#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
“Döngüsel Ekonomi bir Sistem İnovasyonudur”

“Döngüsel Ekonomi bir Sistem İnovasyonudur”

Türkiye’nin Döngüsel Ekonomi Platformu Türkiye Materials Marketplace’in 5. Etkileşim Toplantısı, 19 Haziran 2019 tarihinde, Eski Büyükdere İskelesi’nde 60 farklı kurumdan 100’ün üzerinde katılımcı ile gerçekleştirildi. Etkinlikte “İş Dünyası Perspektifinden Döngüsel Ekonomi Dönüşümü” başlıklı bir konuşma yapan Holland Circular Hotspot Direktörü Freek van Eijk ile bu konuyu, Hollanda deneyimini ve olası işbirliği alanlarını konuştuk.

YAZI: Nevra YARAÇ

Avrupa’da bir süredir döngüsel eko­nomi alanında ciddi çalışmalar ya­pılıyor. Hollanda da bu alanda lider ülkelerden biri. Hollanda’daki sis­temin doğrusaldan döngüsele geçiş sürecinden bahsedebilir misiniz?

Biz Hollanda’da oldukça savunmasız bir deltada yaşıyoruz. Bir şey yapma­mış olsaydık, ülkemizin yarısı sular altında kalırdı. Bu nedenle, deltamızı yaşanabilir şekilde muhafaza edebil­mek için Orta Çağ’dan bu yana çalı­şıyoruz. İkinci konu, çok uzun zaman önce sanayileştik ve bu nedenle üze­rimizde çok fazla çevresel baskı var. Ülke nüfusu yoğun, fabrikalar yerle­şim yerlerine yakın. 17 milyon insan için çevresel sorunlarla başa çıkma­mız lazım. 4 milyon ineğimiz, 10 mil­yon domuzumuz, 50 milyon tavuğu­muz ve bunların dışkıları söz konusu, bu konuda da çalışmamız lazım. Kay­nak zengini bir ülke olmadığımızdan da ürünleri döngüde tutmak için dön­güsel ekonomi yaklaşımını benimse­memiz anlamlı.

Döngüsel ekonomiyi sosyal bir fırsat olarak görüyoruz çünkü bir ekonomi modeli olarak çok ciddi sürdürülebilir sonuçları oluyor. Neden Hollanda ve Avrupa bu konuda çok hevesli? Çün­kü bu, iş yaratmakla da ilgili. Çin’deki gibi değil, hem yerel hem de nano­teknoloji, robotik gibi ileri teknolojili işlerden bahsediyoruz. Aynı zamanda onarım, atıkları giderme ve yenileme konusunda da işler yaratıyor. Netice­de ülkemizi yaşanabilir kılıp insanlara da orada yaşama ilhamı verirken eko­nominin yeniden canlandırılması söz konusu oluyor.

2050 yılında tamamen döngüsel olma hedefimiz var. Bu çok iddialı bir he­def. 2030 yılında yenilenemeyen kay­nakların kullanımını yarıya indirmek istiyoruz. Bu hedeflere tam olarak ulaşamasak da çok yaklaşacağımızı düşünüyorum. Bir hedefinizin olması iyidir ama aynı zamanda odak nokta­ları da belirlemelisiniz. Bu nedenle biz beş piyasa segmentini önceliklen­dirdik: İnşaat, plastik, tüketici malla­rı, tarımsal gıda ve imalat. Bu alanlar için bir geçiş gündemi oluşturduk. Bu gündem hükümet tarafından, yukarı­dan dayatılmıyor. Hükümetle işbirliği içinde endüstri kolları ve STK’ların da katılımıyla oluşturduğumuz programı uygulamaya başladık. Sadece bununla da kalmıyor, regülasyonların yapılma­sı, engellerin kaldırılması, finansmana erişim gibi konularda da adımlar atılmalı. Döngüsel ekonomi başlangıçta daha yüksek fiyatlar anlamına gelebi­lir. Çünkü doğrusal ekonomide iklim etkisi, biyoçeşitliliğin kaybolması gibi dışsallıklar fiyata dahil edilmiyor. Kay­naklar ucuz, işgücü pahalı. Bunu tersi­ne çevirerek bir şeyleri tamir etme, ye­nilemenin işgücü maliyetini daha ucuz tutarak, gerçek çevresel etkinin fiyata dahil edilmesini sağlayabilirsiniz. ­

Hollanda, döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde regülasyonlar yaptı, finans­mana erişimi kolaylaştırdı, araştırma ve inovasyonda bir artış oldu. En bü­yük fırsatlar ise uluslararası işbirlikleri. Holland Circular Hotspot’ta yaptığı­mız da bu. İşletmeler de bu süreçte önemli rol oynuyor çünkü hükümet bu konuda hevesli ve oyunun kurallarını belirliyor ama sonuçta risk alacak olan şirketler.

Döngüsel ekonomi Hollanda’daki şir­ketler için ne anlama geliyor. Avan­tajları ve dezavantajları neler?

Bence şirketlerin çoğu mevcut iş yapış şekillerinin artık bir seçenek olmadığı­nın farkında. Tipik bir çokuluslu şirket için, üç yıl iş geliştirme, bir yıl izinler, bir ya da iki yıl tesis kurma ve sonra­sında 20-30 yıl faaliyet ile geçiyor. Pi­yasanızın 20-50 yıl sonraki geleceğine baktığınızda karbon fiyatlarının çok daha yüksek olacağını görüyorsunuz, regülasyonlar da daha katı olacak. Dolayısıyla ilk harekete geçenlerin en iyi fırsatları elde ettiğinin farkına var­malısınız. Telefonunuza içindeki aynı miktarda malzemeyle, iki, üç ya da dör­düncü yaşam hakkını tanırsanız aynı üründeki kâr marjınız artar. Neden değeri bir kenara atasınız ki? Doğrusal modelde değer yok ediliyor. Döngüsel ekonomi ise bir sistem inovasyonu. Te­darik zincirinde birlikte çalıştığınızda, birbirinizle konuştuğunuz, birbirinize bağımlı olduğunuz için risk de azaltıl­mış oluyor. Daha az malzeme, daha az enerji, daha az su kullanıyorsunuz ki bu da maliyetin azaltması demek. Tek başınıza belki sistemde %3-5 iyileştir­me sağlayabilirsiniz ama tedarikçinizle, müşterinizle birlikte çalıştığınızda çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Sonra­sında gerçek potansiyel görünür olur. Dolayısıyla arka bahçenizden başlayan yolculuk tedarik zincirinize uzanır, op­timizasyon ve maliyetlerin azalmasına gider, ardından da yeni bir iş modeli oluşturmuş olursunuz.

Phillips, “Hizmet olarak aydınlatma” yaklaşımını benimsedi ve bir yıl içinde %30 enerji tasarrufu sağladı. Ama bu­nun için yedi yıl çalıştılar çünkü yeni bir finansal model söz konusuydu. Yeni becerilere ihtiyaç duydular, çünkü am­pul tasarlamakta ve üretimde iyi olsalar da onların bakımını yapmaya ve kalan ömürleri konusuna odaklanmamışlar­dı. Hatta döngüsel ekonomi modeline göre yeniden tasarım yapmak duru­munda kaldılar. Yani bu, her anında yeni bir şeyler öğrendiğiniz bir yolcu­luk. Mükemmel olmasını beklemek ise yanlış çünkü çok geç kalmış olursunuz. Ve hatalar yapmaktan korkmamak la­zım çünkü en çok da onlardan, hızlı bir şekilde öğrenirsiniz ve bu sayede iyileştirmeler yapar, baştan başlarsınız. Döngüsel ekonomi iş modellerinin ço­ğunun geçmişinde başarısızlıklar var­dır.

Benim için döngüsel ekonomi bir sis­tem değişimi. Bütünüyle regülasyona ihtiyaç duymayan işler hemen başlaya­bilir. Özellikle Türkiye gibi sanayileş­miş, kaynağa ve becerilere sahip olan bir ülkede hemen başlayabilir. Dön­güsel ekonomi aslında biz bilmesek de hayatlarımızda var. Büyükannelerimi­zin bir şeyleri ziyan etmemesi örneğin. Ama özellikle kent düzeyinde çok daha fazlası yapılabilir. İnsanları bir sorun etrafında bir araya getirmek, paylaşım platformları gibi birtakım yeni teknolo­jiler kullanarak yapılabilir bunlar.

Beş sektörden bahsettiniz Hollanda için önceliklendirilen. Genel anlam­da hangi sektörlerde döngüsel ekono­miye geçiş daha kolay olabilir?

Ekonomik potansiyel, değer potansi­yeline bakıldığında, örneğin plastik ko­nusuda ciddi tartışmalar var. Döngüsel ekonomiyle bu konuda bir şeyler ya­pılması söz konusu ama istenilen yere henüz gelinmedi. Plastiklerin kirliliğe neden olduğunu biliyoruz ve bu ko­nudaki önlemlerle ilgili bir kabul var. Volkswagen emisyon skandalından sonra otomotiv endüstrisi mevcut iş ya­pış biçimleriyle devam edemeyeceğini anladı. Volkswagen çok para kaybetti. Kendine saygısı olan bütün otomo­tiv şirketlerinin artık elektrifikasyon programı var ve skandaldan önce dü­şünülemeyecek bir hızda ilerliyorlar. Aynısı Çin’deki bebek sütleri skandalı için de söz konusu. Çinli üretici piya­sadaki yerini kaybetti ve hâlâ toparla­namadı. Hollanda gibi daha sürdürüle­bilir süt üreticileri için bu bir fırsattı. Bence tekstil yeni plastik olmaya aday. Bangladeş’te olanları ve iş koşullarını biliyoruz. Kirliliği, kimyasal kullanımı­nı ve tekstil ürünlerinin %72’sinin çöp sahalarına gittiğini ya da yakıldığını bi­liyoruz. Türkiye de bu noktada büyük bir pazar.

Tarımsal gıdalar da çok önemli. Üretti­ğimiz gıdanın üçte birini kaybediyoruz. Bu kayıpları engellerseniz, değeri elde tutmuş olursunuz. Örneğin son kullan­ma tarihi gelen ürünler süpermarket­lerde artık satılamıyor. Ama onlardan makarna sosu ya da çorba yaparak, bunları satabilirsiniz.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedef-leri’nden (SKH) 17’ncisi de işbirliği ve ortaklıkların önemine vurgu yapı­yor ki bu döngüsel ekonomi için de çok önemli… Bu konuyu nasıl değer­lendirirsiniz?

Bütün hedefleri karşımıza aldığımızda, döngüsel ekonomi 17 hedefin en az üçte ikisinde önemli bir rol oynayabi­lir. Herhalde Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim hedefinde en fazla rolü oynayacaktır. Ama döngüsel ekonomi bir sistem değişimi olduğundan işbir­liği ve tedarik zinciri optimizasyonuna ihtiyaç duyar. Sorun mu, fırsat mı? Örneğin portakal suyu hazırladınız, elinizde kabuklar kaldı. Ne görüyorsu­nuz? Atık olarak görürseniz, atarsınız. Ama potansiyel tekstil ya da parfüm hammaddesi olarak da görebilirsiniz bunları. Bu bir zihniyet değişimi. Me­sele döngüyü tamamlamak olduğunda, döngüsel ekonomi malzemeleri müm­kün olduğunca uzun süre ve en yüksek değerde döngünün içinde tutabilmeyi hedefler. Aynı zamanda yenilenebi­lir enerjiyi de düşünmelisiniz. Üretim yaparken enerji için kömür santralla­rını kullanmamalı ya da biyoçeşitliliğe saygı duymalısınz. Tedarik zincirinde eşitsizlikler varsa, uzun zaman devam edemezsiniz. Bu türden döngüsel dü­şünceyi SKH’lerle bir araya getirdiği­nizde çok fazla ortak yön var. Tekno­lojik açıdan bakıldığında SKH’ler için en fazla adı geçen döngüsel ekonomi modellerinden biri endüstriyel sim­biyoz, yani birinin atığının diğerinin hammaddesi olması yaklaşımı. Asya ve Afrika’ya baktığınızda; Vietnam ya da Nijerya’nın sokaklarında insanları bir şeyleri tamir ederken görebilirsi­niz çünkü yeni bir araba ya da motor parçalarını alabilecek güçleri yok ama işlevsellik istiyorlar. Bu nedenle çok kötü koşullar altında çalışıyorlar, sosyal eşitlik ise söz konusu bile değil. Ama bu da bir şekilde döngüsel ekonomi. Yeniden üretim, tamir, geridönüşüm, bunlar gelişmekte olan ülkelerde SKH’ler için en sık görülen döngüsel ekonomi modelleri. Kentlere baktığı­mızda buna paylaşımı da ekleyebiliriz. Arabalar ömürlerinin sadece %6’sını kullanılarak geçiriyorlar. Dolayısıyla kalan %94’e odaklanılırsa, paylaşım platformlarının ne kadar önemli oldu­ğu ortaya çıkıyor.

Türkiye ile Hollandalı şirketler ara­sında ne gibi işbirliği olanakları söz konusu?

Bence çok fazla fırsat var çünkü her iki ülke de ticaret yapan, uluslararası ala­na açık ve GSYH’da ilk 20’nin içinde. Ekonomilerimiz birbirlerini besleyebi­lir. Özellikle tekstil alanında sizden çok şey öğrenebiliriz. Hollanda’da tekstil ve uluslararası değer zinciri konusun­da çok çalışıyoruz ama büyük bir tekstil üreticisi değiliz. Daha çok geridönü­şüm teknolojileri üzerine çalışıyoruz. Nüfusları yoğun ülkeleriz. İnşaat konu­sunda biz erken başladık, bu da Türki­ye için ilham verici olabilir.

Atık yönetimine de biraz erken başla­dık ama bazı hatalar yaptk. Çok fazla çöp yakma tesisi kurduk. Ama kaynak ayrımı, toplama ve yeniden kullanım yapılabilir. Geri dönüştürülebilir atık­lar da bunlara gidebiliyor. Tarımsal gıda konusunda da birbirimizden çok şey öğrenebiliriz.

İstanbul mavi bir kent ama yeşil diye­meyiz ve gittikçe de genişliyor. 16 mil­yonluk bir kenti beslemek istiyorsanız şehir tarımı da yapmalısınız. Dolayı­sıyla insanların gıda ile bağını kuracak alanlar oluşturmalısınız.

Hükümetlere, şirketlere döngüsel ekonomiye geçerken önerileriniz ne olabilir? Zihniyetler nasıl değiştirile­bilir?

Bir Afrika atasözü “Hızlı gitmek istiyor­san yalnız git. Uzağa gitmek istiyorsan birlikte git” der. Döngüsel ekonomi bir sistem inovasyonu ve bunu tek başınıza yapamazsınız, açık olmalısınız. Değer zincirinde işbirliği yapmalısınız. Diğer mesele, her şey mükemmel olana ka­dar beklememek. Yaparak öğrenmeli, hızlı öğrenip hızlı batmalısınız. Ama iş önce zihniyetten başlıyor. Doğrusal ekonomiyi yıkıp döngüseli inşa etmeli ve bunu yaparken naif olmamalısınız. Buna direnç gösterenler olacaktır; ken­dilerini yeni duruma göre değiştirme­leri için onlara zaman tanıyın. Onlara karşı değil, onlarla birlikte çalışın. Ne­rede ivmelenme varsa oraya yönelin. Otomotiv, plastik, tekstil, boş binaların yeniden hayat bulması gibi… Önce ma­liyetlerinizi azaltacak kaynak tasarrufu ile başlarsınız. Daha az su, enerji, mal­zeme kullanırsınız ama açık bir zihinle ilerledikçe işbirliğiyle çok daha fazla­sının yapılabileceğini fark edersiniz. Sosyal fayda da yaratırsınız. Neticede iş modelinizi ve değer yaratımınızı ye­niden keşfedersiniz.

Yeni iş modellerinde sosyal inovasyon da çok önem kazanıyor son dönem­de…

%80’i sosyal, %10’u teknolojik inovas­yon diyebiliriz. Bu çok önemli. İşe ala­cağınız insanların becerileri de önem kazanıyor bu durumda. Özellikle kadın çalışanlar, çünkü onlar sosyal inovas­yonda erkeklerden daha iyiler. Dön­güsel ekonomiyle ilgili konferanslara gittiğimde kadın-erkek oranının eşit olduğunu görüyorum. Ya da ekipleri tamamen kadınlardan oluşan girişimler var. Neticede bu bir sistem değişimi. Elbette piyasayı iyi takip etmek için teknolojiyi kullanacaksınız. Ama so­nuçta iş, değer zincirinde birlikte çalış­maktan geçiyor.

*****

SKD Türkiye ve Döngüsel Ekonomi

SKD Türkiye olarak döngüsel ekonomiye geçişin sağlayacağı çevresel ve ekonomik fırsatların farkındayız. Bu fırsatların iş dünyası tarafından değerlendirilebilmesini, atıklardan değer yaratılmasını önemsiyoruz. Bu sebeple beş odak alanımızdan birini “Sürdürülebilir Sanayi ve Döngüsel Ekonomi” olarak belirledik.

Döngüsel ekonomi konusunda üyelerimizin teknik kapasitelerinin geliştirilmesi amacıyla geçtiğimiz yıl Hollanda Konsolosluğu ile işbirliğine başladık. Hollanda Konsolosluğu’nun desteğiyle, Hollanda’nın en önemli döngüsel ekonomi firmalarından CIRCO eğitmenlerinin katılımıyla “İş Dünyasında Döngüsel Tasarıma Giriş” başlıklı bir atölye düzenledik. 2019 Mayıs ayında da, 10 üyemizden 20 kişinin katılımı ve CIRCO eğitmenleriyle Türkiye’nin ilk ve tek sertifikalı döngüsel ekonomi eğitimini gerçekleştirdik. Önümüzdeki dönemde üç günlük Döngüsel İş Tasarımı eğitimlerini tekrarlayacağız.

Hollanda, döngüsel ekonomi konusunda çok önemli çalışmalar yapan, devlet politikası ve hedeflerini ortaya koymuş bir ülke. Bu bağlamda davetlerimizi kırmayıp Türkiye’nin döngüsel ekonomi platformu Türkiye Materials Marketplace’in (TMM) 5. Etkileşim Toplantısı’na iştirak eden Hollanda Başkonsolosu Bart van Bolhuis ve Hollanda Circular Hotspot Direktörü Freek van Eijk’e teşekkür ediyor, katılımları ve aktardıkları bilgilerin işbirliğimizi daha da artıracak çalışmalara vesile olacağını düşünüyoruz.

*****

20|20 Dünyanın İlk “Beşikten Beşiğe” Çalışma Ortamı

Amsterdam yakınlarındaki Haarlemmermeer Belediyesi sınırları içinde yer alan Park 20|20, dünyanın ilk “beşikten beşiğe” çalışma ortamını sunuyor. Delta Development Group, VolkerWessels ve Reggeborgh Groep tarafından geliştirilen Park 20|20, tamamen yenilenebilir enerji ve sıcak-soğuk depolama, PV hücreler gibi diğer sürdürülebilir unsurların yanı sıra su arıtma sistemi de barındırıyor. Kullanılan materyaller de biyoçözünür ya da başka ürünlerde hayat bulmak üzere yeniden kullanılabilir nitelikte. Aynı zamanda binalarda kullanılan materyaller için pasaportlar oluşturularak, hangilerinin nerede kullanıldığı belgelenmiş, bina parçalandığında yeniden kullanılabilir durumda olanların kullanılması hedefleniyor. www.park2020.com

*****

Black Bear Carbon: Iskarta Lastikler İçin İkinci Hayat

Her yıl atılan, ömrünü tamamlamış 1 milyar araba lastiği ile ne yapılır? Çoğu yakılırken Black Bear Carbon, bu sorun için sürdürülebilir bir çözüm geliştirmiş. Eski tekerleklerden karbon karasını çıkarıp ileri dönüştürerek atığı azaltıyor ve lastikler için yeni bir değer zinciri oluşturuyor. Karbon karası, bisiklet el tutma yerlerinde, saat kayışlarında kullanılıyor. Siyah ya da gri olan ürünlerin neredeyse tamamı karbon karası içeriyor. Şirket, fabrikada eski lastikleri topluyor, çelik bölümlerini çıkarıyor ve lastiği küçük parçalara ayırıyor. Üretilen her 1 kilo karbon karası 5 kilogram CO2 tasarrufuna denk. www.blackbearcarbon.com

*****

Protix: Doğa ve Teknoloji Bir Arada Çalışıyor

Dünya nüfusu hızla artarken gıda üretimi için kaynaklar azalıyor ve en fazla ihtiyaç duyulan proteinleri üretmede daha akıllı yöntemler gerekiyor. Protix, hem insanlar hem de hayvanlar için gıda güvenliğini sağlarken bir yandan da süreçteki organik atığı azaltıyor. Şirket, sineklerin gücünden sürdürülebilir ve döngüsel bir yolla faydalanarak hayvan yemi, gıda ve eczacılıkta kullanılan yüksek konsantrasyonlu protein ürünleri üretiliyor. Sistem şöyle işliyor: Siyah asker sineğinin larvası gıda atıklarını yiyor ve bunları protein olarak depoluyor. Yaşam döngüsünün ardından larva protein tozu kaynağı haline geliyor. Bu da somon balıklarının beslenmesinde kullanılıyor. Daha önceyse somon balığı, diğer balıklardan elde edilen balık tozu ile besleniyordu ki bu da sürdürülebilir bir yol değildi. www.protix.eu

*****

Fairphone: Dayanıklı,Etik, Akıllı Cep Telefonu

İnsanların iki yılda bir telefon satın alması, istisnadan ziyade kural haline geldi. Bunun hem çevre hem de toplum üzerinde çok ciddi etkileri olmakla birlikte bir de çatışma bölgelerindeki madenlerden çıkarılan hammaddelerle ilgisi var. Fairphone, çatışma alanlarından elde edilmeyen mineraller ve adil ticaret yoluyla tedarik edilen altından dünyanın ilk etik telefonunu geliştirdi. 2015’te Fairphone 2’yi piyasaya süren şirket, tasarımda değişiklik yaptı ve akıllı telefonların ortalama iki yıl olan yaşam döngüsünü kırarak, ömürlerini uzattı. Fairphone, tamiri mümkün olduğunca basit ve parçaları da kolay erişilebilir kılarak, Avrupa’da halihazırda 150 binden fazla cihaz satmış durumda. www.fairphone.com

 

EkoIQ Editör