Arzu Deniz AKSOY, Strateji ve Sosyal Etki Danışman arzudeniz.aksoy@gmail.com
İspanya’da faaliyet gösteren Sürdürülebilirlik Ajansı Quiero’nun Kuzey ve Güney Amerika, Asya ve Avrupa’daki 100 dünya lideriyle gerçekleştirdiği söyleşilere dayanarak iş liderliğinin geleceği hakkında okuduğum görüşleri
sizlerle paylaşmak isterim. Bu çalışmada 100 Dünya Liderine Sürdürülebilirlik ve İş denkleminin COVID-19’dan nasıl etkileneceği soruluyor.
İş Liderleri Ekonomiyi Dönüştürebilir
Esneklik elbette şu anda iş dünyasında herkesin diline dolanmış olan en popüler sözcük. Yalnızca maliyete göre çok sayıda karar vermemiz gerekiyor ve kırılganlığımızın temelinde yatan şeyin bu olduğu ortaya kondu. Son birkaç ay boyunca, olağanüstü durumlara hazırlıklı olunmaması, şeffaflığın bulunmaması ve küreselliğe aşırı bağımlılık gibi etmenlerin bileşimi nedeniyle savunmasız tedarik zincirlerinin etkilerine maruz kaldık. İnsanlarınrefahına yönelik diğer tehditlerin yanında iklim değişikliği de işle ilgili enkaygı verici risklerden biri haline geldi. Bu sağlık krizi sırasında yürütülen ünlü Edelman Global Trust Barometer araştırmasına göre 10.000 katılımcı arasında şirketlerin çalışanlarını virüsten korumak için yeterli çabayı gösterdiğine inananların oranı yalnızca %43, şirketlerin küçük çaplı tedarikçilerin ve müşterilerin ayakta kalmasına yardım ettiğine inananların oranıysa yalnızca %46.
Esnekliğin Taşıyıcı Kolonları
Kriz dönemlerinde yeniden tasarlayabilmemiz gerekiyor. İlerlemenin yolu, kesintilerle ve olağanüstü durumlarla kemer sıkma politikaları, toplu işten çıkarmalar ve aynı, eski planlama sistemlerindeki farklı türde ince ayarlamalar kullanarak mücadele etmek değil. Öngörülebilir senaryolara kapılmak yerine toplum, gezegenimiz ve iş dünyası için daha iyi günlerin gelmesini sağlamak üzere çığır açan projeleri -arzu edilen ve ilham veren gelecek görüşleri- tasarlamamız gerekiyor. İstediğimiz geleceği hayal etmemiz ve ona ulaşmak için tutkulu bir ruhla emin adımlar atmamız gerekiyor. Bu çığır açan düşünme yalnızca 1960’lardaki ünlü Ay’a ayak basma deneyiminden değil, aynı zamanda o zamandan beri gerçekleşen pek çok başka atılımdan da sorumlu.
Esneklik geliştirmek ve yeniden tasarlamak için en iyi yol nedir? Dünyanın farklı yerlerinden uzmanlara göre, bilim temelli, bağlam temelli, net pozitif düşünmeyle uyumlu yeni çığır açan projeler tasarlayabilmemizi sağlayan
sürdürülebilirlik ve yenilenmeden daha iyi bir araç yok. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in daha birkaç hafta önce Yeşil Mutabakat Çağrısı’nın, şu anda iyileşmenin ardında yatan en zekice düşünülmüş yön verici unsur olmasına dikkat çekmesi şaşırtıcı değil. Bununla beraber, ekonomik iyileşme sağlamak gözü pek fikirler ve yatırımlardan fazlasını gerektiriyor. Doğru beceriler, kapasiteler ve yaklaşımlarla donanmış dönüşümcü iş liderlerine ihtiyacımız var. Onlar olmadan büyük atılımlar ve ihtiyaç duyduğumuz “Ay’a ayak basma” sıçramaları gerçekleşmesini bekleyemeyiz. Sürekli değişen iş liderliği kavramı artık özellikle önemli ve dönüşümsel nitelikler geliştirme ihtiyacı apaçık ortada.
Dönüşümcü Liderlerin Becerileri
Dönüşümcü liderlik için, “nasıl yapılır” üzerine önemli fikirlerin yanı sıra, olmazsa olmaz beş unsura da dikkat çekiliyor: Dönüşümcü liderliğin birinci önkoşulu bir uyum sağlama kültürü yaratma yeteneğidir. Yöneticilerin bunu başarabilmek için güvenli alanlarından zorlanmadan çıkmaları ve ekiplerini de aynı şeyi yapmaya cesaretlendirerek onları buna göre ödüllendirmeleri gerekir. Ayrıca, hızla büyüyen eğilimleri belirleyebilen ve bunlar doğrultusunda harekete geçebilen liderlere de ihtiyacımız var. Stratejik planlama, risk değerlendirmesi ve inovasyon modelleri genellikle doğrusal bir çizgi izlemeye devam ediyor; ancak, gördüğümüz gibi, hızla yükselen dinamikleri daha iyi tahmin etmeli, bunlara daha iyi tepki vermeliyiz. Ayrıca, uyum sağlayan liderler, pek çoğunun daha şimdiden deneyimlediği hiyerarşik olmayan kurumsal yapıları destekleyecek kadar akıllıca hareket eder. Üst yönetim her zaman doğru çözümü bildiğini iddia etmek yerine, ekiplerini çözüm geliştirmeye davet edebilir. Dönüşümcü liderler bunlara ek olarak içinde faaliyet gösterdikleri bütün sistemleri açıkça kavrayabilir. Bugün ve ileride etkili bir şirket lideri olmak bir sektör ve sistem lideri olmayı gerektirir. Böyle liderler artık işe yaramadığı açıkça görülen şeylere “Hayır!” diyebilir, var olan normlardan ve inançlardan kurtulabilir ve bir şeyin açıkça anlamsız hale gelmesi durumunda başkaldırırlar.
Bu bağlamda, açık fikirlere dayanan inovasyon ve işbirliği herkesin diline dolanmış sözcüklerin ve fotoğraf fırsatlarının çok ötesinde, olumlu büyük değişimlerin anahtarıdır. Sistemli liderler, yeni yollar keşfetme ruhuyla,
sistemli değişikliklere giden toplu davranış değişiklikleri yanında, sağlayacakları katkı ve ortaklıklar için de sivil toplum kuruluşlarına, aktivistlere, tüketicilere, tedarikçilere, hükümetlere, sendikalara ve diğer paydaşlara yönelir. Dönüşümcü liderler ayrıca insan boyutunun muazzam gücünü keşfetmiş olan kişilerdir. Çalışanların orta ve uzun vadede parlamasını ve başarmasını sağlayan şeyin “özel hayat” ve “iş hayatının” uyumlu, zarif, tatmin edici bir şekilde bir araya gelmesi olduğunu fark etmişlerdir. Cesaret ve alçakgönüllülük birbirinden ayrılmaz. 20. yüzyılın, “Başarısızlığı kabul etmek zayıflık göstergesidir” diyen sözde bilgeliği artık yararsız ve tehlikelidir. Artık kazandıran kuvvetler şeffaflık, doğruluk ve empatidir. Orta yönetim düzeyine vakit ayırmak da -özellikle dürüstçe sohbet etmek, paylaşmak ve birlikte düşünmek için vakit ayırmak- dönüşümcü liderlerin yatırımda bulunabileceği en iyi birkaç alandan biridir. Bu tür sohbetler insanı arınmaya, ilham alıp vermeye ve üretken düşünmeye götürebilir. Ayrıca, bu, güven inşa etmeye ve çalışanların sürekli ve yoğun katılımına yardımcı olarak zaman içinde istikrarlı bir şekilde güçlü sonuçlar alınmasını sağlar. Beşinci ve son unsur “amacın” yalnızca bir slogan ya da iletişim planı değil, yol gösterici ve kuruluşun omurgası olmasıdır. Dönüşümcü liderlerin damarlarında dolaşan, sırf para kazanmaktan daha büyük bir amaç olmalıdır: Çalışanlarda, tüketicilerde ve diğer paydaşlarda gerçekten samimi bir şekilde karşılık bulan açıkça tanımlanmış, gereğince ortaya konmuş olumlu toplumsal ve/veya çevresel bir amaç. Yukarıda sayılan özellikleri taşıyan yarının iş liderleri yalnızca kendi şirketlerini değil, aynı zamanda temas etkileri tüm paydaşları ve sistemleri yeniden tasarlayacak, dönüştürecek, sağlamlaştıracak ve onlara güç verecektir.