WWF-Türkiye BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nı değerlendirdi. WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, elde edilen sonuçların iklim krizini durdurmak için bilimin öngördüğü çerçeveden uzak olmasına karşın zirvenin önemli kazanımlar da getirdiğine dikkat çekti.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, COP26’da elde edilen sonuçların iklim krizini durdurmak için bilimin öngördüğü çerçeveden uzak olmasına rağmen önemli kazanımlar getirdiğini belirtti.
Bayar, bir iklim zirvesinin sonuç bildirgesine ilk kez fosil yakıt kullanımı azaltma ifadesinin girmesi, Küresel Kömürden Temiz Enerjiye Geçiş Bildirgesi kapsamında 46 ülkenin önümüzdeki 20 yıllık dönemde kömürden elektrik üretimine son vereceğini duyurması ve küresel çapta 130 trilyon dolar varlığı yöneten 450’den fazla finans kuruluşunun 2050 yılı itibariyle net sıfır emisyon hedeflerine ulaşılabilmesi için finansman sağlama taahhüdü vermesini elde edilen kazanımlar arasında saydı.
Uğur Bayar, zirve boyunca kömürden çıkış, metan gazı emisyonlarının azaltılması ve ormanların korunması gibi pek çok alanda yeni taahhütlerde bulunulsa da bu taahhütlerin henüz dünyayı, küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlı tutma hedefi ile uyumlu bir yola sokmadığının altını çizdi. Bayar ayrıca “Zirve iklim krizi ile mücadelede tek aktörün hükümetler olmadığını da gösterdi. COP26, şirketler, finans kuruluşları, yerel yönetimler gibi aktörlerin ortaya koyduğu hedefler, koalisyonlar ve işbirlikleriyle, iklim değişikliği ile mücadelede hükümet dışı aktörlerin öneminin görüldüğü bir zirve oldu” dedi.
WWF-Türkiye’nin COP26 değerlendirmesinde öne çıkan noktalar şu şekilde:
Güven Kaybı
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın ve Climate Action Tracker’ın analizleri Glasgow’da verilen taahhütler de dahil olmak üzere tüm planlar dikkate alındığında 2,4 derecelik bir ısınma yolunda olduğumuza işaret ediyor. Ayrıca iklim finansmanına ilişkin olarak 2009 yılında gelişmiş ülkeler tarafından verilmiş olan yıllık 100 milyar dolar tutarında kaynak ayrılması yönündeki söz de halen tutulamadı. Bunlara ek olarak iklim krizinin etkilerine karşı hassas konumda olan ülkelerde yaşanan kayıp ve zararların giderilmesine yönelik fon konusunda da uzlaşılamadı. COP26’ya yönelik bu gelişmeler, verilen sözlerin inandırıcılığına dair güven kaybına neden oldu.
Zirve’nin “Daha iyi bir dünya için yarış” etkinliğinde konuşan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, hükümetler, iş dünyası, yerel yönetimlerin verdikleri net sıfır taahhütlerini denetleyecek bir çalışma grubu görevlendireceğini söyledi. Çok sayıda sivil toplum örgütünü içeren COP26 koalisyonu tarafından yapılan açıklamada da güven kaybına dikkat çekilerek, gelişmiş ülkelerin iklim borcunu ödemeleri ve iklim krizi sonucu gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan kayıp ve zararları karşılamaları çağrısı yapıldı.
COP26 Sonuç Bildirgesinde Öne Çıkanlar
- İklim kriziyle mücadele ve uyumda, ormanlar ve okyanuslar dahil olmak üzere karasal ve denizsel ekosistemlerin korunmasının önemi vurgulandı. Atmosfere salınan CO2’nin yaklaşık %50’sini tutan ormanlar ve okyanuslar, buna ek olarak, doğal afet risklerinin kontrolü, iklimin düzenlenmesi, toprak oluşumu ve besin döngüsünün sağlanması gibi kritik ekosistem hizmetleri de sunuyor.
- Fosil yakıt teşviklerinin kaldırılması ve kömür kullanımının azaltılarak temiz enerjiye adil geçişin hızlandırılması çağrısında bulunuldu. Böylece iklim krizinin esas nedeni olan fosil yakıt kullanımının azaltılması ilk kez bir iklim zirvesinin sonuç bildirgesine girmiş oldu. Ancak, sonuç bildirgesi metninin dilinin Hindistan ve Çin’in ısrarı sonucu yumuşatılarak “kömürden çıkış” yerine “kömür kullanımının azaltılması” biçiminde değiştirilmesi ve kaldırılması istenen teşviklerin “verimsiz” teşviklerle sınırlı oluşu hayal kırıklığına neden oldu.
- İnsan faaliyetleri sonucu yeryüzündeki sıcaklık artışının 1,1 °C’yi bularak alarm verici boyuta ulaştığı; 1,5 °C eşiğinin aşılmaması için küresel ölçekte CO2 salımının 2030 yılına kadar %45 oranında azaltılması ve 2050’de net sıfır hedefine ulaşılması gerektiği hatırlatıldı. Ulusal katkılarını henüz güncellememiş olan ülkeler bir an önce harekete geçmeye davet edildi. Türkiye güncellenmiş ulusal katkı beyanını 2022 yılında açıklayacağını duyurdu.
- Metan gazı başta olmak üzere CO2 dışındaki seragazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik çabaların artırılması talep edildi. Zirvenin ilk haftasında ABD ve AB ülkeleri de dahil olmak üzere 100’den fazla ülke metan gazı emisyonlarını 2030’a kadar %30 oranında azaltma taahhüdü vermişti. Girişimin dışında kalan Çin sonradan ABD ile yaptığı ortak açıklamada bu alanda işbirliği yapacağını duyurmuştu. 2025 öncesinde ve sonrasında iklim finansmanı için 100 milyar dolar hedefinin yerine getirilmesi için gelişmiş ülkelerin acilen harekete geçmesi çağrısında bulunuldu.
- Paris Anlaşması’nda ortaya konulan Küresel Uyum Hedefi’ne yönelik Glasgow – Şarm El Şeyh Çalışma Programı başlatıldı. Bu kapsamda ülkeler gelecek yılki iklim zirvesine kadar iklim değişikliğine uyumun hızlandırılması ve bu yöndeki desteklerin artırılması konularında çalışacaklar.
- Ülkeler tarafından ortaya konan emisyon azaltımı hedefleri ve bu yolda kaydettikleri ilerlemenin şeffaf biçimde takip edilebilmesi ve bu hedeflerin yerine getirilmesine yönelik uluslararası işbirliği mekanizmasının kuralları üzerinde uzlaşıya varıldı.
Zirve Boyunca Yapılan Önemli Açıklamalar
- Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 100’den fazla ülke Küresel Orman Finansmanı Taahhüdü’nü imzalayarak 2030’a kadar ormansızlaşmayı ve arazi bozulmasını durdurma ve tersine çevirme sözü verdi. Türkiye’nin bu alanda vermiş olduğu söz büyük önem taşımakla birlikte ciddi adımlar atılmasını da gerektiriyor. Bu çerçevede madencilik, turizm, enerji, yapılaşma gibi “amaç dışı” alan tahsislerinin sonlandırılması ve son yıllarda hızla artan, hatta milli parklara bile sıçrayan aşırı ağaç kesiminin durdurulması büyük önem taşıyor.
- Hindistan 2070 yılına kadar net sıfır emisyona sahip ülke olmayı hedeflediğini açıkladı. Küresel ölçekte en fazla emisyona neden olan üçüncü büyük ülke konumundaki Hindistan bu hedefine ilave olarak 2030 yılında enerjisinin %50’sini yenilebilir kaynaklardan karşılayacağını duyurdu.
- Küresel Kömürden Temiz Enerjiye Geçiş Bildirgesi kapsamında 46 ülke önümüzdeki 20 yıllık dönemde kömürden elektrik üretimine son vereceğini duyurdu. Çin’den sonra en fazla kömür santrali planlayan ikinci ülke konumunda olan Türkiye’nin 2053 hedefine ulaşabilmek için bu alanda bir an önce adım atması gerekiyor. Yapılan tahminler Türkiye’nin piyasa şartlarında 2030 yılına kadar kömürden çıkabileceğini ortaya koyuyor.
- COP26 başkanlığını yürüten İngiltere’nin öncülüğünde başlatılan “Değişim Gündemi” aralarında ABD, AB, İngiltere Türkiye’nin de bulunduğu 30 ülke tarafından kabul edildi. Bu çerçevede 2030’a kadar sıfır emisyonlu taşıtlara geçiş, yeşil hidrojenin yaygınlaştırılması, iklime dirençli ve sürdürülebilir tarımın dünya çapında benimsenmesi ve çelik üretiminde neredeyse sıfır emisyon uygulamasının dünya piyasasında yaygınlaşması hedefleniyor.
- “%100 Sıfır Emisyonlu Taşıtlara Geçişi Hızlandırmak Konulu COP26 Bildirisi”ni imzalayan hükümetler, otomobil üreticileri, otomotiv endüstrisi ve karayolu taşımacılığı temsilcileri Paris Anlaşması hedeflerine ulaşma amacıyla gelişmiş ülke pazarlarında 2035’ten, küresel çapta ise 2040’tan geç olmayacak şekilde tüm yeni taşıt satışlarının sıfır emisyonlu araçlardan oluşması üzerine çalışacaklarını duyurdu. İngiltere, Hindistan ve İsveç’in yanı sıra Türkiye de bildiriyi imzalayan ülkeler arasında yer alıyor.
- Net Sıfır için Glasgow Finansal İttifakı: Küresel çapta 130 trilyon dolar varlığı yöneten aralarında yatırım kuruluşları, bankalar, varlık ve emeklilik fon yöneticilerinin bulunduğu 450’den fazla finans kuruluşu, iklim finansmanını sağlayacak varlıkların net sıfır hedefiyle uyumlu olacak şekilde kanalize edileceğini beyan etti.
- Yeşil Mali Sistem Ağı (Network for Greening the Financial System) para politikalarının ve finans piyasasının Paris Anlaşması’nın hedeflerine hizmete edecek şekilde şekillendirmesini öngören Glasgow Deklarasyonu’nu açıkladı. Yeni katılan üyelerle birlikte 100’den fazla ülkenin merkez bankalarını ve düzenleyici kurumlarını bir araya getiren oluşuma Türkiye’den Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da katıldı.