#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
Küresel

Copernicus 2024 Küresel İklim Raporu

Copernicus’un 2024 Küresel İklim Raporu artık göz ardı edemeyeceğimiz küresel bir çöküşü yüzümüze çarpıyor. Dünya, geri dönüşü olmayan bir eşiği aşmak üzere. Okyanuslar ısınıyor, ekosistemler çöküyor, aşırı hava olayları artıyor, buzullar eriyor, gıda üretimi tehlikeye giriyor. Doğa, tıpkı hasta bir insanın vücudunun yapacağı gibi kendini savunmaya, dengeyi yeniden kurmaya çalışıyor.

Arzu Deniz AKSOY, Sosyal Etki Girişimcisi, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi, [email protected] 

Günümüzde sürdürülebilirlik, markaların dilinden düşmeyen bir pazarlama ve rekabet aracı haline gelmiş durumda. Uzun yıllar boyunca şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk başlığı altında ele aldığı sürdürülebilirlik belki de 10 yıl öncesine kadar gelip geçici bir trendden fazlası olarak görülmüyordu. Fakat günümüzde sürdürülebilirlik artık yalnızca görev bilinciyle tercih edilmesi gereken etik bir sorumluluk değil, iklim krizine karşı sahip olduğumuz son savunma hattı! Buna karşın uzun yıllar boyunca kurumsal sosyal sorumluluk başlığı altında geçiştirilen bu kavram, artık şirketlerin “büyük resimdeki rekabet avantajlarını koruyabilmeleri için bir zorunluluk” olarak sunulmaya devam ediyor! Ancak bu zorunluluğun ne kadarının samimiyetten ne kadarının ise salt çıkar odaklı bir yaklaşımdan kaynaklandığı sorusu hâlâ cevabını arıyor.

Mış Gibi Yapmak Çözüm mü?

Birçok firma için, hatta teknoloji devleri için bile, “sürdürülebilirlik stratejileri” oldukça cazip, mantıklı ve ne yazık ki son derece kârlı bir strateji olarak görünüyor. Bu stratejiyi temele koymak, kaynak verimliliği, teknoloji kullanımı, çalışan katılımı, tüketici beklentilerini karşılama ve regülasyonlara uyum… Bunların hepsi gerçekten de kulağa hoş gelen, hatta gerekli adımlar. Ancak bu adımların pratikte ne kadar dönüştürücü olduğu ve şirketlerin sürdürülebilirlik söylemlerinin ne kadarının gerçeği yansıttığı oldukça tartışmalı bir konu.

Öncelikle, “sürdürülebilirlik stratejisini temele koymak” söylemi, şirketlerin temel motivasyonunun kâr maksimizasyonu olduğu kapitalist sistemde ne kadar gerçekçi?  Sürdürülebilirliği bir “kâr amacı gütmeyen yaklaşım” olarak değil, “uzun vadede finansal performansı iyileştirecek ve topluma fayda sağlayacak bir model” olarak tanımlamak, aslında sürdürülebilirliğin kendini araçsallaştırmaktan başka bir şey değil maalesef.

Artık Bir Tercih Değil Zorunluluk

Topluma fayda sağlamak, finansal performansın iyileştirilmesinin bir yan ürünü olarak görülmemeli. Nitekim, son yıllarda iklim krizinin geldiği noktayı gözler önüne seren veriler, sürdürülebilirliğin artık bir seçenek değil, varoluşsal bir zorunluluk olduğunu gösteriyor. Copernicus’un 2024 Küresel İklim Raporu, dünya genelindeki sıcaklık artışlarının sanayi öncesi döneme kıyasla 1,5°C seviyesini aştığını ve bu durumun kalıcı hale gelmesi halinde ekosistemler üzerinde yıkıcı etkiler yaratacağını ortaya koyuyor. Örneğin içinde bulunduğumuz 2025 yılının küresel ölçekte kayıtlara geçen üçüncü, hatta belki de ikinci en sıcak yıl olma ihtimali oldukça yüksek yüksek.

Hızla Yükselen Ateş: Hipertermi

Copernicus’un 2024 Küresel İklim Raporu artık göz ardı edemeyeceğimiz küresel bir çöküşü yüzümüze çarpıyor. Dünya, geri dönüşü olmayan bir eşiği aşmak üzere. Okyanuslar ısınıyor, ekosistemler çöküyor, aşırı hava olayları artıyor, buzullar eriyor, gıda üretimi tehlikeye giriyor. Doğa, tıpkı hasta bir insanın vücudunun yapacağı gibi kendini savunmaya, dengeyi yeniden kurmaya çalışıyor. Ateşi yükseltiyor, sarsılıyor, titriyor, fazlalıkları atmaya uğraşıyor. Kasırgalar, orman yangınları, kuraklıklar ve seller… Bunlar doğanın bağışıklık tepkileri, bir tür ateş nöbeti. Eğer insanlık olarak gezegenin taşıma kapasitesini zorlamaya devam edersek, tüm bu felaketler tıpkı bağışıklık sistemimizin virüsleri dışarıya attığı gibi bizleri kapının önüne koyacak. Zaman tükeniyor. Artık mesele sadece politikalar, hedefler ya da vaatler değil. Mesele, insanlık olarak neyi koruyup neyi feda edeceğimize dair verdiğimiz ahlaki bir karar. Ya bugünü değiştireceğiz ya da geleceği kaybedeceğiz!

Seçim bizim…

Arzu Deniz Aksoy

Sosyal Etki Girişimcisi, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi | Sürdürülebilir İşler