İTÜ İnşaat Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ilk otobüs yolu projesinde görev alan ve Türkiye’deki ilk demiryolu, deniz ve otobüs sistemleri arasında entegrasyon projesini yürüten Dr. İsmail Hakkı Acar, sürdürülebilir ulaşım için bütünleşik ulaşım sistemi çözümlerini EKOIQ için anlattı.
Yazı: Burcu GENÇ
Sürdürülebilir ulaşım için intermodal (bütünleşik) ulaşım sistemi COVID-19 ile beraber en çok konuşulan ulaşım çözümlerinden biri. Öncelikle İzmir’de, sonrasında İstanbul’da uygulanan bütünleşik ulaşım sistem projelerinin Türkiye’deki ilk yürütücüsüsünüz. Uygulanabilirliği ve başarı oranı konusunda görüşleriniz nelerdir?
Sizin de vurguladığınız gibi 2000’lerin başlarında Türkiye’de ilk kez İzmir’de uygulanan Bütünleşik Ulaşım Sistemi, o yıllarda ülkemizde üzerinde durulan, ama bir türlü uygulamaya konulamayan, ancak dünyanın birçok kentinde zaten uygulamaya geçmiş bir sistemdi.
Daima altı çizildiği gibi böyle bir sistemin oturabilmesi/kullanıcılarca kabul edilebilmesi için bütünleşik sistemin tüm bileşenlerinin eksiksiz uygulanması gerekir:
- Uygun aktarma alanlarının fiziki olarak düzenlenmesi,
- Sisteme katılan tüm taşıma türlerinde uygulanabilecek ödeme/bilet sisteminin ortaya konulması,
- Aktarmalar aşamasında kullanıcıları zarara sokmayacak, aksine gerek zaman, gerekse ödeme konusunda fayda sağlayacak, böylece kullanıcılarca kolayca kabul edilebilecek akılcı (Rasyonel) aktarma algoritmalarının (çözümlerinin) oluşturulması,
- Kullanıcılar için türler arasında aktarma yapma aşamasında zaman kayıplarını en aza indirecek zaman tarifelerinin her taşıma türü için oluşturulması.
Bu unsurlar bir bütünleşik ulaşım sistemi için başta gelen unsurlardır. Örneğin bir türde uygulanacak düşük taşıma ücreti sadece o tür için yolcu artışına sebep olabilir, ancak bu ücret indirimi, sistemin bütününe faydalı olmayacaktır.
Büyük kentlerde yaratılacak bütünleşik sistem, her bir taşıma türünde en yüksek verimi sağlayıp ulaşımın toplumsal maliyetini düşürmeli, belirli bir aşama sonra da bu faydanın bilet ücreti indirimleri ile kullanıcılara da yansımasını sağlamalıdır.
2000’lerin başındaki kısıtlı olanaklar içinde İzmir’de başlatılan uygulama, zaman içinde gelişen ödeme teknolojileri ile yurdumuzun birçok kentinde başarı ile uygulanmaya başlamıştır. Ancak sistemin bazı bileşenlerine politik müdahaleler olmasa, başarının daha da yüksek olacağını düşünmekteyim.
Ancak bu noktada şunu vurgulamam gerekir ki bütünleşik sistemi, COVID-19 ile birlikte anmak gerekmez. Bu sistem, COVID-19 olmasa bile verimli ve sürdürülebilir bir kent içi ulaşım için gereklidir. COVID-19 aslında ulaşım olgusuna daha başka açılardan bakılmasını ortaya koymuştur; yaşam tarzında değişim bunlardan biridir.
Bilimsel açıdan yıllardır kent içi ulaşımda “bireysel ulaşımdan toplu ulaşıma geçmeliyiz” derken, salgın nedeniyle bireysel ulaşım yönünde talebin gittikçe arttığını üzülerek görmekteyiz. Yangına körükle gitmek gibi.
Şehir içinde ve şehir dışında bütünleşik yük ve yolcu taşımacılığının artıları ve eksileri sizce nelerdir? Sürdürülebilir ulaşım için en iyi çözüm diyebilir miyiz?
Şüphesiz ki yük taşımacılığında da bütünleşik bir sistem oluşturulması – belki taşımacılar için olumsuz gözükebilir ama – toplumsal karlılık, kaynakların verimli kullanımı açısından önemlidir.
Ancak bu konuda şuna da dikkati çekmek isterim: Yaşam ve ekonomik sürdürülebilirlik için ‘yük trafiği’ çok ama çok önemlidir. Yaşamımızı ihtiyacımız olan yüklerin bir yerden başka bir yere ulaştırılması ile sağlamaktayız. Yük Trafiğine getirilen her bir zorluk/kısıtlama, taşınan malların maliyetini artırmakta, kullanıcı –yani toplum– mala daha yüksek bedel ödemek durumunda kalmaktadır. Kişisel görüşüm yük taşıyan bir kamyon, kamyonet, minibüs bireysel araçtan (otomobilden) daha önemlidir.
COVID-19 ile beraber dünyada karbon salınımlarını azaltmak üzere daha azimli adımlar atılıyor. Türkiye’de sürdürülebilir ulaşımın tahsis edilmesi konusunda hangi noktalarda eksiklikler görüyorsunuz? Altyapı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Daha önce vurguladığım yaşam tarzında değişimle bahsetmek istediğim de, tam olarak buydu. Doğanın bizsiz var olabileceğini, ama bizlerin doğadan yoksun kalamayacağımızı kabul etmeliyiz. Doğa da bir canlıdır, ancak sürdürdüğümüz yaşam tarzımızla onu ölüme sürüklemekteyiz. Ancak unutmamalıyız ki, o bizden çok daha güçlüdür. En kısa zamanda onunla ahenk içinde yaşamayı öğrenmeli ve en kısa zamanda ona rağmen değil, onunla birlikte yaşamaya başlamalıyız.
“Azimli adımlar atılması” konusunda ben sizinle aynı fikirde değilim. Bana göre “azimli adımlar” bugün varolan sosyo-ekonomik politikaların dışına çıkmakla mümkün olabilecektir. Bu da yaşam tarzında kökten değişimdir.
Kentiçi yollarda birer şerit motorlu taşıtlardan alınıp, bisiklet, ‘scooter’ türü küçük elektrikli motosiklet gibi çevre-dostu türlere ayrılabilir mi? Anladığım kökten değişim budur.