İlkönce kendini ve bu dünyadaki yerini iyi tanıyacaksın. Bu hem bireyler hem de kurumlar için geçerli. Mey Diageo İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre Müdürü Temmuz Aydınoğlu ile sohbetimiz, bir kurumun kendisini tanımasının yolunun etki alanlarını çok iyi anlamasından geçtiğini gösteriyor: Nosce Te İpsum!
Yazı: Barış Doğru
Bazı firmalar, sürdürülebilirlik çalışmalarında gerçekten sessiz ve derinden gidiyor. Ve çoğu zaman, hiç iletişimi yapılmadan, çalışanların paydaşlarla beraber gerçekleştirdiği bu çalışmalar, çok daha sağlıklı ve derinlikli oluyor. Zaten işin birinci kuralı, sürdürülebilirliğin iletişimini uzun bir süre içerde gerçekleştirmek. Son kullanıcıya veya genel kamuoyuna konuşmadan önce, çalışanlar başta olmak üzere paydaşlarla konuşmak ve yürümek.
Bu sürecin de ilk adımı, tabii ki biz “ne üretiyoruz ve nasıl üretiyoruz”, bunu görmek. Yani klasik olacak ama önce “ölçmek”. Bugün Yunanistan sınırları içinde bulunan ve antik dünyada dünyanın merkezi sayılan Omphalos Taşı’nın da bulunduğu Delfi’deki Apollon tapınağının üzerinde altın harflerle yazılıymış: Gnothi seauton. Latincesi ise daha iyi bilinir: Nosce Te İpsum! Yani “Kendini tanı!”. Ancak kendini tanıyabilirsen, dünyayı anlayabilirsin. Ama kendini tanımak için de iletişim halinde tüm uzamları bilmeli, anlamalısın. Her zamanki gibi diyalektik işliyor çünkü insanın özü, “toplumsal varlığıdır”. Bir kurumun özü de aslında bundan çok farklı değildir. Ve kendini görebilmek için, etkilerini bilmelisin. Yani çevresel ve toplumsal etkini…
Bu uzun girişin ardından kendini tanımaya çalışan bir kuruma geleceğim. 10 yıldır, hem kamunun hem de özel sektörün sürdürülebilirlik çalışmalarını takip etmekten başka bir iş yapmamama rağmen, Mey Diageo’nun böylesine derinden bir çalışmayı sürdürdüğünün çok az farkında olduğumu, onları tanımadığımı söylemem lazım. Ama bu arada onlar kendilerini tanımak için bir hayli yol almışlar. Benim onları tanımam için ise, ÇEVKO’nun düzenlediği iklim değişikliği odaklı bir oturumda, Temmuz Bey’i dinlemem gerekiyormuş.
Bize Mey İçki’nin sürdürülebilirlik yolculuğunu başından itibaren biraz anlatır mısınız?
TEKEL’in alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesi sonucu 2004 yılında kurulan, Türkiye genelindeki 8 fabrikası ve satış ekipleri de dahil olmak üzere 1100 çalışanıyla Türkiye’nin en büyük yedinci hızlı tüketim ürünleri şirketi olan Mey Diageo’nun ürün portföyü içerisinde Yeni Rakı, Tekirdağ Rakısı, İstanblue ve Binboa votkaları, Kayra, Terra ve Buzbağ şarapları gibi markalar yer alıyor. Kurulduğu günden bu yana Mey Diageo; çiftçi, esnaf, dağıtım kanalları, yan sanayi, turizm ve hizmet sektörleri ile birlikte doğrudan ve dolaylı olarak yüz binlerce kişinin geçimini sağlamasına katkı sunuyor. Tarıma dayalı sanayinin önemli bir parçası olan şirketimiz, yaptığı yatırımlarla da alkollü içki sektörünün gelişmesine öncülük ediyor ve sosyal sorumluluk projelerine de katkı sağlıyor. Mey, 2011 yılından bu yana yaklaşık 180 ülkede ticari faaliyeti ve 80 ülkede de bölge ofisi bulunan dünyanın lider alkollü içki üreticisi Diageo’nun şemsiyesi altında.
Türkiye’de ISO 9001 belgeli ilk rakı üreticisi ve ISO 22000 belgeli ilk şarap üreticisi unvanına sahip olan Mey Diageo, yüksek alkollü içki sektöründe de ISO 14001 ve OHSAS 18001 sertifikalarını alan ilk firmadır. Bunların yanı sıra günümüzde büyük önem arz eden enerji konuları üzerine de çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Enerji tasarrufu yapılması, verimli kullanımı ve çevreye karşı olan sorumluluğumuzun farkında olarak ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemini çalışma sahalarımızda uyguluyoruz.
Mey Diageo; benimsediği topluma karşı sorumlu olma anlayışı ile yerel üretimi destekler politikalarla hareket ederek ürün kalitesinin ve çeşitliliğinin artırılması, uluslararası piyasalarda tamamen yerli hammadde kullanılarak üretilen ürünlerimizin tanıtılması için her türlü çabayı sarf ediyor. Pek çok kategoride yürütülen inovatif çalışmalarla başarılı projelere imza atmaya, sürdürülebilir üretim, tarım ve tedarik anlayışıyla çalışmaya devam ediyoruz.
Mey Diageo, hedefleri doğrultusunda politikalarını tamamıyla Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile uyumlu hale getirdi. İklim değişikliği nedeniyle küresel sıcaklık artışının belirli seviyenin altında tutulmasını hedefleyen Paris İklim Anlaşması çerçevesinde, belirlenen hedefleri desteklemek adına üzerine düşecek sorumluluğu yerine getirmek için ‘Paris Pledge Action’ imzacılarından olan Diageo, seragazı azaltımı konusunda ciddi taahhütlerde bulundu.
İş dünyasının en prestijli sürdürülebilirlik raporlaması ve dünyanın en büyük yeşil sivil toplum kuruluşu olan CDP’nin İklim Değişikliği ve Su raporlarında, 2017 yılında A Listesinde yer almayı başaran firmalardan biri olduk. Sürdürülebilirlik alanında ülkemizde yaptığımız çalışmaların European Business Awards, Sürdürülebilir İş Ödülleri ve ÇEVKO Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri gibi ödüllere layık görülmesi doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
Şu anda neredesiniz? Sıfır atık, karbon azaltımı, su azaltımı… Fabrikalar ve çalışma alanları özelinde…
En temel ürün girdileri tarım ve su kaynaklı olan Mey Diageo için çevreye olan etkilerimizin minimumda tutulması ve tüm doğal kaynakların nesiller boyu aktarılması, iş sürekliliğinin bir gereği olmaktan daha çok doğduğu ve yetiştiği topraklara karşı büyük bir sorumluluğumuz. Tüm operasyon adımlarına entegre edilmiş olan ana çevresel sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu kapsamda 2007-2020 yılları arasında gerçekleşmesi planlanan hedeflerimizi; düzenli depolamaya giden atıkların sıfıra ulaşması, birim su tüketiminin %50 ve seragazı emisyonları için direkt operasyonda %50, toplam tedarik zincirinde ise %30 oranında azaltılması şeklinde özetleyebilirim. Ayrıca sürdürülebilir ambalaj kullanımı kapsamında da birim ambalaj ağırlığını azaltma, geri dönüşebilme yüzdesini ve geri dönüşmüş malzeme kullanımı oranını artırma gibi çalışmalarımız var.
Bu hedefler doğrultusunda, 2020 yılı itibariyle Kıbrıs fabrikamız ve İstanbul merkez ofisimiz dahil 10 lokasyonumuzun sekiz tanesi sıfır atık kapsamına girdi; kalan iki lokasyonumuz için
de çalışmalarımız sona yaklaştı. Tüm Mey Diageo sahaları büyük mücadele ve özverili çalışmaları ile iklim değişikliğine karşı sorumluluğunun bilincinde olarak 2007 yılına kıyasla %76,5 oranında sera gazı emisyonlarını azalttı. En değerli varlığımız ve hayatın en önemli bileşeni olan su için ise inovatif çevresel yatırımlar ve ileri mühendislik uygulamaları sayesinde 2007 yılında bir litre Mey Diageo ürünü için 18,73 m3 su harcanırken, %50 oranında azaltılarak yaklaşık 9,73 m3 e indirildi.
Peki enerji tedariki konusunda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Türkiye genelinde sekiz ve KKTC’de bir adet olmak üzere, operasyonlarına hız kesmeden devam eden Mey Diageo üretim tesisleri, ana enerji tedariklerinin hepsinde çevre dostu enerji türleri ile çalışır. Tükettiği elektrik enerjisinin tümünü uluslararası yeşil elektrik kredilendirme sistemi olan I-REC Sertifikasyonu ile 2020 yılında Kıyıköy Rüzgâr Enerjisi Santralı’ndan sağladığını doğrulayan Mey Diageo böylelikle yılda ortalama 26.000 MWh elektriği rüzgâr enerjisinden elde ederek, çevreye zarar vermeden sıfır zehirli gaz salımı olan yeşil enerjiyi kullanıyor. Bunun yanı sıra, atık sularını arıtarak elde ettiği biyogaz ile operasyonları için gerekli olan ısıl enerjinin önemli bir miktarını karşılayarak hem dış yakıt kullanımını hem de ürettiği atık miktarını azaltıyor. Örneğin en büyük fabrikamız Alaşehir’in toplam enerji ihtiyacının yaklaşık %55’ini fabrika içindeki biyogaz tesislerimizden karşılıyoruz.
Ayrıca merkez ofis faaliyetlerini İstanbul’da yürütmekte olan Mey Diageo’nun kullanmakta olduğu ofisi Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen Gold seviye sertifikasına sahip.
Sonuçta ürününüzün ana bileşenleri tarımsal ürünler ve su. Tarımsal üretimle bağlantılı etkiniz konusunda neler yapıyorsunuz?
Tarım ve çiftçilerimiz, bizim gibi tarıma dayalı üretim yapıp var olan sektörler için önemle ele alınması gereken bir konu. Çiftçi veya tarım olmazsa biz zaten yokuz. Ülkemizin verimli topraklarında yetişen en büyük zenginliklerinden olan üzüm ve anasonu en ileri mühendislik teknikleriyle fabrikalarımızda işçilerimizin alınteri ile birleştirerek, nesiller boyunca müşterilerimizin sofralarına konuk olan yolculuğundaki büyük sorumluluğumuzun farkındayız. Ülkemizin hemen hemen her yöresinde yer alan çeşitli tedarikçileri olan ve bunun yanında kendi bağlarında da çiftçilik ile uğraşan Mey Diageo, toprağın ve mamulün önemini ilk elden tecrübe etme şansına sahip. Bu bağlamda; fabrikalarımızın, tedarikçilerimizin ve üzüm bağlarının bulunduğu tüm coğrafyalardaki çiftçiyi desteklemeyi, kalkındırmayı ve bilinçlendirmeyi misyon ediniyoruz. Bu misyonun altında uzun yıllardır anason çiftçilerinin ihtiyaç duyduğu finansal ve teknik desteği sağlayan projeleri hayata geçirdik. Çiftçi Destek Projesi ile üreticilere motorin, gübre ve tohum desteği sağlarken, tohum ve toprak kalitesini geliştirecek ıslah projeleri ile de verimlilik ve rekolte artışı için çalışıyoruz. İlaç sektörünün de vazgeçilmez girdilerinden olan anasonun yüksek kalitede üretilmesi için üniversite ve sanayi işbirliklerine başvurarak, Ege Üniversitesi ile yürüttüğümüz Anason Islah Projesi ile yerel anason üretimimizin bir ihraç ürünü olmasını hedefliyoruz. Bu çok değerli kültürel mirası korurken aynı zamanda toplumu tarıma teşvik etmeye, toprağın zenginleşmesi ve verimliliğinin artırılması ile biyoçeşitliliğe pozitif katkıda bulunmaya gayret gösteriyoruz.
Mey Diageo’nun toprak ve suya dokunan bir diğer uzun soluklu ve geniş bir etki alanına sahip sürdürülebilirlik çalışması ise, Kayra Vintage serisi şarapları için yapılan ürün karbon ayakizi hesaplama ve azaltma projesidir. Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma hedefleri, Küresel iklim krizi ve Diageo hedefleri çerçevesinde başlatılan proje, ISO 14064 Standardına göre Türkiye’de gıda sektöründe ilk ürün karbon ayakizi verifikasyon çalışması olma özelliğini taşıyor. Projede ürünün yaşam döngüsü analizi olarak beşikten mezara yöntemi kullanılmıştır. Yani ürünün hammaddesi olan üzümün bağda yetiştirilmesi, bağcılık faaliyetleri (ilaçlama, budama, sürme vb.), üzümlerin nakliye faaliyetleri, şarap üretim prosesleri, şarabın bekletilmesi, ürünün şişelenmesi ve ambalajlanması, üretim atıklarının bertaraf edilmesi, ürünlerin depolara sevk edilmesi, satış ve dağıtım kanalları, son tüketici davranışları ve son olarak bertaraf süreçleri değerlendirmeye dahil edildi.
Böylece tüketicinin ürünlerimizdeki çevresel etkilerimiz hakkında bilgi sahibi olmalarını sağladık. Ürün karbon ayakizinin düşürülmesine yönelik üzüm bağları, üretim prosesleri ve tedarik zincirinde yapılan iyileştirmeler ile karbon ayakizinde üretim ve üzüm farklılıklarına göre %24’ten %35’e kadar azaltım sağlandı. Bağcılık faaliyetleri, ayakizinin azalmasında yer alan kategorilerdendir. Detaylandırmak gerekirse hem kendi bağlarımızda hem de tedarikçimiz olan bağlarda iyi tarım uygulamalarının geliştirilmesi, üzüm aldığımız tüm noktalardaki çiftçinin ve çalışan personelin bilinçlendirilmesi ve çevre eğitimlerinin verilmesini sağlıyoruz. İyi tarım uygulamaları kapsamında; kontrollü ve düzenli ilaçlama faaliyetleri, ürün üzerinde kalıntı bırakmayan organik ilaçların seçilmesi, kırmızı şaraplık üzümlerin yer aldığı bağlarda sulama yapmayıp asmaların doğal yolla olgunlaşma sürecine geçilmesi, beyaz şaraplık üzümlerin yetiştirildiği bağlarda ise çok kurak geçen dönemlerde damla sulama tekniği ile sulama faaliyetlerinin kontrollü olarak yapılması gibi proses değişiklikleri yapıldı.
Bu çalışmanın ilk ayağı ile “European Business Awards” yarışmasının “2012/13 Millicom Award for Environmental & Corporate Sustainability” kategorisinde “Ulusal Şampiyon” ve devamında “Ruban d’Honneur” ödülünü kazandık. Tekrar hesaplama ve ayakizi azaltımlarının yer aldığı ikinci ayak ile de “2018 Sürdürülebilir İş Ödülleri” ve “2018 Çevko Yeşil Nokta Sanayi Ödülü”nü kazandık.
Tarımla ilgili bir diğer bir gurur kaynağımız da kadın istihdamı. Elazığ ve Şarköy’de kurulu üç bağımızda da kadın çalışan oranımız %85. Kadın ve erkek çalışanlarımıza cinsiyet ayrımı yapmaksızın tek bir ücret belirliyor, her çalışana bu yönde maaş ödemesi yapıyoruz. Ayrıca şirketimizin her alanda olduğu gibi, mevcut çalışma kurallarına uygun hareket etme bilinci sayesinde, tüm tarım çalışanlarımız her türlü kanuni hakları tam olarak ödenerek, gerekli İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirleri en üst düzeyde alınarak ve işi kolaylaştırıcı tüm gerekli ekipmanlar sağlanarak çalıştırılıyor.
Bunlara ek olarak gündemi de yakından takip ederek, çiftçinin yanında olmaya devam ediyoruz. Bizim Elazığ’da önemli bir şarap fabrikamız bulunuyor ve Elazığ yöresinin üzümü olan Öküzgözü’nü şarap üretimi için satın alıyoruz. Normalde şaraplık üzümleri çok seçerek alırız. Ancak Elazığ yakın zamanda üzücü bir deprem yaşadı, akabinde Covid-19 salgını geldi. Bu nedenle bu yıl alacağımız Öküzgözü üzümünü seçici olmadan alacağız. İhtiyacımızın yaklaşık iki katı kadar üzümü almayı planlıyoruz. Şarap için kullanılacak olan Öküzgözü’nü ayırıp, kalan kısmını da rakı üretimi için kullanabiliriz diye düşünüyoruz. Yaklaşık 10 milyon liralık ek bir kaynak ayırıp çiftçimizin üzümünü bağda bırakmayacağız. Ama çalışmalarınız bunlarla sınırlı değil. Daha doğrusu, bunları yaparken döngüsel ekonominin yöntem ve araçlarından da faydalanıyorsunuz. Zaten sıfır atık için bu kaçınılmaz.
Bu konuda biraz bilgi verebilir misiniz?
Yapılan bu çalışmaların içerisinde döngüsel ekonomiye ve endüstriyel simbiyoza en somut katkıyı sağlayanların başında gelen, arıtma çamurunun tuğla hammaddesi olarak geri kazanımı projesinin detayına inmek gerekirse, düzenli depolama alanına gönderilen atıkların büyük çoğunluğunu oluşturan arıtma çamurunun tuğla prosesinde girdi olarak kullanılması Türkiye’de ilk olma özelliğini taşıyor. Arıtma çamurunun geri kazanımında en çok karşılaşılan problem, çamurdaki nemlilik oranının yüksek olmasına bağlı olarak kurutma gereksinimi. Kurutma işlemi ise yüksek maliyetli olmasının yanı sıra ekstra enerjiye ihtiyaç duyuyor. Tuğla üretiminin hammaddesini toprak ve su oluşturduğu için arıtma çamurları hiçbir şekilde kurutma işlemlerine tabii tutulmadan 1/10 oranında diğer hammaddeler ile karıştırılabiliyor.
Bu kapsamda Projemizin tüm süreçlerine 9 Eylül Üniversitesi ve Manisa İl Çevre Müdürlüğü’nden yetkililer dahil oldu. Arıtma çamurunun oluşumu ve nakliye süreçleri yerinde yetkililer tarafından incelendi. Akabinde tuğla firmasında yapılan gözlemler ile çamurun 1/10 oranında kullanıldığı örnek tuğla üretim süreçleri denetlendi ve üniversiteye ait Çevre Mühendisliği Laboratuvarı tarafından arıtma çamurunun analiz işlemleri yapıldı. Arıtma çamuru kullanılarak üretilen tuğlanın; TSE standardı gereği fiziksel özellik, mukavemet, donma ve çözülme testleri üniversite yapı malzemesi laboratuvarı tarafından yapıldı ve teknik uygunluk raporu verildi. Son olarak teknik uygunluk raporu, çamur analizi, denetim tutanakları, fabrikamızın ve tuğla firmasının kapasite raporları ve iş akış şemaları ile birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuru yapıldı. Başvuru sonucunda Bakanlık, “Atıktan Türetilmiş Yakıt, Ek Yakıt ve Alternatif Hammadde Tebliği” kapsamında projeye uygunluk verdi.
Yenilikçi ve çevreci uygulama yaklaşımı ile fabrikamız düzenli depolamaya gidecek atık miktarını azaltırken, tuğla firması ise hammadde ihtiyacını doğal kaynak tüketimi yapmadan sağlamış oldu.
Bunların yanı sıra üretim sonucu çıkan üzüm sapları da kompostlama ve gübre yapımı işlemine tabi olmak üzere lisanslı geridönüşüm firmalarına gönderiliyor. Daha önce düzenli depolama sahalarında bertarafa gönderilen sap atıkları, bu alanlarda ciddi oranda hacim kaplarken artık kompost ve gübre üretimine katkı sağlıyor.
Üretim faaliyetlerimiz sonucu oluşan arıtma çamurları ve sap atıkları için yukarıda bahsi geçen projeler ile son 3 yılda 22.880 ton seragazı emisyonu tasarrufu ile çevreye 55.600 adet ağacın sağlayacağı temiz havaya eşdeğer bir katkı sağlandı. Bu atıklar depolama alanları yerine biyogazdan enerji üretimi, kompostlama işlemi veya başka proseslerde hammadde girdisi olarak kullanılarak döngüsel ekonomiye de katkı sağladı. Böylece hem temiz enerji üretimine destek oluyor hem de doğal kaynak tüketiminin azaltılmasını sağlıyoruz.
Yine üzüm çekirdeğinin kozmetik sanayinde hammadde olarak kullanılması için denemeler yapılıyor. Evsel atıklardan ayrıştırılan organik atıkları, çöp öğütücüden geçirip arıtma tesisine göndererek enerji geri kazanım sürecine dahil ediyoruz. Fabrikalar içinde yatırım faaliyeti olması durumunda az miktarda oluşan hafriyat atıklarını ayrıştırarak belediyenin gösterdiği alanlarda dolgu malzemesi olarak kullandırıyoruz. Ambalaj atıklarını kaynağında ayrı toplayarak lisanslı geridönüşüm firmalarına gönderiyor ve tesislerin yeşil alanlarından çıkan bahçe atıklarını pellet biyokütle haline getirerek yakıt elde ediyoruz.
Yine ambalajlarla ilgili bazı çalışmalarınız var sanırım. Biraz anlatır mısınız?
Mey Diageo’nun piyasaya sürdüğü yıllık yaklaşık 35.000 ton ambalaj malzemesinin %98’ini cam oluşturuyor. %1 plastik, %1 de diğer ambalaj malzemelerini içeriyor. 2020 sürdürülebilirlik hedefleri kapsamında geniş yer kaplayan sürdürülebilir ambalaj çalışmalarını dört ana koldan yürütüyoruz. Çalışmaları kısaca özetlemem gerekirse; toplam ambalaj ağırlığını %15 azaltmak, geri dönüştürülebilir malzeme içeriğini %45 artırmak, %100 geri dönüştürülebilir ambalaj kullanmak ve ambalaj için kullanılan kâğıt-kartonun %100 endüstriyel ağaçlardan üretilmesini sağlamak hedefimiz.
Mey Diageo, çevre mevzuatı kapsamındaki ambalaj atıkları geri toplama yükümlülüklerini uzun yıllardır sektörün önde gelen yetkilendirilmiş kuruluşu olan ÇEVKO ile yerine getiriyor. 2011’den beri ÇEVKO ortaklığı ile evrensel Yeşil Nokta üyesi ve 2016’dan beri ÇEVKO Vakfı’nın üyesi olan Mey Diageo, aynı zamanda ÇEVKO İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nda da aktif olarak yer alıyor.
Bizi sosyal medyada takip etmek için tıklayın: LinkedIn | Instagram | Twitter | Facebook