TEMA Vakfı’nın, Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğinde hayata geçirdiği İklim TEMA Eğitim Portalı; çocukların yalnızca iklim değişikliği değil, kuraklık, biyolojik çeşitlik kaybı, atıkların yarattığı kirlilik gibi farklı ekolojik krizlere karşı da farkındalık kazanmalarını hedefliyor.
TEMA Vakfı, çocukların iklim değişikliğinin nedenlerini, sonuçlarını, etkilerini öğrenmeleri ve iklimdeki değişikliklerin diğer sistemleri nasıl etkilediği konusunda farkındalık geliştirmeleri amacıyla geliştirdiği İklim TEMA Eğitim Portalı’nı (iklimtema.org), 2022 yılının Mayıs ayında tüm öğretmenlerin kullanımına açmıştı.
Çocukların, sadece iklim değişikliği değil; kuraklık, biyolojik çeşitlik kaybı, atıkların yarattığı kirlilik gibi farklı ekolojik krizlere karşı da farkındalık kazanmalarını hedefleyen portalda, dünyadan ve Türkiye’den iklim değişikliği ve doğa eğitimi konusunda uzman isimlerin görüşlerine yer veriliyor. Bu görüşlerin öğretmenlere “çocukların doğa ile ilişkisi, doğa eğitimi, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik” gibi konularda rehberlik etmesi amaçlanıyor.
Portalda doğa eğitimiyle ilgili görüşlerine başvurulan uzmanlar arasında;
- Ekofobiyi Aşmak kitabının yazarı, akademisyen ve doğa eğitimcisi David Sobel,
- Doğadaki Son Çocuk kitabının yazarı Richard Louv,
- TEMA Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Gelengül Haktanır,
- Çocuk/genç ve yetişkin psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan,
- TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Özgür Bolat,
- Akademisyen Doç. Dr. Deniz Kahriman Pamuk,
- Eğitimde Sistem Düşüncesi Derneği’nden Dr. Ülkem Yararbaş ve Emre Göktepe yer alıyor.
“Çocuklar Her Gün Doğal Ortamlarda Olmalı”
İklim TEMA Eğitim Portalı’nda söyleşisi yayımlanan isimlerden David Sobel, etkili bir doğa eğitiminin; kilometrelerce ötedeki bir çevre sorununu konuşarak değil, çocukların içinde yaşadıkları çevreyle güçlü bağlar kurarak sağlanabileceğini belirtiyor.
Doğa sevgisi olmadan, çocukların dünyayı korumak için harekete geçmeye hevesli olmayacaklarını savunan Sobel, “Çocukların her gün doğal ortamlarda, açık havada serbest oyun oynamalarına izin vermeliyiz. Çocuklara hayvan bakımı ve bahçe işleri için fırsatlar vermeliyiz. Doğada koşmayı, yürüyüş yapmayı, yüzmeyi, bisiklete binmeyi öncelik haline getirmeliyiz” ifadelerini kullanıyor.
Sobel, çocuklara iklim değişikliğini anlatmak konusuna “umudu çoğaltan bir perspektiften” yaklaştığını da belirterek “İklim değişikliğinin bütün trajik etkilerini öne çıkarırsak çocukları umutsuzluğa sürükleme riskiyle karşı karşıya kalırız” eklemesinde de bulunuyor.
“İnsan Sevdiğini Korur”
Prof. Dr. Gelengül Haktanır, portalda yayımlanan söyleşisinde çocuklar için doğanın kendi başına bir laboratuvar olduğuna vurgu yaparak “Bu zengin laboratuvarın, onlarla yapılacak farkındalık ve bilgi kazandırıcı bütün eğitimlerde kullanılması son derece önemlidir” ifadelerini kullanıyor.
“İnsan sevdiğini korur, bu nedenle çocuklara hayvanları ve bitkileri sevdirmek, çevre eğitiminin en temel amaçlarından biri olmalıdır” diyen Haktanır, “Çevre eğitimi, belirli bir etkinlik saatiyle sınırlandırılmayıp her etkinlikle ilişkilendirilerek sunulmalıdır. Bunun için de her öğretmen çevre sorunlarına karşı duyarlı olmak yani çevre bilincine sahip bir birey olmak zorundadır” sözleriyle doğa eğitiminde öğretmenlerin önemini anlatıyor.
“Doğa Deneyimi Bir Tampon Olabilir”
Çocukların doğada geçirdikleri zamanın psikolojik ve fiziksel yararlarının yanı sıra akademik başarı açısından da önemine dikkat çeken Richard Louv ise “Doğada zaman geçirmenin, çocuğun kendine güven duymayı öğrenmesinde, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun semptomlarını azaltmada, sakinleşme ve odaklanmada faydaları var. Doğal oyun alanlarına ve doğal öğrenme alanlarına sahip okulların, çocukların akademik olarak daha iyi performans göstermelerine yardımcı olduğu düşünülüyor” ifadelerini kullanıyor.
Doğal oyun alanlarının zorbalığı azaltabileceğine dair bazı göstergeler olduğunu belirten Louv, “Doğa deneyimi aynı zamanda çocuk obezitesi ve fazla kilo problemleri için bir tampon olabilir. Doğada geçirilen zaman açıkça bir tedavi değildir, ancak özellikle kontrollerinin ötesindeki koşullar nedeniyle stresli olan çocuklar ve yetişkinler için çok büyük bir yardımcı olabilir” diyor.
“Dijital Dünyaya Doğan Bir Nesil Yetiştiriyoruz”
Tüm dünyada çocukların açık havada oyun oynama sürelerinin giderek azaldığını ve oyun alışkanlıklarındaki dengesizliklerin artığını belirten Prof. Dr. Yankı Yazgan ebeveynlere düşen sorumluluğu, “Dijital dünyaya doğan bir nesil yetiştirdiğimiz gerçeğini kabullenmeliyiz. Çocukların dijital teknolojiyle iç içe büyümesine karşı çıkmak hayatın akışına aykırı. Burada dikkat edilmesi gereken, teknolojiyi ve ekranları çocuk bakıcısı olarak ya da ilişkiyi, sahici deneyimi engelleyici biçimde kullanmamak. Ekran ile ilişki artıp, ekran hem bir oyun yeri ve hem de oyun arkadaşı haline gelince oyun dengesizliği karşımıza çıkıyor. Ebeveynlere düşen sorumluluk içeride ve açık alanda oynanan oyunlar ile ekran başında ve ekran dışında oynanan oyunlar arasında bir zaman dengesi kurabilmeleri için çocuklarına rehber olmak” sözleriyle özetliyor.
“Amaç Doğanın Parçası Olmak”
Dr. Özgür Bolat da öğretmenlerin doğa eğitimindeki rolünü değerlendirerek “Öğretmenler sadece çocukların doğada olmasını sağlamamalı, aynı zamanda onlara her canlıya saygı duymayı, canlıları beslemeyi, doğaya fidan kazandırmayı, evde doğal beslenmeyi, doğal materyaller kullanmayı, geri dönüşüme önem vermeyi, suni materyallerden uzak durmayı, kendi besinlerini yetiştirmeyi ve hazırlamayı öğretmelidir. Aslında amaç tam olarak doğada olmak değil, doğanın parçası olmak” diyor.