Londra 2012 Olimpiyatları, Olimpiyat Oyunları tarihinin en çevrecisi olma yolunda giriştiği serüvende başarılı uygulamalara imza atan İngiltere adaylık sürecinde kampanyanın odağına “sürdürülebilirlik” kavramını yerleştirerek ortaya önemli bir vizyon koydu. Belki Olimpiyatlar’ın müzmin adayı olarak biz de bu çalışmalardan bir ders almayı başarabiliriz.
Yazı: Onur YAZICIOĞLU
Bu sloganı hatırlayan var mı? “Kıtaların buluştuğu yerde buluşalım.” Hatırlamayanlar için hatırlatalım. Türkiye ilk defa 2000 yılında Olimpiyat Oyunları’na aday olduğunda, bu hiç de fena olmayan sloganı kullanmıştı. Ama slogan atmak yetmiyor tabii ki, aday olmak için proje üretmek, tesis yapmak gibi gereklilikler de bulunuyor. Ülkemizde de proje diye üretilip, tesis diye yapılan şey Atatürk Olimpiyat Stadı olmuştu.
Yapımı bittikten sonra öğrendik ki, stadı biraz ters yapmışız! Olimpiyat Stadı çok fazla rüzgâr aldığı için, özellikle atletizm yarışmalarında, alınan dereceler geçerli olmuyordu. Rüzgâr işte, kimi rüzgârı arkasına alıp elektrik üretiyor, kimi karşısına alıp koca yatırımı kullanılamaz hâle getiriyor. Sonra “madem ki olimpiyatları alamıyoruz” dendi ve Galatasaray stat sorunu da yaşarken, bu koca tesis sarı-kırmızılılara verildi. Ama yine rüzgâr, ah o rüzgâr! Sahaya gelmesin diye koca bir rüzgâr paneli yapıldı. Ancak o kadar güçlü bir rüzgar vardı ki, o panel de yıkıldı. Bizse “bu yabancılar bize olimpiyat vermiyor” diye sızlanmaya hâla devam ediyoruz. Peki bu oyunları alan nasıl yapıyor acaba bu işleri? Önümüzdeki yaz sporseverler açısından son derece renkli geçecek. Önce Avrupa Şampiyonası, ardından da Londra’daki Olimpiyat Oyunları’nı takip edeceğiz. İngiltere, Türkiye’nin aksine, “rüzgârı arkasına alarak” bu oyunlara aday oldu. Özellikle Çin’de düzenlenen son oyunlardaki çevre skandallarının ardından üzerinde durulan en önemli nokta, sürdürülebilirlik projeleri oldu. Londra 2012, olimpiyatlar tarihinin en çevreci oyunları olarak tarihe geçmeye hazırlanıyor. İngiltere, sürdürülebilirlik, katılımcılık, gönüllülük ve çevrecilik konusunda son derece iddialı bir işe kalkıştı.
“Yaşayan Gezegen” İlkeleriyle Hazırlanan Olimpiyat
Olimpiyat komitesi, Londra 2012’nin vizyonunu, “Olimpiyat Oyunları’nın gücünü, sürdürülebilirlik konusunda dünyadaki değişimin esin kaynağı hâline getirmek” olarak belirledi. Bu yönde yapılacak çalışmalar için sporcular, izleyiciler, sponsorlar ve akla gelen tüm paydaşların dahil olacağı bir stratejik plan da oluşturuldu.
Londra 2012’de sürdürülebilirlik açısından temel alınan basit ama çok etkili üç uygulamayı hemen sayıverelim:
1- Uygun olduğu sürece yeniden tesisleşme yoluna gidilmeyecek, Londra’da halihazırda varolan spor tesisleri kullanılacak.
2- Sadece kalıcı yapılar inşa edilecek ve bu tesisler Olimpiyat Oyunları’ndan sonra da kullanılacak.
Londra 2012 Organizasyon Komitesi’nin (LOCOG) başkanı, 1970 ve 80’lerin efsane orta mesafe koşucusu Sebastian Coe, Pekin’deki İngiltere Büyükelçiliği’nin önünde bisiklete binerek, Oyunlar’ın çevre dostu ve sürdürülebilirlik hazırlıklarına dikkat çekti.
3- Geçici yapılar ancak ilk iki maddenin uygun olmadığı hâllerde ve zorunluluk durumunda kullanılacak.
Sadece bu uygulamaların kazandıracakları bile, diğer olimpiyatlar ve spor organizasyonlarıyla kıyaslandığında büyük bir katkı sağlıyor. Örneğin, Olimpiyat Stadı, oyunların hemen ardından Londra kulüplerinden West Ham United’a verilecek. Bu stat için teklif veren diğer kulüp Tottenham’ın yeni stadı ve tesisleri ise ayrı bir yazı konusu.
Stratejik planlama bunlardan ibaret değil. Londra 2012’nin sürdürülebilirlik projeleri beş ana tema üzerine şekillendirildi. Gelin isterseniz bu temalara ilişkin ne gibi çalışmalar yapıldı ve yapılacak, birlikte göz atalım. Tema başlıkları şöyle:
1- İklim değişikliği
2- İsrafın azaltılması ve atık yönetimi
3- Biyolojik çeşitliliğin korunması
4- Toplumsal katılım
5- Sağlıklı yaşam
Bilim insanlarının iklim değişikliği konusunda 130 ülkede yaptığı araştırmalar sonucunda, bu tür büyük organizasyonlar özelinde konsensüse vardığı bir nokta bulunuyor: Bu tür organizasyonlar iklim değişikliği konusunda dünyaya ciddi zararlar veriyor. Bu nedenle Londra 2012’de seragazı salımı ve iklim değişikliği konusunda kalıcı zararlar yaratılmasına engel olmak için bir dizi önlem alındı. Özellikle 2008 yılında Pekin’de gerçekleştirilen Olimpiyat Oyunları’nın bu konuda sabıkalı olması, 2012’deki oyunlar için çok kritik bir hâl aldı. İklim değişikliği konusunda İngiltere’de öncelikli olarak karbon yönetimi stratejisi oluşturuldu. Bu strateji kapsamında, işe önceki oyunlardaki karbon ayakizlerinin ölçülmesiyle başlandı. Araştırmacılar, karbon ayakizlerini üreten kaynakların yerine hangi alternatiflerin koyulabileceğini saptadılar. Bu konuda insanlarda duyarlılığı artırmak ve davranış değişikliği yaratmak da hedefler arasında.
Olimpiyat Parkı’nın hazırlık süreci, oyunlardan önce iyi bir deneyim oldu. Parkın yapımı esnasında kullanılan enerjinin yüzde 20’si yenilenebilir enerji kaynakları tarafından sağlandı. Lojistik ve nakliye işlemlerinin yarısı demiryolları ve nehir ulaşımı kullanılarak gerçekleştirildi. Tüm sürdürülebilirlik faaliyetlerinin denetimi ise beş kişiden oluşan gönüllü bir ekip tarafından yapılıyor. Çeşitli çevre ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yapan bu ekip, hem eksikleri tespit ediyor hem de sürekli iyileştirme projeleri hazırlamayı sürdürüyor. Olimpiyat Parkı için geliştirilen uzun vadeli planlar içinde, kendi enerjisini üretmeyi sağlayacak olan Olimpiyat Parkı Enerji Merkezi’nin kurulması da bulunuyor.
Kaynak Kullanımında Tasarruf
İsrafın önlenmesi ve atık yönetimi konusunda Olimpiyat Komitesi’nin “yapılacaklar listesi”nde dikkat edilmesi gereken altı aşama bulunuyor. Birinci aşamada kaynak kullanımının minimize edilmesi yer alıyor. Olimpiyat Oyunları’nın hazırlık aşamasından karşılaşmalarına, seyirci alanlarından sponsor etkinliklerine kadar her kademesinde en düşük kaynak kullanımını gerektiren alternatifler tercih edildi. İkinci aşamada, kullanılan her üründe yeniden kullanılmaya uygun malzemelerin tercih edilmesi bir kriter olarak getirildi. Bu kategoriye girmeyen malzemelerin geridönüşümlü olması gerekiyor. Dördüncü aşamada geridönüştürülebilir enerji kullanımı için gereken yeni teknolojilerin kullanılması yönündeki ilke kararı bulunuyor. Bu ilkeden yola çıkılarak atıklardan üretilen enerjinin kullanılması sonucuna varıldı. Son olarak da atık depolama alanları oluşturuldu.
Örneğin Olimpiyat Parkı’nda, oyunlardan sonra kullanılmayacak bölümlerin yüzde 90’ı yeniden kullanıma uygun ya da geridönüştürülebilir maddeler kullanılarak hazırlandı. İnşa edilen yapılarda kullanılan malzemenin yüzde 25’i ya geridönüştürülmüş ya da ikinci el olma özelliğini taşıyor. 77 gün sürecek olan oyunlar boyunca ortaya çıkacak tüm atıklar, önce atık depolama alanlarına götürülecek ve hemen enerji üretiminde kullanılacak.
Stratejik planın en önemli ayaklarından biri de, biyolojik çeşitliliğin korunması ilkesine dayanıyor. Biz eğlenip hoşça vakit geçirirken canlı dostlarımızın canını sıkmak hiç de hoş olmayacaktı. Olimpiyat Komitesi de böyle düşünerek öncelikli olarak doğal hayatı koruma eksenli bir planlama yaptı. Olimpiyat Parkı yapılırken normalde kesilmesi gereken ağaçlar taşınarak, “doğal hayatı koruma duvarları” adı verilen hatlar oluşturuldu ve yine bu ağaçların alan içinde yaşamlarını sürdürmeleri sağlandı. Böylelikle başka bölgede yaşaması mümkün olmayan bazı canlı türleri için Olimpiyat Oyunları bir kâbusa dönüşmemiş oldu. Hatta bir adım daha ileri giderek, doğal hayatın genişlemesini sağlayacak yeni ağaçlandırılmış alanlar yaratıldı. Birçok noktadaysa Olimpiyat Oyunları, Londra’nın doğal yaşamının içinde gerçekleştirilecek. Kano, atıcılık, kürek, yelken, dağ bisikleti, binicilik, pentatlon, plaj voleybolu, triatlon ve açık yüzme yarışları gibi dallarda yeni tesisleşme yapılmadı, Londra’nın parkları bu yarışlara ev sahipliği yapıyor. 2008 yılından bu yana, yarışmaların bulunduğu bölgede doğal yaşam alanının genişlemesi amaçlanarak yeşil alanlar oluşturuldu.
Katılımsız Olmaz
Olimpiyat Oyunları’na aday olunduğu günden bu yana, Olimpiyat Komitesi’nin hedef aldığı konuların başında toplumsal katılım da geliyor. Bu tür organizasyonlar, gerçekleştirildiği kentin hayatını da çok etkiliyor. Bu nedenle etkinliklerde görev almak, gönüllü olmak isteyen tüm Londralılara organizasyonda çalışma hakkı tanındı ve bu kişiler öncelikli olarak çevre faaliyetlerine katıldı. Tabii gönüllü olan herkese çevre ve sürdürülebilirlik üzerine eğitimler verildi ve verilmeye devam ediyor. Buradaki amaç, oyunlar esnasında elde edilen davranış ve zihinsel değişimin, Olimpiyat Oyunları’ndan sonra da Londra’daki yaşama sirayet etmesi.
Stratejik planın son halkasını da sağlıklı yaşamı destekleme amacı oluşturuyor. Daha iyi beslenme alışkanlıkları geliştirilmesi, fiziksel aktivitelerin çoğalması ve daha sağlıklı bir çevre içinde yaşama olanaklarının, toplumsal mutluluğu artıracağı öngörülüyor. Oyunlar süresince Olimpiyat Parkı’nda yer alacak olan Çevresel Sağlık Merkezleri, Yiyecek Güvenliği Yasası konusunda tavsiye ve bilgilendirmelerde bulunacak. İngiltere’deki spor karşılaşmalarının olmazsa olmazı maç birası da Olimpiyat Oyunları sırasında İngiltere’de bulunan sporseverlere uzaktan el sallamak zorunda kalacak çünkü Olimpiyat Parkı’nda alkol satışı ve kullanımı yasaklandı. Çeşitli sivil toplum örgütleri, sağlık konularında eğitim ve danışmanlık hizmetleri vermek konusunda yine oyunlar boyunca hazır olacak. Bunun yanı sıra Olimpiyat Parkı’nın zemininde yer alan toprağın yüzde 80’lik bölümü yeni teknolojiler kullanılarak steril hâle getirildi.
Tabii bunlar ana başlıklar hâlinde sayabildiğimiz bölümleri. Katılım arttıkça ve gönüllüler çoğaldıkça Olimpiyat Oyunları’ndaki uygulamaların daha da fazlalaşacağına bu yaz tanık olacağız. Böylelikle belki Olimpiyat Oyunları’na aday olurken, sadece dev cüsseli binalar dikmenin yeterli olmadığını biz de anlarız.