir iklim, hijyen için yeterli bir altyapı, kimyasalların güvenli kullanımı, radyasyondan korunma, sağlıklı atık yönetimi, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamları, sağlığı destekleyici şehirler ve yapılı çevreler, sürdürülebilir ve sağlıklı diyetler ile biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin korunması sıralandı.
Rehberde son yıllarda hayata geçen iyi uygulamalara da yer verildi. Kosta Rika, Fransa ve Slovenya, sağlıklı bir çevre hakkının anayasal olarak tanınmasının, iklim krizi, biyoçeşitlilik kaybı ve toksik kirliliğin etkileriyle mücadelede dikkate değer ilerlemelerin sağlandığı devletlerden oldu. Kosta Rika, elektriğinin %99’unu yenilenebilir kaynaklardan üretmeye başladı ve 1990’dan bu yana orman alanını %25’ten %50’den fazlasına çıkardı. Slovenya, topraklarının %40’ını milli parklar ve ekolojik rezervler haline getirerek koruma altına aldı ve geridönüşümde dünya lideri oldu.