Sürdürülebilir kalkınma alanında çalışan düşünce kuruluşu E3G’de (Third Generation Environmentalism) iklim diplomasisi, risk ve güvenlik alanlarında politika danışmanlığı görevini yürüten Jennifer Tollmann, Zirve’de devletlerin sınıfta kaldığını belirtirken “İklimin bütün dengesinin bozulduğu bir gezegende ekonomik bir büyümeden bahsedemeyiz” diyor.
Yazı: Bulut BAGATIR
BM İklim Eylemi Zirvesi’nden çıkan sonuçları ve verilen taahhütleri başarılı buluyor musunuz?
BM İklim Eylemi Zirvesi’nde devletler, dünyayı iklim güvenli bir geleceğe taşımak için gereken iklim eyleminde bulunma konusunda sınıfta kaldı. Zirve’de diğer ekonomik sosyal ve güvenlik sorunlarının liderlerin dikkatini dağıttığını gördük. Yunanistan’ın kömürden aşamalı olarak vazgeçmesine ilişkin nispeten vaktinde yapılmış duyurusu da dahil olmak üzere ülkeler tarafından verilen bazı önemli taahhütler olsa da, iklim eylemleri sahada devam ederken, politikanın buna katacak çok fazla bir şeyi olmadığını gördük. Hedefler ile ilgili politikaları ortaya koymanın, 2020’de başarının anahtarı olacağını düşünüyorum.
Greta Thunberg’in Zirve’de yaptığı konuşma oldukça konuşuldu. Greta’nın bir anlamda “iklim yıldızı” olma durumunu nasıl yorumlarsınız?
İklim eylemi Greta Thunberg’e veya daha açık söylemek gerekirse tek bir kişiye bel bağlayamaz. Bu, vatandaşların ve ekonomilerin iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden korunduğu, iklim güvenli bir dünya sağlamak için ekonomilerimizi temelde yeniden şekillendirmekle ilgili. Thunberg, kademeli eylemden dönüştürücü eyleme acil olarak geçme ihtiyacının güçlü bir savunucusu. Bu konuda ilerlenebilmesi için iklim eylemini vatandaşların ve şirketlerin çoğu için gerçek ve önemli kılmayı sağlamamız gerek. Bu aynı zamanda ulusal ve uluslararası politikaları iklim değişikliği etrafında şekillendirmek anlamına da geliyor.
İklim Eylemi Zirvesi’nde özel sektörün, finans kuruluşlarının ve birçok büyük firmanın genel söylemlerini destekleyen eyleme yönelik açıklamalarına şahit olduk. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Finans sektörü, kesinlikle iklim değişikliği risklerini uyandırıyor; şimdi bu riskleri hafifletmek için harekete geçtiğini görmemiz gerekiyor. İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney gibi önemli finans figürleri, iklim değişikliğinin ekonomik ve mali istikrarımıza getirdiği temel tehdide karşı mücadele ediyor. Hükümetlerin ve politik liderlerin de finans sektörünün yanında bu risklere karşı harekete geçmeye başlaması gerekiyor. İklimin bütün dengesinin bozulduğu bir gezegende ekonomik bir büyümeden bahsedemeyiz.
Yaklaşık iki ay sonra önümüzde bir başka önemli zirve bulunuyor. COP25’ten neler bekleyebiliriz?
COP25, 2020’de hedef politikalarını oluşturmanın anahtarı olacak. Hükümetlerin Paris sürecine yatırım yapmaya devam edeceklerini düşünüyorum. En savunmasız halkların da hedeflere ulaşmada desteklenmesi söz konusu. COP başkanlıklarının (COP25 için Şili ve COP26 için Birleşik Krallık), COP26’da başarılı olmak için gereken kapsamlı diplomasiyi yönetmek de dahil olmak üzere bir planı olmalı.