#ekoIQ İklim COP25: Yine Bir Boş Bardak, Dolu Bardak Hikayesi
İklim

COP25: Yine Bir Boş Bardak, Dolu Bardak Hikayesi

İklim krizi karşısında önemli adımların atılmasının beklendiği, 2-15 tarihleri arasında Madrid’de düzenlenen COP25 beklentileri karşılamadan sona erdi. Delegeler, zirve sırasında Madrid sokaklarını dolduran 500 bin kişinin talepleri yerine petrol, gaz ve kömür şirketlerini dinlemeyi tercih etti, iklim adaleti talepleri görmezden gelindi. ABD, Brezilya, Avustralya ve Suudi Arabistan olumlu kararların çıkmasında başlıca engellerdi. Türkiye ise 25 yıldır “kararlı” bir şekilde sürdürdüğü Ek1’den çıkma politikasından bu sene de bir sonuç alamadı. Şimdi akıllarda tek bir soru var. Madrid’de ulaşılamayan hedeflere 2020 yılında Glasgow’da düzenlenecek COP26’da ulaşılabilir mi?

Yazı: İklim Haber, Haber Merkezi

İspanya’nın Madrid şehrinde 2-15 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilen ve en uzun süren iklim müzakeresi olarak tarihe geçen COP25’te ülkeler giderek şiddetlenen ve dünyanın birçok yerinde kayıp ve zararlara neden olan küresel iklim krizine cevap vermek konusundaki beklentileri karşılayamadı. Bilim insanlarının 2019 yılında ortaya koyduğu açık kanıtlara, dünyanın dört bir yanında düzenlenen protestolara ve şiddetlenerek artan iklim etkilerine rağmen müzakereler, ülkelerin keskin kırmızı çizgilerinin mağduru oldu. Zirvede gözlemci olarak bulunan sivil toplum kuruluşları, ABD, Brezilya, Avustralya ve Suudi Arabistan’ı bu du- rumdan sorumlu tutuyor. ABD Başkanı Donald Trump, Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro ve Avustralya Başbakanı Scott Morrison yanan Amazonlar’dan, yerleşim yerlerini yok eden ve insanları evsiz bırakan seller ve yangınlardan hiç etkilenmemiş görünüyorlar. STK temsilcileri, özellikle Paris Anlaşması’ndan çekilme kararı veren ABD’nin zirvede işleri zorlaştırması ve COP25’in daha güçlü mesajlar vermesini önlemesi yüzünden tepkilerini ortaya koydu.

Kanada, Japonya, Çin ve Hindistan gibi dünyanın önde gelen ekonomileri de, iklim krizinin vurduğu yoksul ülkeleri desteklemek ve 2020 yılında küresel kolektif iklim eylemini güçlendirmek konusundaki beklentilere ve taleplere karşı kayıtsız kalmakla suçlanıyor. Avrupa Birliği (AB) ise gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında köprü olma rolü üstlenmeye çalıştı. AB, küçük ada devletleri, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri, yine de bu zorlu müzakerelerde, başta 2020’de iklim eylemlerini güçlendirme konusu olmak üzere birçok konuda Paris Anlaşması’nın bütünlüğünü korumayı başardı.

Anlaşmaya taraf olan ülkeleri Glasgow’da düzenlenecek olan COP26’da zorlu müzakereler bekliyor. Gelecek sene müzakerelerin başkanlığını yürütecek Birleşik Krallık ile AB’nin Paris Anlaşması’nın hedefleri ile mevcut emisyonlar arasındaki açığı kapatma konusunda yoğun bir gündemi olacak. Ülkelerin, anlaşmaya göre 2020 yılında daha önce anlaşma onay- lanırken verdikleri iklim hedeflerini (Ulusal Katkı Beyanı– NDC) yenilemeleri gerekiyor.

Müzakere Masasında Neler Oldu?

Ülkelerin önünde bulunan dört temel konu ve bu konularda zirve bitimindeki son durum kısaca şu şekilde özetlenebilir.

2020 İklim Eylemleri: Karar, mevcut iklim eylemleri ile Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak için gerekli olan emisyon azaltımı arasındaki büyük farkın kapatılmasına ve 2020 yılında, tüm tarafların mümkün olan en yüksek azaltım ve adaptasyon hedeflerini ortaya koymalarının aciliyetine vurgu yapıyor.

Karbon Piyasaları: Ülkeler karbon piyasaları konusunda bir anlaşmaya varamadı ve bu konudaki karar bir sonraki zirveye bırakıldı. Müzakerelerin son saatlerinde, anlaşmanın çevresel bütünlüğünü korumak ve çift sayım konusunun önüne geçmek için 30’dan fazla ülke San Jose İlkeleri adlı belgeyi yayımladı.

Kayıp ve Zarar: Kayıp ve zarar konusundaki çalışmaları yönetmek için Santiago Ağı kuruldu. Ancak metin, uzmanlara göre bir önceki metinden daha zayıf. Karar, uluslararası kurumların kayıp ve zarar konusundaki çabaları desteklemesi gerekliliğine vurgu yapıyor. Gelişmiş ülkelerin bu konuda gelişmekte olan ülkelere verdiği desteği artırmalarının önemi de metinde belirtiliyor. Metin aynı zamanda, Yeşil İklim Fonu yönetimini kayıp ve zararların önlenmesine verdiği dest ği devam ettirmeye ve Varşova Kayıp Zarar Mekanizması’nın stratejik çalışma gruplarının sonuçlarını göz önünde bulundurmaya davet ediyor. Kayıp ve zarar konusunun finansmanı tartışmaları fon yönetimine bırakılıyor.

Okyanuslar ve Karasal Ekosistem:

Okyanuslar ve karasal ekosistem üzerindeki iklim etkileri için yeni bir Birleşmiş Milletler çalışması başlatılıyor. Bu çalışma süreci, azaltım ve adaptasyon eylemini güçlendirmeyi amaçlıyor. Özellikle karasal ekosistemlerinin adaptasyonu konusuna önem verilecek.

Türkiye Cephesinde Değişen Bir Şey Yok

Türkiye cephesinde de beklendiği gibi herhangi bir değişiklik olmadı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum COP25’te genel toplantı salonundaki üst düzey konuşmalar bölümünde yaptığı açıklamasında, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele etmek için üniversiteler ile işbirliği içinde olduğunu ve ulusal bir mutabakat sağlandığını açıkladı. “İklim eylemi için küresel işbirliğine dahil olmak kaçınılmaz. Türkiye geride bırakılamaz” diyen Kurum, Türkiye’nin taleplerinin hesaba katılması gerektiğini ifade etti: “Türkiye, çıkarlarını gözetme konusunda haklıdır. Rejimin bir parçası olmak istiyoruz ancak gelişmişlik düzeyimize göre sınıflandırılmalıyız.” Bakanın konuşmasından da anlaşılacağı üzere

Türkiye delegasyonu zirvede 25 yıldır devam ettirdiği pozisyonu sürdürdü ve EK-1’den çıkma talebini yeniledi. Ancak, bu zirveden de sonuç alamadı ve herhangi bir ilerleme sağlanamadı.

COP26’nın Yükü Daha da Arttı

Bu zirvede alınan ve sonuç metnine giren kararlar, 2019 yılı boyunca dünyanın dört bir yanından yükselen iklim eylemi ve iklim adaleti taleplerine yanıt vermekten uzak. Delegeler, TIME tarafından “2019 Yılının İnsanı” seçilen Greta Thunberg ve onunla beraber zirve sırasında Madrid sokaklarını dolduran 500 bin kişinin talepleri yerine petrol, gaz ve kömür şirketlerini dinlemeyi tercih etti. İklim adaleti talepleri görmezden gelindi.

Bu kararlar, 2020 yılında düzenlenecek COP26’nın başkanlığını yapacak olan Birleşik Krallık ve İtalya’nın yükünü daha da artırıyor. Mevcut iklim planları, iklim krizini önleyecek kadar güçlü değil ve 2020 yılında ülkeler gelecek 10 yıl içinde yapacakları azaltımı belirleyen iklim planlarını ve hedeflerini ortaya koymakla yükümlüler.

2020 yılı, iklim eylemi açısından oldukça kritik bir yıl olacak. Ancak, Avrupa’nın yeşil düzeni ve 2050’de ilk iklim nötr kıta olma hedefi ile 2020 yılında planlarını yenileyeceğini taahhüt eden 70’ten fazla ülke Madrid’de başarılamayanın Glasgow’da başarılabilmesi açısından umut veriyor.

About Post Author