Sorular çok, yanıtlar zor, kargaşa büyük, elimizden gelenler küçük… Ama milyarlarca elimiz var bizim. Milyarlarca gözümüz, milyarlarca kulağımız, kalbimiz ve tabii beynimiz… Bu milyarlar nasıl ortaklaşır; Hayal gibi ama ortak hayaller, bu dünyadaki en güçlü şeylerden biridir. Ortak akla hayallere sarılmanın vakti zamanıdır…
İnsanın tarihin bir parçası ve bir çağ dönümünün ortasında olduğunu hissetmesi oldukça garip doğrusu. Çağ dönümü yani milat da böyle bir şey: “Oradayım” diye hissediyorsunuz ama bu kez herkes “Orada”. Herkes kendi kişisel deneyimini anlatabilir ama işin ilginç tarafı bu konuda bir deneyimi olmayan yok. O yüzden bir milat olarak rahatça kabul edilebilir gerçekten. Milyarlarca insanın hakkında konuştuğu bir ortak deneyim…
Ama sadece bir deneyimden bahsetmiyoruz tabii ki. Hâlâ içinde olduğumuz ve ne zaman biteceğini bilmediğimiz bu tünelin nereye çıkacağından da emin değiliz. Kimileri tünelin ucunun dönüp dolaşıp aynı yere çıkacağını söylüyor, kimileri ise “başka bir yerde” olacağımızdan emin. Ama tabii burada, tünelin içindeyken yaşadıklarımız, hissettiklerimiz belirleyici olacak. Ve tünelden çıktığımızda yaşayacaklarımız…
Bir şeylerin değişeceği kesin ama ne yönde ve ne kadar bunu tahmin etmek imkansız. Ama bazı şeylerin değişmesini dileyen çok insan olduğu gibi, değişimin yıkacaklarından korkan insanlar ve yapılar da mevcut. Bu da son derece normal: Acılarıyla sorunlarıyla normale alışmışken, şimdi yepyeni bir normalin oluşması tedirgin edici…
İnsanlığın yeryüzündeki serüveni, temelde iyiye mi, kötüye mi gidecek, tabii ki asıl sorumuz bu. Kısa vadede? Uzun vadede? Neler olacak? Daha eşitlikçi, sürdürülebilir, adil ve demokratik bir dünyanın kurulmasına vesile olabilir mi yaşadıklarımız? Yoksa post-truth’un yıldızlarına yıldızlar eklenecek, yoksulluğa yoksulluk, eşitsizliğe eşitsizlik mi katılacak? Hepimiz, son derece normal olarak kişisel hayatlarımıza odaklanmışken, bir yandan bunları kafamızda evirip çevirmekten başka çaremiz yok.
Ancak bundan sonra yapacaklarımız, hayati öneme sahip. Ortak deneyimler yaşayanlar ortak deneyimler kurabilir. Artık bu bizim müşterek tarihimiz. Ve zaten en büyük sorunumuzda bu mavi gezegendeki müştereklerimize sahip çıkamamamız, bu müştereklerin, küçük çıkar gruplarının elinde angaryaya tabi kılınması değil mi? Denizinden merasına, ormanından atmosferine, kültüründen kentlerine, sokaklarından parklarına… Tüm müştereklerimizin, para ile alınıp satılan, hunharca tüketilen “şeylere” dönüşmesine engel olacak bir müşterek deneyim yaşamış olabilir miyiz? Bu ortak deneyimden yeni ortaklıklar geliştirebilir, bu süreci, müştereğimiz kılabilir miyiz? Yoksa sürünün bağışıklığına bel bağlayanlar aynı zamanda sürünün sessizliğine mi güveniyor?
Sorular çok, yanıtlar zor, kargaşa büyük, elimizden gelenler küçük… Ama milyarlarca elimiz var bizim. Milyarlarca gözümüz, milyarlarca kulağımız, kalbimiz ve tabii beynimiz… Bu milyarlar nasıl ortaklaşır; bu ortaklıkların aynı zamanda, diğer canlıların, kurdun kuşun, havanın ve toprağın ve denizlerin kaderlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu nasıl kavrar ve ona göre bir hayatı yeniden kurar? Hayal gibi ama ortak hayaller, bu dünyadaki en güçlü şeylerden biridir. Ortak akla ve hayallere sarılmanın vakti zamanıdır. Çok alametler belirdi…
Bizi sosyal medyada takip etmek için tıklayın: LinkedIn | Instagram | Twitter | Facebook