COP27’de sözlerden eyleme geçmek ve tüm paydaşlara 1,5 derece yolundan şaşmamak için her zamankinden daha büyük bir sorumluluk düşüyor.
YAZI: Ebru TÜZECAN ve Servet YILDIRIM, Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Çevre Çalışma Grubu Eşbaşkanları
Geçtiğimiz Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nda (COP26), tartışmalı geçen müzakerelerin ardından küresel iklim değişikliği mücadelesine yeni boyutların kazandırılmasını sağlayacak “ilk” niteliğinde kararlar alınmıştı. Konferans sonunda imzalanan Glasgow İklim Paktı; tarafları, gelişmekte olan ülkelere hem azaltım hem de uyum konusunda mali kaynaklar başta olmak üzere teknoloji transferi ve kapasite geliştirme gibi destekler sağlamaya ve tarihte ilk kez aşamalı dahi olsa kömürden çıkmaya çağırdı.
COP26, artan sayıda net sıfır taahhüdü ile özel sektörün ve hükümetlerin gündemlerini de birbirine yakınlaştırmayı başardı. Türkiye ise Glasgow öncesi Paris’i onaylayarak müzakerelerdeki yerini aldı. Tüm bu olumlu gelişmelere karşın COP26, mevcut Ulusal Katkı Beyanları ile 1,5 derece hedefinin tutturulamayacağı eleştirisi ile sona erdi. Nitekim Nisan ayında yayımlanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu da sonucu doğrulayan verilerle küresel ısınmayı bu seviyelerde tutmak için fırsatımızın giderek azaldığını, iklim değişikliğinin getirdiği risklere karşı uyum ve dayanıklılık konusunda çabaların yetersizliğini ortaya koydu.
Azaltım, Uyum, Finansman ve İşbirliği
Glasgow, 1,5°C’yi garanti edemese de hükümetlere Paris’le uyumlu, uzun vadeli hedefleri destekleyen kısa vadeli somut eylem planlarıyla COP27’ye gelmeleri yönünde bir çağrıda bulundu. COP27 Konferansı bu yıl da azaltım, uyum, finansman ve işbirliği konularına odaklanacak. Geçtiğimiz yıldan bu yana alınan kararlar ve koyulan hedeflerdeki ilerlemeler masaya yatırılacak.
COP27’de;
– Küresel sıcaklıkların 1,5 derecede tutulması için Ulusal Katkı Beyanları’nın (NDC) gözden geçirilerek güçlendirilmesi,
– Özellikle iklim değişikliğine karşı en savunmasız durumda olan ülkelere fon akışlarının sağlanması,
– Uyum önlemlerinin uygulanmasına yönelik çabaların artırılması,
– Kayıp ve hasar için güvenli finansmanın oluşturulması ve
– Paris Kural Kitabı’nın uygulanması yönünde güçlü sonuçlar elde edilmesi bekleniyor.
Daha Çok Çaba Gösterilmesi Gerekli
COP27’nin bu alanlarda hedeflenen sonuçlara ulaşması için geçmiş dönemlere göre daha çok çaba gösterilmesi gerekiyor. Zira son dönemde artan jeopolitik şoklar ve krizler verilen taahhütlerin tutulmasını zorlaştırıyor. Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş karbon yoğun enerjiye olan bağımlılığımızı bir kez daha ortaya koydu. Araştırmalara göre, işgalin ardından doğalgaz arzında yaşanan sıkıntılar ve artan fiyatlar nedeniyle Avrupa enerji santrallarında kömür kullanımı bir önceki yılın aynı dönemine göre %51 oranında arttı. Kimi ülkeler yükselen enerji fiyatları karşısında aldıkları önlemlerle mevcut net sıfır politikalarından taviz vermeye başladı.
Öte yandan savaşla birlikte enerji geçişinde kullanılan alüminyum, nikel gibi emtia fiyatlarındaki artış ve arz sıkıntıları net sıfıra geçişi de giderek daha maliyetli ve karmaşık hale getiriyor. Alternatif kaynaklar bulunmazsa en iddialı ülkelerin dahi kısa vadede kömürden aşamalı olarak çıkması zor görünüyor.
Dünyanın iki süper karbon gücü ABD-Çin arasında COP26’nın momentumu ile oluşturulan iklim anlaşması, CO2 ve metan gibi birincil emisyon kaynaklarındaki azaltım konusunda iddialı bir yol haritası çizmişti. Ancak geçtiğimiz Ağustos ayında iki ülke arasında yaşanan gerginlik, üstelik dünyanın birçok bölgesinde hava sıcaklıklarının rekor seviyelerde seyrettiği bir dönemde, Çin’in bu anlaşmadan geri çekilmesi ile sonuçlandı. Ne yazık ki bu durum, somut iklim politikaları açısından hayati bir önem taşıyan işbirliği ortamının dış politikadaki riskler karşısında ne kadar savunmasız kaldığının bir göstergesi.
İş Dünyasına Hiç Olmadığı Kadar Çok Sorumluluk Düşüyor
Bu dönemde iş dünyasının somut, ölçülebilir eylemlerle uyumlu cesur taahhütlerine ise eskisinden çok daha fazla ihtiyacımız var. Şirketler kendi emisyonlarını azaltmanın yanı sıra kaynakları, inovasyon kabiliyetleri ve geniş coğrafyalara yayılan değer zincirleri ile düşük karbonlu ekonomiye hızlı ve adil geçişin sağlanmasında önemli bir role sahip.
Geçtiğimiz yıldan bu yana net sıfır hedefi koyan şirket sayısında ciddi bir artış oldu. Ancak yapılan araştırmalar hedeflerin birçoğunun gerçekçi hedefler olmadığını; herhangi bir hedef yılı belirtmediğini, kısa vadeli aksiyon planları ile desteklenmediğini ya da ölçülebilir olmadığını gösteriyor. Dahası bu hedefler incelendiğinde net sıfırın ne anlama geldiği ve nasıl ölçüleceği konusunda ortak bir anlayışın olmadığı da ortaya çıkıyor. Öte yandan açıklanan hedeflerin birçoğu karbon salımını azaltmak yerine ofsetlemeye yani dengelemeye odaklanıyor.
Bu açıdan şirketler “yeşil badana” (greenwashing) yapmakla eleştiriliyor. Yeşil badana riskini bertaraf etmek için hedeflerin izlenmesi, ölçülmesi, şeffaflıkla raporlanabilir ve belirli bir standardının olması gerekiyor. UN Global Compact, CDP, WRI ve WWF ortaklığında 2015 yılında kurulan “Bilime Dayalı Hedefler inisiyatifi” (Science Based Targets initiative-SBTi), küresel iklim hedeflerinin güvenilirliğini sağlayacak standartlar ve metodolojiler sunan küresel bir hareket haline geldi.
SBTi geçtiğimiz yıl dünyada ilk olma özelliğini taşıyan “Net-Sıfır Standardı”nı açıklayarak şirketlere bilime dayalı net sıfır hedefi koyabilmeleri için bir çerçeve sunmayı amaçladı. SBTi, yeni Net-Sıfır Standardı ile ortak bir net sıfır tanımı oluşturarak şirketlerin bilime dayalı kısa ve uzun vadeli hedeflerini belirlemesi için ihtiyaç duyduğu rehberlik ve araçları da sağlıyor.
2021 yılı itibarıyla dünya çapında 2000’den fazla şirket, Bilime Dayalı Hedefler inisiyatifi aracılığıyla emisyon azaltma taahhüdü verdi; bu şirketlerin 1200’e yakını emisyon azaltım hedefleri SBTi tarafından onaylandı. Onaylanan hedeflerin ise yaklaşık %68’i 1,5 derece senaryosu ile uyumlu hale getirildi; bu oran bir önceki yıl %41’di. Yalnızca 2021’de onaylanan hedeflerin %80’i 1,5 derece ile uyumlu. Türkiye’den SBTi kapsamında eyleme geçen şirket sayısı 39, bu şirketlerin yedisi ise hedeflerini belirlemiş durumda.
Net Sıfır Hedefleri ve “İklim Bilimi”
UN Global Compact; iklim değişikliği ile mücadele konusunda yereldeki etkiyi büyütmeyi, şirketlere ihtiyaç duyacağı kaynakları, araçları ve işbirliği ortamını sağlamayı amaçlayan küresel programları hayata geçiriyor. 2021 yılında 50’den fazla ülkede uygulanmaya başlanan İklim Hedefi Hızlandırma Programı, net sıfır hedeflerinin “iklim bilimi” odağında belirlenmiş standartlara uygun bir şekilde verilmesi için özel sektörü harekete geçirmeyi hedefliyor. Programa geçtiğimiz iki yılda 49’u Türkiye’den olmak üzere toplamda 1500’e yakın şirket katıldı. Şirketler program kapsamında çevrimiçi akademi eğitimleri ile SBTi metodolojisine ve Net-Sıfır Standardı’na ilişkin teknik bilgi ediniyor, soru-cevap oturumlarında uluslararası uzmanlardan destek alıyor ve birbirlerinin deneyimlerden faydalanıyor; küresel oturumlarda ise uluslararası iyi uygulamaları dinleme şansı buluyor. Her geçen yıl programa ilginin ve başvuru sayısının artması konunun iş dünyası gündeminde önem kazandığını göstermesi açısından sevindirici.
COP27’den beklentilerin gerçekleşmesi ve 1,5 derece hedefinin tutturulabilmesi, özellikle G20 ülkelerinin verdikleri sözleri tutup tutmamasının yanı sıra müzakerelerin kapsayıcı ve tüm paydaşların aktif katılımı ile gerçekleşmesine bağlı. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini hafifletmeye yardımcı olacak yeni çözümler üretebilmek için hükümetler, özel sektör ve sivil toplumun birlikte hareket ettiği güçlü bir mutabakat ortamına ihtiyacımız var. COP26, konunun aciliyetinin ve aksiyona geçme zorunluluğunun tüm taraflarca kabul edildiği bir konferans oldu. Ancak verilen taahhütler yetersiz kaldı ve konferans ardından atılan geri adımlar hedeften bizi uzaklaştırdı. Ertelenen kararların ve zamanında alınmayan tedbirlerin sonuçlarının üstesinden gelmek sosyal, ekonomik ve politik açıdan her geçen gün daha da zorlaşacak. Bu bilinç ile COP27’de sözlerden eyleme geçmek ve tüm paydaşlara 1,5 derece yolundan şaşmamak için her zamankinden daha büyük bir sorumluluk düşüyor.