#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
chp antalya buyuksehir belediye baskani ve adayi mustafa akaydin mutluluk endeksinde turkiye birincisiyiz

CHP Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Adayı Mustafa Akaydın: “Mutluluk Endeksinde Türkiye Birincisiyiz”

Benim için yaşanabilir kent kavramı özellikle halkın kendini gerçekten mutlu hissederek; yaşam kalitesini yüksek hissederek yaşadığı bir kent.

Yaşanabilir kent halkın gerçekten mutlu ve yaşam kalitesinin yüksek olduğunu hissederek yaşadığı bir kent. Benim için yaşanabilir kent kavramı özellikle halkın kendini gerçekten mutlu hissederek; yaşam kalitesini yüksek hissederek yaşadığı bir kent. Bunun açılımına Antalya ölçeğinde girerseniz insanların gitmek istedikleri yere kolay ulaşabildiği; esnafın mutlu olduğu; ticarette rant gibi ayıpların yaşanmadığı; ve rant ekonomisinin halk ekonomisine döndüğü bir şehir.
*
Bu bakımdan yaptırdığım son ankette Antalya halkının %88’i Antalya’da yaşamaktan dolayı mutlu çıktı. Ve galiba mutluluk indeksi olarak Antalya halkı, şu anda Türkiye’de birinci. Ama yaşam kalitesi olarak değerlendirildiğinde Ankara’dan sonra ikinci, eğitimde birinci Türkiye’de. Yani okuryazarlık oranı en yüksek il boyutunda.
Eksik gördüğümüz yerler de var tabii. Özellikle ulaşım. Tabii bunların hepsinin arkasında çarpık kentleşme var. 50, 60 yılda nüfus Antalya’da çok arttı. Üçüncü sorunumuz da tarım ekonomisinin çok ciddi sıkıntıları halkı mutsuz ediyor. Turizm ekonomisi çok iyi, tarım ekonomisi çok kötü. Bu kentin ekonomideki iki önemli alanı. Türkiye’de her ikisinde de Antalya birinci. Antalya yılda 7 milyar liranın üzerinde bitkisel üretim yapan bir il. Türkiye’de bir numara. Dünyada da en çok turist ağırlayan dördüncü veya beşinci şehiriz. Türkiye birincisiyiz. Ama burada da tarım şu anda çökmüş durumda, hayvancılık da. Ama bu çöküntüye rağmen, yani halk kazanamamasına rağmen, üretimde yine Türkiye birincisiyiz. Israrla üretiyor halk. Devir ne güne kadar gidecek bilmiyorum.
*
Trafik ve ulaşımı çözmek için birçok şeyi yaptık. Bisiklet ulaşımı için bir kültür oluşturmaya çalışıyoruz ama şu an başlangıç safhasındayız. “ANTBİS” projemiz Şubat ayı içerisinde faaliyete geçecek. Bisiklet yollarını ayırdık. Yeni yaptığımız yolların yaya düzenlemesi de çok güzel oldu. Ve bir ulaşım reformu dediğimiz, 2011 yılında toplu ulaşımı aktarmalı hale çevirerek güzergah sayılarımızı düşürüp kent içi trafiği de kısmen rahatlattık. Egzoz gazından çıkan zararlı maddeleri yarı yarıya düşürdük. Bunun dışında akıllı trafik sistemi şu anda 6 kavşakta uygulanıyor. Ulaşım master planını yaptık.
*
Bundan sonra bütün direncimiz Antalya’da rant uğruna yeni konut alanları, nüfus yoğunlukları yaratmamak olmalı. Bu konuda planlama yöntemiyle elimizden geleni yapıyoruz. 1/25000’lik nazım imar planına geçildi. Ama burada merkezi hükümetin siyasi kararlarına da bağlıyız.
*
Çevre yolu yapımı uğruna, bizim kontrolümüz dışında, Çatallar bölgesinde 280 hektarlık çok önemli tarım alanlarının imara açılması gündemde. Çok önemli bir tarım alanının çevre yolu yapımı uğruna bizim kontrolümüz dışında imara açılması var. Çatallar bölgesinde 280 hektarlık çok önemli tarım alanlarını yok ediyor. Bunun dışında çok sakıncalı durumlardan birisi de, karayollarına ait çevre yollarının hala bitirilmemiş olması. Bunların hem bitirilmesi hem de bu yollara katlı köprülü kavşak yapılması gerekiyor.
*
Bir de Antalya’nın çok önemli sorunlarından birisi, bizim sorumluluğumuzda olan ve meclisten bu hafta geçen, Kır Camii’nin planı onaylandı. Burası Antalya’nın göbeğinde kalmış çok önemli bir alan. Kır Camii’nin 1/1000’lik uygulama planları tamamlandığında Antalya’da kent trafiğine çok büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
*
İleriye yönelik projelerimiz var. Yeni tramvay hattı, hafif raylı sistem, metrobüs hatlarının fizibilite raporları üzerinde arkadaşlarımız çalışıyorlar. Ulaşım master planı ve imar planları ile biz 2030 yılına yönelik çalışıyoruz yani.
*
Tarım konusunda büyükşehir belediyesinin bugüne kadar hiçbir sorumluluğu yoktu. Bu ülke ekonomisiyle ilgili bir şeydi. Ancak yeni Bütünşehir Yasası’yla özellikle kırsal alanlar da büyükşehir sınırlarına ilave edildiği için bizi 1 Nisan’dan sonra sorumlu kılabilecek, mecbur değil ama sorumlu kılabilecek, bir sektör haline geldi tarım. Dolayısıyla biz de bu hafta meclisten aldığımız bir kararla Tarım Şube Müdürlüğü kurduk. Ve bundan sonra özellikle köyden kente çarpık göçü önleyici kırsal kooperatifler, tarımsal üretim birimleri, soğuk hava depoları gibi halkı destekleyici projeler geliştirme aşamasındayız. Bu 538 köyü içereceği için çok önemli. Bundan sonra belediye tarımsal kalkınma projelerine önem vermek durumunda. Eğitim ve meslek edindirme kursları da dahil buna. Yani üretim, tüketim, eğitim, danışmanlık ve meslek edindirme, beceri kazandırma gibi sorumlulukların altına giriyoruz. Bir nevi köy enstitülerini canlandıracağız. Bütünşehir Yasası’nın farklı sorumlulukları getirmesini aslında ayıplı buluyorum ama bu sorumluluk yasal olarak verilmiştir. Dolayısıyla bu sorumluluktan belediye seçimlerini inşallah kazandıktan sonra kaçacak halimiz yok. Şundan dolayı ayıpladım. Adem-i Merkeziyet’in çok öncelik kazandığı bugünlerde biz belediyelerimizin yaklaşık yarısını kapattık, 45-49 tam rakam veremeyeceğim. Antalya da bundan ciddi şekilde hasar gördü. 74 belde, bunların birçoğu sahilde olup kış nüfusunun çok üstünde yaz nüfusu ağırlayan, beldeleri kapattık. Bu merkezileşme demek. Yani bir Side’yi, bir Kalkan’ı, Alanya’nın ilçe beldelerini kapattık. Merkezileşme demek köy beldesini, Belek bölgesinin belediyelerini kapatmak demek. Dolayısıyla bu 30 tane ilde Bütünşehir Özel İdareleri de kapattık: Yani tarımsal alandaki kalkınma ve belediye hizmetleri Özel İdareden belediyeye geçirdi.
Emlakın şu anda ne olacağı belli değil ama köylünün elinden ne çıkacağı belli gibi. Köyde yaşam pahalılaştı. Yani köyde halk suya para vermiyordu, bundan sonra suya para ödeyecek. Emlak vergisi vermiyordu, bundan sonra emlak vergisi ödeyecek. Artezyenden bedava su çekiyordu, bundan sonra artezyenden de para ödeyerek su çekebilecek gibi.
Köyde yaşam iyice zorlaştı. Türkiye’de köyden kente göç olgusu çarpık işliyordu. Köyde insan geçinemediği için kente göç ediyordu. Kentte de gençler iş bulamadığı için çok uygunsuz sektörlere yöneliyorlardı uyuşturucu gibi, fuhuş gibi. Şimdi bu risk daha da arttı. Yani şu anda köyden kente göçü daha da zorlayan bir karar alındı. Dolayısıyla bu da beraberinde çarpık kentleşmeyi olduğundan daha olumsuz, daha da kötü etkileyecek. Bizim sosyal demokrat belediyeciliğimizden yola çıkarak önümüzdeki 5 yılda halkı yerinde nasıl mutlu bir şekilde tutabiliriz konusuna çözümler üreteceğiz.

EkoIQ Editör