2023 yılı, tüm dünyayla birlikte ülkemizde de belirsizlikler içerisinde geçen bir yıl olarak hatırlanacak. Oxford Sözlüğü, “Daha Önce Benzeri Görülmemiş” anlamına gelen unprecedented kelimesini yılın kelimesi seçmişti. Her geçen gün, bu kavram daha da doğrulanır hale geldi.
Yazı: Zeynep ÖZLER, [email protected]
Bir süredir ara verdiğim köşeme yeniden kavuşmanın, bu defa aynı pencereden ancak farklı bir perspektiften bakmanın mutluluğunu taşıyorum. Uzun bir süre boyunca daha iyi bir dünya hayaliyle, “dünyaya iyi bakmak” üzerinden sanat ve tasarım başta olmak üzere disiplinler arası bir yerden kapsayıcı yazılar kaleme almıştım. Entelektüel olarak çok beslendiğim, yaratıcı endüstrilerin dönüştürücü gücüne olan inancımın pekiştiği ve bir o kadar da bu alanda var olmanın/üretmenin güçlüklerini yakından gözlemlediğim bir dönem oldu. Şimdi bambaşka bir sektörde çalışma kararı almışken yine aynı tutku ve heyecanla, “Kendi etki ettiğim dünyayı nasıl şekillendiririm?” motivasyonuyla gelişme yolculuğuma devam ediyorum. Konfor alanımdan çıktığım, kendi dünyamda belirsizliklerle kucaklaştığım yeni bir başlangıç yapmanın cesaretini yaşıyorum.
Halının Altına Süpürülemeyenler
Bugün kurumsal iletişim alanında olmamla birlikte aslında güçlü bir akademik birikimim ve sivil toplum geçmişim var. Üniversite lisansım uluslararası ilişkiler, üzerine siyaset bilimi yüksek lisansı yaptım. İçimde ukde kalan, yurt dışında başlayıp tez aşamasında yarım bıraktığım doktoram. Geriye dönüp baktığımda, özellikle uluslararası ilişkiler teorilerinde bize hep zero sum game (sıfır toplamlı oyun), Makyavelist politikalar, pragmatizme dayalı fonksiyonel ilişkiler satranç tahtaları imgeleriyle öğretildi. Bütün bu uluslararası oyunların ve entrikaların sonuçlarını ne yazık ki hep birlikte deneyimliyoruz. İflas etmiş uluslararası politikalar, passe ekonomik modeller, insanlığın ortak sorunları karşısındaki atalet ve acz, bir türlü çözülemeyen kök sorunlar kadar artık işlemeyen bir sistemin de halı altına süpürülemeyen semptomları olarak karşımızda.
2023 yılı, tüm dünyayla birlikte ülkemizde de belirsizlikler içerisinde geçen bir yıl olarak hatırlanacak. Oxford Sözlüğü, “Daha Önce Benzeri Görülmemiş” anlamına gelen unprecedented kelimesini yılın kelimesi seçmişti. Her geçen gün, bu kavram daha da doğrulanır hale geldi. Küresel düzeyde karşımıza çıkan ekonomik durgunluk ve enflasyonist baskı, savaş ortamı, ülkemizdeki seçim takvimi gibi pek çok meydan okumayla sınandık. Tüm bu zorlukların yanı sıra Şubat ayında ülkemizde yaşanan deprem felaketi hepimizi derinden sarstı.
Ekosistemlerin Konuşulduğu Bir Dünya
Paradigma değişiminin hakim olduğu yepyeni bir “çoklu” dünya içerisindeyiz. Çoklu krizler, çoklu belirsizlikler ve çoklu rakipler aslında alışık olmadığımız bir dünyayı temsil ediyor. Fırsatların ve tehditlerin bir arada olduğu bir dünyada geleceği şekillendirmek için paradigma değişiminin analiz edilmesi önem taşıyor. Krizlere karşı dayanıklılığı artırmak, iş modellerinde esneklik, yeni şartlara adapte olabilmek, karar alma ve uygulama süreçlerini hızlandırmak ve onarıcı politikalara öncelik vermek gerekiyor. Sıfır toplam değil, pozitif toplam oyunlar için çalışma zamanı! Üstelik birçok vizyonerin altını çizdiği gibi mükemmeli hedeflemeden, kusurlu mükemmel olabileceğini kabul ederek, öte yandan elimizden gelenin en iyisini hedefleyerek…
İşbirliği ise bu dönemin olmazsa olmazı! Günümüz koşullarında hiçbir kişi veya kurum tek başına başarılı olamaz. Artık bireyselliğin değil, ekosistemlerin konuşulduğu bir dünyada yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz ağlar kadar bu ağlarda kurduğumuz bağlar da önem kazanıyor. Hiçbir paydaşımızı geride bırakmadan, disiplinler arası bir yaklaşım ve ortak bir gelecek hayali ile çalışmamız gerekiyor. Empati ve etik, iki kritik kavram. Her ikisi için de iade-i itibar zamanı!
İletişim eşittir dinlemek artık! Beklentilerin/taleplerin hem farklılaştığı hem de çoğaldığı bir sistemde can kulağıyla dinlemek her zamankinden daha fazla önem kazanıyor. Dinlediklerimizi anlamlandırmak, doğru soruları sormak ve stratejik aksiyonlara dönüştürmek kritik. Kaçımız gerçekten dinliyoruz? Yeni yılda bunu da samimi bir şekilde sorgulama zamanı.
Bizler de tıpkı doğada olduğu gibi, tüm zorluklara inat, önümüzdeki dönemde çeşitliliğin ve kapsayıcılığın getirdiği zenginliğe daha fazla odaklanmalıyız. İçinde bulunduğumuz kısır döngülere boyun eğmeden, erdemli döngüler kurmak üzere tüm kaynaklarımızı seferber etmeliyiz.
“Çıkmaz Sokak” dedim ama çıkmaz olduğunu fark edip geri dönmek önemli! Her doğan gün ezberlerimizi bozmak, “kendi olma alışkanlığımızı kırıp” harekete geçmek için yeni ihtimaller barındırıyor. Şimdi hepimiz için bu ihtimallere sıkı sıkıya tutunma zamanı… Daha adil ve yeşil bir dünya için, kendi dünyamızda yeni bir beyaz sayfa açma zamanı…
Bu yazı ekoIQ’nün 109. sayısında “Çıkmaz Sokak” başlığıyla yer almaktadır.