#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

CHP’li Milletvekili, Demir – Çelik Sektöründeki Değişim İhtiyacına Dikkat Çekti

Türkiye’nin 2053 yılı için tayin ettiği “net sıfır emisyon” hedefine ulaşmak adına demir çelik sektöründe değişime gitmesinin bir zorunluluk olduğunu belirten CHP’li Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Türkiye’deki demir-çelik sektörünün güncel durumu hakkında açıklamada bulundu.

Türkiye’nin demir – çelik alanında önemli bir üretim merkezi olduğuna dikkat çeken Kara, 2022’de Türkiye’nin 35 milyon ton çelik üretim miktarı ile Avrupa’da ikinci, dünyada ise yedinci sırada olduğunu aktardı ve ekledi: “Ancak burada gizlenen, hiç konuşulmadan bir köşede tozlanmaya bırakılan gerçekler de var. İşçi ölümlerinde Avrupa’da ilk sırada yer alışımızdan söz edilmiyor. Benzer şekilde, bu ekonomik performansı insani ve çevresel maliyetinden de bahse konu olmaması üzerine, iktidar partisi ve medyası bir ittifak halinde bulunuyor.”

“Büyümeyi Her Şeyin Üstünde Görenler Çevreyi Unutuyor”  

Demir – çelik sektörünün çevre üzerindeki etkileri üzerinde durulması gerektiğinin altını çizen CHP’li milletvekili, bu sektörün kömür tüketimi hakkında da bilgiler paylaştı.

Türkiye Taşkömürü Kurumu verilerine göre, ülke içinde üretilen kömürün %27’si demir-çelik tesisleri tarafınca kullanılırken, 2021 yılı incelendiğinde Türkiye’de tüketilen enerjinin %7’sinin  ve sanayide tüketilen enerjinin %22’sinin demir – çelik sektörünce kullanıldığını ifade eden Hatay milletvekili, “Entegre tesislerde kömür kullanım oranı %90 civarında. 2021 yılında hem entegre tesislerin hem de elektrikli ark ocaklı tesislerin 40 milyon tonun üzerinde karbondioksit salınımı yaptığı tahmin ediliyor. Bu veriler, çevre açısından, taşınması kolay olmayan bir yük demek. Ne yazık ki büyümeyi her şeyin üzerinde görenler, çevreyi unutuyor. İhracat rekorları kırıldığına dair beyan ve haberler, bacalardan çıkan dumanların ve asit yağmurlarının şehirlerimiz üzerine nasıl yığıldığını elbette söyleyemez” dedi.

“Çalıştığımız Fabrikalardan Çıkan Dumanlar Tarafından Zehirlenmek İstemiyoruz”

Hatay’ın İskenderun Demir-Çelik Fabrikası, İSDEMİR ve diğer fabrikaları ile Türkiye’nin demir-çelik üretiminde kayda değer bir ağırlığı olduğunu hatırlatan Kara, şehirdeki demir – çelik üretimi hakkında da görüşlerini paylaştı: “Nesiller boyunca insanlar buralarda çalıştılar, ter döktüler, ailelerini geçindirdiler, emekli oldular. Bu ülkede su borusundan otomobile, inşaat demirinden tencereye kadar herhangi bir metal ürününde Hatay emekçilerinin de alın teri vardır. Ancak bizler, artık, çalıştığımız fabrikalardan çıkan dumanlar tarafından zehirlenmek istemiyoruz.”

“Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın verilerine göre; Türkiye’nin 35 milyon tonluk çelik üretiminin 12 milyonu Hatay’da gerçekleştiriliyor. Bu, bir yönüyle, demir-çelik üretimi sırasında ortaya çıkan karbon salınımında da Türkiye’de maalesef ilk sıralarda olduğumuz anlamına gelir” diyen Kara, Hatay’da uzun süredir hem sanayi hem enerji üretimi kaynaklı kirliliğe karşı mücadele verdiklerini belirtti.

HEAL Raporuna göre İskenderun Körfezi çevresindeki dört termik santralin kapatılması halinde her 100 erken ölümden 86’sının önlenebileceği ve kümülatif sağlık maliyetlerinde %82’lik bir azalma gerçekleşebileceği bilgilerini veren Kara, “Türkiye’nin 2053 yılı için tayin ettiği “net sıfır emisyon” hedefine ulaşmada, demir-çelik sektöründe de değişime gitmesi bu açıdan zorunludur” dedi.

“Sektörün Karbonsuzlaşması Hatay’a Nefes Aldırabilir”

Demir – çelik seköründeki değişmin yalnızca Hatay’da değil, Karabük, Çorum gibi Türkiye’nin diğer bu sektörde faaliyet gösteren illerinde de bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Kara, Karabük’te tesisin kullandığı elektriğin güneş panellerinden karşılanması yönünde adımlar atıldığını ve Çorum’da bir güneş enerjisi santrali için hazırlıklara başladığını ifade etti. Bu önemli adımların hızlandırılması, genişletilmesi gerektiğini vurgulayan Kara çözüm önerilerini şöyle sundu:

“Tesis içinde harcanan enerji için, kömür yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, Hatay’da hem demir-çelik tesislerinin hem de elektrik santrallerinin, 2053 ‘Net Sıfır’ hedefleri doğrultusunda yenilenmesi anlamına gelecektir. Ama aynı zamanda yurt dışında, demir cevherinin eritiminde kömür yerine başka yakıtların kullanılması doğrultusunda yatırımlar, araştırmalar yapılıyor. Bu yatırımların ve araştırmaların Türkiye’de de gerçekleştirilmesi gerekir. Demir-çelik tesislerinin bacaları, böylece, onlar için ocak başında bekleyenleri, denizleri, ormanları zehirlemeyecektir. Çevreci  tekniklerle hem kaliteli hem de sağlıklı üretim yapılması bu açıdan mümkün ve gerekli. Sektörün bu şekilde karbonsuzlaşması, Hatay’a nefes aldırabilir.”

Çözüm önerilerini sunan Kara, meselenin yasal çerçevesini oluşturacak olan İklim Kanununun halen taslak düzeyinde olduğunu ve bir ilerleme sağlanamadığını aktarırken bunun aynı zamanda iktisadi bir gereksinim olduğunu da vurguladı. Avrupa Birliği’nin 2026 yılı itibari ile çelik malzemeleri dahil olmak üzere pek çok ürün için karbon vergisi almaya başlayacağını söyleyen CHP’li milletvekili, gerekli önlemlerin almadığı takdirde Hatay ve de Türkiye’nin hem sağlığından hem ekmeğinden olacağının altını çizdi.

EkoIQ Editör